7
Mayıs
2024
Salı
DİYARBAKIR

'Genetiği değiştirilmiş gıdalar'

 Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Emin Erkan, 'Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar' konusunda bilgi vererek dünya nüfusunun artışı ile beraber, açlığın yaygınlaşmasını önlemenin geleceğin en büyük uğraşlarından biri olacağını belirtti.

Nüfusa yetecek gıda maddelerini sağlamak için farklı kaynak ve tekniklerin kullanımına gerek duyulacağını, bu amaçla modern biyoteknolojik yöntemlerden yaralanılmaya çalışıldığını ve son dönemlerde sıklıkla gündeme gelen, tartışmalara konu olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda bilgi veren Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Emin Erkan, elde edilen genetik modifiye gıdaların modern biyoteknolojik yöntemlerden yararlanılarak elde edilen ürünler olduğunu söyledi.

1980'li yılların başında laboratuar düzeyinde başlayan çalışmaların geliştirilerek, 1990'ların ortasında ilk genetiği değiştirilmiş gıdanın pazara sunulduğunu kaydeden M. Emin Erkan, 1990'ların ikinci yarısında genetiği değiştirilmiş gıdalar hakkında özellikle Avrupa ülkelerinde çeşitli şüphelerin uyandığını ve tüketicilerin bu tür gıdalara güveninde azalma meydana geldiğini bildirdi. Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile ilgili çalışmaların özellikle ABD'de yoğunlaştığını, araştırmaların ileri düzeye çıktığını ve elde edilen ürünlerin Avrupa'nın tersine yaygın bir şekilde tüketicilere sunulduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Erkan, "Özellikle yabani ot mücadelesinde kullanılan kimyasallara toleransı, viral enfeksiyonlara direnci ve böcek direncini amaçlayan gen değişimleri üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu teknik günümüzde daha çok bitkisel gıda üretiminde kullanıldı. Özellikle mısır, patates, soya fasulyesi, domates, buğday, pirinç gibi gıdalarda kullanıldı. Pizza, cips, kurabiye, dondurma, salata sosu, glikoz ve kabartma tozu da dahil olmak üzere ABD'deki süpermarket raflarındaki işlenmiş gıdaların yüzde 60'ından fazlası genetiği değiştirilmiş organizmaları içerir. Başta ABD olmak üzere sınırlı sayıda pek çok ülkenin tarım ve hayvancılığında söz sahibi olacak. Özellikle nüfusu kalabalık ve bu sektöre kaynak ayırmakta, gen kaynaklarını korumakta yetersiz ülkeler bu durumdan çok daha fazla etkilenecek. Türkiye'de 1990 yılından beri patates, mısır ve pamukta deneme amacıyla transgenik bitkiler üretilebiliyor. Aynı zamanda GDO'lu ürünler ithal edilebilmektedir" dedi.

Genetiği değiştirilmiş ürünlerin denetiminin eksik olduğunu vurgulayan Erkan, tüketicinin doğrudan tüketilmese de genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan üretilen ürünleri yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, mamalar, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar ya da mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdaları tüketebildiğini bildirdi. Doç. Dr. M. Emin Erkan gelecekte az gelişmiş ülkelerin tarım ekonomilerinin teknolojiyi elinde bulunduracak gelişmiş ülkeler tarafından yönlendirilebileceğini öne sürdü. Erkan, bu nedenle bu tekniğe gözü kapalı karşı çıkmak veya destek vermek yerine riskleri azaltacak ve kontrolü arttıracak tedbirler alınması, bu konu ile ilgili araştırma ve kontrollerin yapılması gerektiğini kaydetti.
 

iha
Yayın Tarihi : 15 Nisan 2009 Çarşamba 11:52:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?