5
Mayıs
2024
Pazar
ŞANLIURFA

Arzu İle Kamber'in mezarı Suruç'ta

Türk Sanat Müziği sanatçısı ve folklor araştırmacısı Kadir Turan, ünlü Halk hikayesi kahramanları Arzu ile Kamber'in mezar yerini bulduğunu iddia etti. Sözlü rivayetleri değerlendirerek yaptığı araştırma sonucu Arzu ile kamber'in mezarının eski adı Maasere olan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesi Çaykara köyünde olduğunu tespit ettiğini belirttti.

Aynı zamanda kendi köyü olan Çaykara'nın internet sitesin(www.maasere.com)de yazarlık yapmakta olan Kadir Turan, söz konusu iddiayı destekleyen sözlü beyanatları da destek kanıt olarak açıkladı ve "Başta köyümüzün muhtarı değerli Kadri Dursun olmak üzere; sayın ilçe Kaymakamımızın, sayın Valimizin ve sayın Kültür Bakanımızın bu konuda kayıtsız kalmayacaklarından emin olmak isteriz. İl Kültür Müdürümüzün bilhassa bu önemli şahsiyetlerin mezarının yeniden onarımı için girişimde bulunması en kalbi arzumuzdur. Sözün özü: bütün ilgilileri bu konuyla ilgilenmeye davet ediyoruz." dedi.

Kadir Turan'ın konuyla ilgili açıklaması ve derlediği sözlü görüşler

Birkaç yıldan beridir araştırıyorduk. İlk duyduğumuz zaman kulaklarımıza inanamamıştık. İlk zaman bize Arzu ile Kamber’in mezarının bizim köyümüzde yani Şanlıurfa ilinin Suruç ilçesinin Çaykara köyünde olduğunu söylediklerinde bunun köyümüz için çok önemli olduğunu düşünerek yoğun bir araştırmaya girdim.

Olayı bana köylümüz Halil Erat bildirmişti. Halil Erat’ın beyanına göre köyümüzde bir mezar vardı ve o mezara kimse sahip çıkmayınca köylülerimiz soruşturdu. Bunun üzerine bilgi sahibi olan köylülerimiz, o mezarda Arzu ile Kamber’in yattığını söylerler. Yani o mezar, Arzu ile Kamber’in idi.

Bunun üzerine birçok kaynaktan konuyu araştırdık. Bir kere hikâye zaten bu bilgiyi doğruluyordu. Çünkü olay yeri olarak Suriye diye bahsediliyordu. Bu da işimizi kolaylaştırmıştı. Alınan bilgilerin karşılaştırılmasından anladık ki bize söylenenler doğruydu.

Evet… Önceleri birbirlerini kardeş olarak bilip de sonra kardeş olmadıklarını öğrenen ve birbirlerini seven iki yürek; Arzu ile Kamber. Başkasıyla evlendirilen Arzu, kocası ölünce yine Kamber'e koşar ve evlenmelerine ramak kala Arzu’nun annesi engel olur.

Buna dayanamayan Kamber bir süre o diyardan uzaklaşsa da dayanamaz ve yine Arzu’sunu görmeye gelir. Karşılaştıklarında bayılan iki aşık, Arzu’nun annesi tarafından ayırmak istense de aşıkların etrafında oluşan su buna engel olur ve iki aşığın göğüslerinden göklere doğru uçan iki güvercinle ebedileşirler.
İşte bu aşkın şehitlerinin mezarıdır köyümüzdeki sahibi meçhul bu mezar.


ARZU İLE KAMBER Bundan asırlar önce Anadolu’nun değil de Suriye taraflarından bir köyde bir fakir Kamber yaşarmış. Babası ölüp yetim köye Daraz Beyleri köyünden gelin gelmiş olan garip anası ile köyde biçare kalmışlar. Köyde bulunan ve babasının dayısının bolca olan koyunlarını güdermiş. Adam Kamber’i çok sever ve üç tane kızı olan adam yeğeninin oğlu olan ve babası öldükten sonra ona emanet kalan Kamber’e “Oğlum benim koyunlarımı güt, ben başka bir yabancı çoban tutmayayım, sen de kızlarımdan hangisini beğenirsen onu sana nikâhlayayım” demiş.

Bir müddet bu işi yapan Kamber’in bu arada annesi de vefat etmiş. Kamber tek başına yapayalnız kalıvermiş koca köyde. Dayısının koyunlarını güdüyor, gününü gün ediyormuş ama çok da güzel bir kara yağız delikanlı imiş Kamber. Bu köyde bir de güzelliği dillere destan bir kız varmış. O da anadan babadan yetim, ninesi (babaannesi) ile birlikte yaşıyormuş.

Kamber’in yakışıklılığını o da duyar, Kamber de onun güzelliğini duyar ama Arzu’yu nerede görecek; bir türlü göremez. Ama Arzu onun koyunları suladığı köy çeşmesine bir gün testisini doldurmaya gider ve Kamber’i çeşme başında yatarken görür. Testiyi doldurur ve biraz gürültü çıkarır ve Kamber’in uyanmasını sağlar. Ama Kamber bu kıza bir şey söyleme cesaretini kendinde bulamaz. Kız kolundan bileziğini çıkarır ve çeşmenin testilik taşına koyar
(böyle testileri kadınlar dalına kolay yüklenebilmesi için özel testi taşları vardı çeşme başlarında) ve gider. Yarım saat sonra gelir ve bileziğini bulup bulmadığını, görüp görmediğini Kamber’den şu şekilde sorar:

Ben testimi doldurdum
Doldu diye kaldırdım
Yıkılası şu pınarda
Ben bileziğimi çaldırdım.

Kamber:

Ben pınara varmadım
Elimi yüzümü yumadım
Gözüm kör olsun Arzu
Ben bileziğini bulmadım.

Ama bileziği aslında almış olan Kamber cesaretlenir kıza bir beyit atar:

Evimizin önü suluk
Su çekerler tuluk tuluk
Bileziğini bulana
Ne var acaba muştuluk.

Arzu da şu cevabı verir hemen:

Evimizin önü suluk
Su çekilsin tuluk tuluk
Bileziğimi sen bulduysan
Arzu kız sana muştuluk.

Kamber de bileziği verir ve Arzu ile tanışırlar. Çeşme başında sohbet ederler.

Her gün o çeşme başında buluşurlarmış. Bu durumu Arzu’nun ninesi olan kadın duyar ve Arzu’yu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışır.

Bu arada Kamber’in dayısı da duyar. Bu olayları dayıkızları Kamber’e, Arzu’yu kıskanmalarından dolayı kötülük yapmak isterse de akıllı ve olgun bir insan olan dayı buna müsaade etmez. Kamber’i koyun çobanlığından uzaklaştırır. Ama Kamber’i yanına çağırıp “Kamber oğlum eğer başın sıkışırsa maddi manevi senin her zaman destekçin ve yanında olacağım, sen bana yeğenimin emanetisin” der.

Kamber artık Arzu’nun sevdasından dağlarda, köylerde gezer olur, gözü başka kimseleri görmez.

Bir gün Arzu’nun ninesi kadın bunların sevdasına engel olamayacağını anlayınca Arzu’ya der ki: “Arzu kızım, bugün Kamber’i yemeğe çağır ona bir yemek yedirelim ve sizin işinizi konuşalım.” Aslında fikri Kamber’i zehirlemekmiş… Arzu sevinçle Kamber’e koşar ve der ki: “Kamber ağam, ninem seni bu akşam yemeğe çağırdı, nihayet gönlü seni sevdi. Bizim sevgimize saygı gösterdi.” Eve gelir nine çeşitli yemekler hazırlıyor. Köyde bir tanıdıklarının çırağı olan Arap Arzu’nun evine girer. Arzu bu Arap ile ninenin konuşmalarını duvarın ardından dinler. Arap çok şiddetli bir zehir getirmiştir. Yemeklere bu zehir atılacak ve o gece Kamber zehirlenip öldürülecek. Nine Arap’ı da kandırıyor. “Arzu’yu bu Kamber’den kurtaralım sana veririm” diyormuş. Akşam Kamber sevinçle Arzu’nun evine gelir ve bakar ki yemekler sofraya konmuş, envai çeşit hepsi türüm türüm, birbirinden güzel ama Arzu bir kenarda surat asmış duruyor.

Kamber aşk dili ile Arzu’ya bir beyit atar:

Arzum yasa batmışsın
Kaşını gözünü çatmışsın
Sofraya teklif olmuyor
Sen sofraya yan bakmışsın.

Arzu Kamber’e dönerek:

Arzun yasa dünden battı
Kaşını gözünü çattı
Sofraya yan bakılmaz amma
Domuz ninem Ağu kattı.

Bunları işitince Kamber sofraya tekmeyi vurur, evden çıkar gider ve o yemeği yemez. Yine dağlara çıkıp gidecektir. Arzu ile son bir kez konuşmak isterler ve kapı önünde gizlice buluşurlar. Arzu “Kamber ağam senin Daraz beğleri köyünde dayıların yok mu?” “Var”, “Eee git onları alıp gel, beni onlarla kaçır” der. Kamber bu fikre sıcak bakar ve doğru Daraz beğleri köyündeki dayılarına gider ve yardım ister. Onlar da “hay hay yeğenim gidelim” derler. Birkaç atlı gelirler ama köy uzak olunca 8-10 günde ancak gelirler.

O gece Arzu ile kamberin konuşmalarını duyan cadı kadın köyün mezarlıkları arasına bir ateş yakar, elinde bir yağ tavası orada pişi yapmaya başlar. Ve Kamber dayıları ile yanına gelir sorar “ne oldu nine ne yapıyorsun burada böyle?” Cadı kadın yalandan, numaradan başlar ağlamaya ve derki: “hay Kamberim sen gidince Arzum senin buralardan kaçıp gittiğini düşünerek gara sevdandan yataklara düştü ve öldü, onun pişisini pişiriyorum” der. Kamber buna çok üzülür ve dayılarına der ki “Dayılarım size çok eziyet oldu ama kusura bakmayın, ne yapalım bu bizim kaderimiz, siz gidin artık size ihtiyacım yok, Arzum ölmüş” der.

Dayıları atları ile geriye dönerler giderler. Ertesi gün Kamber köyde üzgün dolanırken bir de bakar ki Arzu karşısına çıkar ve şöyle bir beyit atar:

Evimizin önü badem
Çıkam dallerin ufadem
Seni Daraz beğlerine gitti derler
Hani senin ile gelen Adam.

Sözü Kamber alır:

Evimizin önünde badem
Çıkam dallerin ufadem
Daraz beğlerine gitim amma
Geri döndü gelen Adam.


Başka köye haber salınır. Artık bu kadar uğraşmadan sonra kavuşamayacaklarını akıllarına koyan gençler başka başka bahaneler ararken Arzu’nun ninesi başka bir köye haber salar. Orada nüfuzlu ve zengin bir adamın oğluna arzuyu nişanlamak ister. Kim istemez Arzu kızı; çok güzel dillere destan bir kız ve o köyde habire dünürcüler gelip gitmektedir.

Nihayet iş tamam olur o yabandan gelenlerin oğluna Arzu nişanlanır. Yine Arzu ile Kamber bir buluşmalarında şu kararı alırlar: Kız o köye gelin giderken “ben Kamber’in atından başka ata binmem” diyecek ve Kamber de atını gelinin altına çekecek, giderken yolda bir fırsatını bulup beraber kaçacaklar.

Nihayet gün gelir çatar, Arzu kayınpederi olacak adama der ki “ben Kamber’in atından başka ata binmem, benim gelin atım Kamber’in atı olacak.” Kayınpederi olacak adam da buna rıza gösterir ve nihayet Arzu, Kamber’in eyerlenmiş atına biner. Önde çalgılar çengiler o damadın köyüne doğru gelin alayı yürür. Burada Kamber hüzünlenir ve şu beyti atar:

Altaylar doru taylar
Geçilen coşkun çaylar
Yiğit garip olursa
Nişanlısını el paylar

Kız atın üstünden bu kaçışın bu kalabalıkta zor olacağını tahmin edince şöyle bir beyit de o atar:

Vay mengiler mengiler
Çalmaz olsun çengiler
Sana yaramayan ak topukları
Goy sıksın şu üzengiler.

Ve üzengiye ayağını sıkıştırır (üzengi atın eyerindeki ayak basacak alet) ve artık güveyinin köyüne yaklaşılmıştır, ayrılık yakındır.

Alır Kamber sözü diline:

Arzum gelin atında
Elleri eyer kaşında

Seni eller saracak
Saçlar savrulur başımda

Bu hüzünlü havaya ağlayan Arzu atın üstünden şöyle seslenir:

Eyer kaşına yatayım
Nasıl çalım satayım
Atımı çeken Kamber ağam
Dön de yüzüne bir bakayım.

Kamber döner Arzu’ya bakar ve şöyle der:

Yel eser kum savrulur
Can başıma çevrilir
Eğil de bir yol öpeyim
Şimdi yolumuz ayrılır.

Ve gelin kalabalıkta kimseler görmeden bir öpücük verir Kamber’e.
Ve Kamber o anda kendinden geçer, gözleri yaşarır, içten bir ses ile şöyle der:

Koyun kuzudan olur
Ekmek pazıdan olur
Bunlar Allah’ın emridir
Her şey yazıdan olur.

Kadere rızadan sonra da şu bedduada bulunur Kamber:

Vardığın gün yârin ölsün
Ak topuklar bana kalsın
Kavuşmak mahşere kaldı
İki beden birbirini bulsun.

Böylece atın yularını salıveren Kamber gelin kafilesinden ayrılır ve oracıkta yol kenarında adeta taş gibi donar kalır.

At gelini götürür ve güvey evine indirir. Gece güveyi gerdeğe katılır. Ve geleneklere uygun olarak hemen iki rekât namaz kılmak için zifaf odasında hazır olan seccadeye namaza durur. Bir müddet durduktan sonra odanın bir kenarında oturmakta olan Arzu güveyiye namazın bitmedi mi elin oğlu der ve hafifçe dokunur. Damat olduğu yere yığılıp kalır, adam ölmüştür. Arzu hemen evden dışarı seslenir, “gelin ağalar oğlunuz öldü” der onlar da acılarından Arzu geline filan bakmazlar. Arzu evden çıkar, dağlara doğru koşmaya başlar. O güveyinin öldüğü anda Kamber de o atı bırakıp kaldığı yerde o da ölmüştür.

Arzu dağa gider at ise Kamber ağasının başına gider, orada acı acı kişnemeye başlar. Bu atın sesini duyan Arzu gelin bakar ki at kişneyip durur. “Bu… Kamber’in atının sesi” diye ses gelen yana varır, bakar. Kamber yerde yatıyor. Arzu da dua eder “Allah’ım benim canımı da şuracıkta al, beni Kamberimden ayırma” der. Allah duasını kabul eder ve o da Kamber’e sarılı vaziyette ölür. Arzu’dan hiç haber alamayan cadı kadın Arzu’yu verdiği köye gider. Ve acı durumu öğrenir. Kamber’in kayıp olduğu yere koşarak gelir bakar ki Arzu ile Kamber orada, kucaklaşmış ölü vaziyette yatıyorlar. Onların bu sevda durumunu hiç kendi içine sindiremeyen cadı kadın da Allah’tan o anda ölüm ister ve Arzu ile Kamber’in aralarına yatar. Onunda isteği Allah tarafından kabul edilir, o da oracıkta ölür. “Arzu ile Kamber iki gül ağacı olurlar tam büyüyüp birbirlerine kavuşacakları zaman aradan cadı kadının cesedi diken olarak çıkar, onları asla kavuşturmazmış” derlerdi eski atalarımız.
 

Haber7
Yayın Tarihi : 24 Haziran 2009 Çarşamba 09:58:38
Güncelleme :24 Haziran 2009 Çarşamba 10:00:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?