5
Mayıs
2024
Pazar
DİYARBAKIR

Diyarbakır'ın adı Amed olabilir

Entelektüel ülkücü: Diyarbakır'ın adı Amed olabilir... 

Bir zamanlar Ülkü Ocakları Başkanlığını ve Tansu Çiller'in danışmanlığını yapmış olan entelektüel ülkücü olarak bilinen Prof. Dr. Mümtazer Türköne ile yapılan röportaj..

PKK'nın kalemi kırıldı
Siyaset bilimci Prof. Dr. Mümtazer Türköne: PKK'nın kalemi kırıldı, tasfiyede herkes hemfikir. Siyasi çözüm evresine girdik. Ana dilde dilekçe, referandumla bir kentin adını değiştirme hakkı verilebilir..

Türkiye terörü bitirme noktasında kararlı. Silahlı Kuvvetler, bir haftada 2 kez havadan Kuzey Irak'ı vurdu. Hükümet, şimdi de askerle koordineli bir şekilde dağa gidişlerin önünü keserek dağdakileri indirmek için yeni "Eve Dönüş" düzenlemesi hazırlığında. Ancak bu projenin sonuç verip vermeyeceği konusunda derin soru işaretleri ve tartışmalar var. Tüm bunları 1970'lerin Ülkü Ocakları yöneticisi, MHP ana davasından yargılanan ve "Entelektüel ülkücü" olarak anılan, AK Parti Milletvekili Özlem Türköne'nin eşi siyaset bilimci Prof. Mümtazer Türköne ile konuştuk. 28 Şubat sürecinde de Tansu Çiller'in danışmanlığını yapan ve milliyetçilik, İslam ve asker - siyaset ilişkisi üzerine kitapları bulunan Prof. Türköne'ye göre, AK Parti ile askerler arasında Kürt sorunuyla ilgili mesafe aradan kalktı. "Eve Dönüş" projesi sadece teröre değil Kürt sorununa da çözüm getirecek. Terör örgütü PKK'nın tasfiyesi için de düğmeye basıldı.

PKK'NIN KALEMİ KIRILDI

* Artık operasyon olmaz denilen bir dönemde asker Kuzey Irak'a girdi... Bu operasyonları askeri açıdan ziyade diplomatik bir başarı olarak görmek gerekir. Yakın zamana kadar Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesine başta ABD karşı çıkıyordu. Bu kez Türkiye, ABD'den aldığı istihbaratla operasyonu yaptı. Türkiye "Girerim" dedi ve girdi. Bu bir kararlılık ve nüfuz meselesidir. PKK'nın kalemi kırılmıştır. Tasfiyesi kararlaştırılmıştı. Bu tasfiyede herkes müttefik; ABD, Kuzey Irak, İran ve Suriye.

* "Eve Dönüş" düzenlemesi, operasyonun devamı niteliğinde mi olacak? "Eve Dönüş" projesi ve bu operasyon PKK'nın tasfiyesinin bütünleyici parçaları. Askeri güç bir baskı uygulanması demek. Af ise bu baskı ile oluşacak basıncı azaltmak anlamına geliyor.

* Daha önceki düzenlemeler de dikkate alındığında, yeni projeyle terör bitirilecek mi? Yeni projenin 1999'daki düzenlemeden bir farkı var. İnisiyatif bütünüyle sivil siyasetçilerin elinde. AKP'nin Kürtleri temsil etmesi aynı zamanda projeyi gerçekçi bir hale getiriyor. Af, büyük bir planın parçası gibi. Terörün insan kaynağını bitirmek ve dağdan indirmek, geri kalan militan ve lider kadrosunu da devre dışı bırakmak ondan sonra da siyasal çözümü masaya yatırmak gibi bir plan olduğu anlaşılıyor.

HAKLAR VERİLEBİLİR... Diyarbakır'a Amed ismi verilebilir...

* Projenin tamamı neleri içeriyor? Affın pişmanlık gibi rencide edici kavramlarla değil toplumsal barış projesi olarak gündeme girmesi gerekiyor. 1994 Avrupa Azınlık Dilleri Şartı veya Bölgesel Dillerin Korunmasına Dair Çerçeve Sözleşmesi'nde Türkiye'nin hâlâ imzalamadığı bazı haklar var. Anadilde dilekçe verme, ana dilde ifade verme hakkı, bölge halkının referandum yapıp bir kentin adını değiştirmesi gibi. Bunların yapılmasında bir sakınca yok. Diyarbakır'ın adı Amed (PKK jargonunda Diyarbakır'a verilen ad) olabilir. Eğer Kürtlere onurlarıyla, kendilerini eşit hissedecekleri bir siyasal atmosfer sunarsanız, onlar da kendilerini bu ülkenin tamamına ait hisseder.

TSK-HÜKÜMET HEMFİKİR

* Proje için hükümetle ordunun ortak çalışmasını nasıl açıklıyorsunuz? Askerlerin, Kürt sorununun çözüm noktasında fikir değiştirdiğini düşünüyorum. AK Parti ile TSK arasında Kürt sorunu konusunda mesafe ortadan kalktı. Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt sorunudur. Ama PKK terörü kendini tüketti. Kürt halkına vereceği bir hedef yok. Öte taraftan askeri operasyonlar da tek başına çözüm değil. Siyasi çözümün tek çare olduğu bir evreye geldik. Hükümet ile asker arasında diğer konulardaki farklılıklar devam ediyor.

Yaklaşan yerel seçimlerle Güneydoğu'da sonuç ne olur? Bu AK Parti'nin önümüzdeki süreci yönetme becerisine bağlı. Gerekli cesareti gösteremezse Kürtlerin meşru temsilcisi DTP olur. Ama terörün bitmesiyle ve demokratikleşme süreciyle DTP'de temsil edilen siyasetin sorun yaşayacağını gösteriyor. Burada da muhafazakâr Kürt siyaseti güçlenecek.

Sağcı bir Kürt partisi kurulacak

* Yeni bir parti olarak mı? Evet. Çünkü DTP, sol Kürt siyaseti yapıyor. Sağ Kürt siyaseti yapacak bir parti çıkacak.

* Kim kuracak, Abdülmelik Fırat, Şerafettin Elçi gibi isimler mi? Onlar da olabilir. Ama AK Parti ile DTP arasında kalan ve temsil edilmediğini düşünenler olacak.

* Devletin bunda payı olacak mı? Devlet zorlaması olursa Hizbullah gibi aşırı uçta olur.

DTP'de çözüm yanlısı ve talimat alan iki grup var


Af pişmanlık gibi rencide edici kavramlarla değil, bir toplumsal barış projesi olarak gelmeli. Asker, Kürt sorununun çözümü noktasında fikir değiştirdi. Siyasi çözümün tek çare olduğu dönemdeyiz.. 

* DTP bu süreçte nasıl bir yol izleyecek?
En zorda olanlar DTP'liler. Bir taraftan "PKK'ya terör örgütü deyin", öteki taraftan kendi tabanlarından onurlu bir barış baskısına maruz kalıyorlar. Oğlu dağda olan adam DTP'ye oy vermiş, DTP'nin adamın oğluna terörist demesini bekliyorsunuz. İçlerinde talimata göre hareket eden bir grup da var. Diğer taraftan çözüm peşinde olan politikacılar var. Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Sırrı Sakık gibi. En önemlisi ise eşzamanlı olarak hem PKK hem de DTP'nin Kemalist siyaset bayrağını yükseğe kaldırması.

* Kemalizmi mi savunuyorlar?
Cumhuriyetin kuruluşunda uygulanan Kemalist modernleşme projesi, Kürt modernleşmesi için aynen kullanılıyor. DTP, laikliği din ile siyaset arasındaki ilişki için değil modernite için kullanıyor. Bunun adı Kürt Kemalizmi'dir. Bu Kürt toplumunu yetkili ehliyette görmeyen ve aydınlatmayı dayatan Jakobenci siyaset.

* Susurluk'un altında PKK'ya giden kaynağın kesilmesi çabaları olduğu ortaya çıktı. Özellikle Kürt işadamlarının öldürülmesinde en çok Çiller suçlandı... Tansu Hanım'ın o dönem siyasi tecrübesi yoktu. Daha çok rutin dışı kararların alındığı ve bunda kararlılık gösterildiği bir dönemdi.

* Sizin danışmanlığını yaptığınız dönemde örgütü bitirme adına yaşanan cinayetleri nasıl görüyorsunuz? Devlet hukuk dışına çıkarsa devlet olmaktan çıkar. Türkiye aslında Susurluk sürecinde bu hukuk dışına çıkmanın bedelini ödedi. Türkiye'de kontrgerilla gerçeği de var. 1977 1 Mayıs'ında Taksim Meydanı'nda ölen insanların hesabını hâlâ göremedik. Şemdinli kararı ikincisinin olduğunu gösteriyor.

ECEVİT KILIÇ/sabah
Yayın Tarihi : 24 Aralık 2007 Pazartesi 11:37:38
Güncelleme :24 Aralık 2007 Pazartesi 11:55:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?