7
Mayıs
2024
Salı
DİYARBAKIR

Töre ve namus cinayetleri tartışıldı

Dicle Üniversitesi (D.Ü.) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Rüstem Erkan, Bursa'da ya da İzmir'de doğan çocuğun Şırnak'ta doğan çocuğa göre 20 yıl daha fazla yaşadığını söyledi. 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) tarafından düzenlenen "Bölgelerarası Farklılık ile Töre ve Namus Cinayetlerinin Sosyolog ile Değerlendirilmesi" toplantısı, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda yapıldı. Toplantıya, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, Yrd. Doç. Rüstem Erkan, avukat Vildan Yirmibeşoğlu'nun yanı sıra, ÇYDD yönetici ve üyeleri ile dernekten faydalanan çok sayıda çocuk katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Türkan Saylan, birikimlerin mutlaka başka insanlarla paylaşılması gerektiğini söyleyerek, "Her çocuk, sağlıklı doğmak ve sağlıklı büyümek hakkına sahip olmalıdır. Bu ülke, çok önemli bir ülkedir. Bu ülkede 'sen ben' davasını sürdürme gibi bir lüksümüz yoktur" dedi. 

Toplantıya konuşmacı olarak katılan ÇYDD üyesi avukat Vildan Yirmibeşoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çeşitli aşiretlerin temsilcilerinin olduğunu belirterek, "Bunlar, isterlerse töre ve namus kavramını değiştirebilirler. Artık deniz yıldızlarını kurtarmaktan bahsetmek yerine, bu bataklığın kökünü nasıl kurutabiliriz, onlardan bahsetmemiz lazımdır. Yeni çıkan yasalarda nitelikli adam öldürme maddesinde kan davasının yanına sadece töre eklendi. Ancak, namus bir türlü eklenmedi. Töre cinayetini işleyen kişi, hakim karşısında zaten 'Ben törelerimin gereğini yaptım' demiyor. Şahıs, hakime 'O an çok sinirlendim ve namus meselemdi, kendimi kaybettim' diye ifade veriyor. Ne yazık ki, onu savunan avukat arkadaşlarımız da, müvekkillerini savunurken, 'Namusunu ve şerefini kurtarmak için öldürdü. Açıkçası çok namuslu bir suç işledi' savunmasını yapıyor. Avukatların bile böyle savunma yaptığı bir noktadayız. Bunların önüne geçmek için tanık koruma programlarının oluşturulması gerekir. Adli kolun, bu tür aile suçlarına yönelik polis ve savcılardan oluşan bir komisyon kurması gerekir. Bununla ilgili İstanbul'da pilot bir çalışmamız var. İki emniyet merkezinde, kadına yönelik şiddet suçlarıyla ilgilenecek 2 birim açılıyor. Umarım, bu birimi harekete geçirebiliriz. Sonuç itibarıyla, bu insanlar yargılandıklarında çok ciddi ceza alacaklarını bildikleri takdirde çok azı bu işe kalkışacaktır" diye konuştu. 

"KAPİTALİST İLİŞKİLER GELİŞTİKÇE, AĞALIK VE AŞİRET SİSTEMİ ORTADAN KALKACAKTIR" 

Sosyolog Yrd. Doç. Rüstem Erkan, Karadeniz'de turizmle ilgili araştırma yapıldığını; ancak Güneydoğu'da bir araştırma yapılması gerektiğinde töre ve intiharlarla ilgili yapıldığını söyledi. Erkan, bu açıdan bakıldığında bütün tartışmaların bölgenin sorunu gibi göründüğünü, ama bu sorunların Türkiye'nin sorunları olduğunu ifade ederek, "Töre dediğimiz namus ve kan davası gibi, Diyarbakır'dan İzmir'e göç eden insanın aynı sorunu burada da yaşadığını görüyoruz. Bu olaylar, etnik bir kimlikle ilişkili midir? Bu olaylar, artık bir etnik kimlikten kaynaklanan bir sorun gibi algılanmaya başladı. Diğer meselelerde de bu geçerlidir. Örneğin, sokak çocuğu ve kapkaç yapan çocukların çoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi kökenli çocuklardan oluşmaktadır. Açıkçası, Kürt etnik kimliğinden kaynaklanmış gibi bir durum ortaya çıkmaya başladı" şeklinde konuştu. 

Doğu ve batı illerinin gelişmişlik düzeylerine dikkat çeken Ertan, "Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 9 ili bulunuyor. Bunların Türkiye içerisindeki gelişmişlik düzeyine baktığımız zaman, bölgede en gelişmemiş il olan Şırnak 81 il içerisinde 78. sırada, Muş 81, Hakkari de 80. sırada yer alıyor. Bu durumda, bir çocuğun doğuştan yaşam beklentisi süresi bakımından, Bursa'da ya da İzmir'de doğan çocuk Şırnak'ta doğan çocuğa göre 20 yıl daha fazla yaşıyor. Bölgeyi batıyla karşılaştırdığın zaman birbirinden kökten ayrılıyor. Kapitalist ilişkiler geliştikçe, bu feodal olan ağalık ve aşiret sistemi ortadan kalkacaktır. Ama bu bölgede bunu gerçekleştiremiyorsunuz. Çünkü bölgede kapitalizm ilişkilerine giren fabrikayı kuran, feodal toprak beyleridir. Kendi içerisinde bir yapı ortaya çıkartıyor ve bu kişiler çoğu zaman siyaseti ve dini denetliyor" dedi. 

Sosyolog Erkan, Şanlıurfa'da yaşayanların yüzde 42'sinin aşiret üyesi olduğunu, bu aşiret üyeliğini de hem reddetmediğini hem de kendine avantaj sağladığını ileri süren bir yapının olduğunu söyledi. Bölgede bu yapının en yüksek olduğu oranın aşiret üyeliği oranı olduğunu kaydeden Erkan, "Bölgede cemaat işleri dediğimiz aşiret dendiğinde, bir suç bireye karşı değerlendirilmez. Bölgedeki bir aşiret üyesini Karadeniz'den biri öldürdüğü zaman ortaya kan davası çıkmıyor. Ama bölgeden biri bir aşiret üyesini vurduğu zaman ortam bir anda kan gölüne dönüyor ve yıllar süren kan davaları yaşanıyor. Buradaki sorun, aradaki güç dengesidir. Bu bölgede aşiret olgusu devam ettiği sürece bu sorunlar aşılamaz" diye konuştu.

"BÖLGEDE EN FAZLA KAN DAVASI ŞANLIURFA'DA YAŞANIYOR" 

Kan davası ve evlilik hayatıyla ilgili araştırmalardan çıkan sonuçları açıklayan sosyolog Erkan, konuyla ilgili şu istatistiki bilgileri verdi:
"Bölge illerindeki kan davalarının istatistiklerine bakıldığında; Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin genelinde kan davasının görülme oranı yüzde 3.1'dir. Bölgede kan davası yüzde 5.6 ile en yüksek oranla Şanlıurfa'da görülmektedir. Bölge illerinde hane halkı büyüklüğü olan iller 8.3 ile Şırnak, 7.7 ile Mardin ve 7.5 ile Siirt'tir. Türkiye'de hane halkı büyüklüğünün 4.5 olduğu düşünüldüğünde Şırnak ortalama hane halkı büyüklüğünde Türkiye'nin iki katıdır. Bölge illerinde doğurganlık hızına bakıldığında, Türkiye'de kadınların doğurganlık hızı 2.5 iken, bölgedeki bu oran 6.1'dir. Doğurganlık hızının en yüksek olduğu iller ise 7.6 ile Şırnak, 7.5 ile Batman, 7.4 ile Siirt ve 7 ile Mardin'dir. Görüldüğü gibi, bu illerdeki toplam doğurganlık hızı, Türkiye ortalamasının yaklaşık 3 katıdır. 

Bölgede evlilik yaşına bakıldığında, ülke genelinde olduğu gibi bölge nüfusunun hızlı artışında rol oynayan etkenlerden biri, evlenme yaşının düşüklüğüdür. Türkiye genelinde ilk evlenme yaşı erkeklerde 22.6, kadınlarda ise 18.9'dur. Bölgede ise, erkeklerin ilk evlenme yaşlarına bakıldığında yüzde 51.2'sinin 19-24 yaşları arasında evlendiği, buna karşılık 30.1'inin 19 yaşın altında, yüzde 18.7'sinin 25 yaşından sonra evlendiği görülmektedir. Genelde erkekler için düşük olan evlilik yaşı, kadınlar için daha da düşüktür. Kadınların büyük çoğunluğu, yüzde 73.1'i 18 ve daha düşük yaşlarda evlenmektedir. 

Bölgedeki akraba evliliğine bakıldığında bölgedeki evliliklerin yüzde 40'ı akraba evliliğidir. Bu sonuçlar, Diyarbakır için de geçerlidir. Akraba evliliklerinin en çok görüldüğü il ise, yine Şanlıurfa'dır. Bunun yanında son yapılan çalışmalara göre, aile içi şiddet kırsal kesimden çok kentlerde daha ön plana çıkmıştır. Şiddetin kentlerde ön plana çıkmasının en önemli nedeni, göçle ilişkili ortaya çıkıyor. Türkiye'de 'gönüllü göç' diye adlandırılan bu göç grubunda ailelerin belirli bir süre içerisinde hazırlık yaparak göç etmesidir. Göç, 1990'da başlayan süreçte bölgede güvenlik nedeniyle hem devlet hem de örgüt tarafından boşaltılan insanlardır. Bu, göçün hareket nedenidir. İstatistikler, bunun en büyük örneğini gözler önüne sererken, Diyarbakır'ın köy ve mezrasından göç edenlerin oranı yüzde 56.0 iken, başka bir ilin köy ve mezrasından göç edenlerin oranı yüzde 42.0'dır."
İHA
Yayın Tarihi : 20 Kasım 2006 Pazartesi 15:25:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?