Türkiye'nin 'kulak kesen katil' olarak tanıdığı Aziz Çelik, şimdi ilgi bekliyor. Devlet büyüklerine mektup yazan Aziz Çelik, kızının tedavisinin yapılmasını istiyor. 

Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nde (TİGEM) çalışan Aziz Çelik, 1980 yılında dayısının kızı ile evlendi. 1996 yılına kadar rahat ve mutlu bir hayat sürdüren Aziz Çelik'in eşi Halise rahatsızlanınca Şanlıurfa Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Hastanesi'ne götürdü. Halise Çelik'e aşık olduğu iddia edilen Sedat K. isimli şahıs, Aziz SSK'da ilaç kuyruğundayken Halise Çelik'i kolunda serumu ile kaçırdı. Ceylanpınar İlçesi'ne geri dönen Aziz Çelik, töre emriyle eşi ve aşığını Antalya'da buldu. Çalıştığı işyerinden izin alan Aziz Çelik Antalya'ya gitti. Eşine hiçbir şey yapmadı. Eşinin aşığı Sedat K.'yı önce öldürdü, sonra 'töremiz böyle' deyip sağ kulağını kesti. Eşi ile birlikte Ceylanpınar'a dönerek karısını ailesine teslim etti. Aziz Çelik de daha sonra güvenlik güçlerine teslim oldu. Aziz'in 6 çocuğundan 3'ü, daha 3 yaşına ulaşmadan hayatını kaybetti. 

Ecevit iktidarı döneminde aftan yararlanarak çıkan Aziz Çelik, devlet büyüklerine bir mektup yazdı. 10 yıllık hikayesinin kısa bir özetini çıkaran Aziz Çelik'in şimdi tek dileği kızının ameliyatla gözlerinin açılmasını ve kendi işine geri dönmek. Bir hafta önce devlet büyüklerine gönderdiği mektubunda hayatını şöyle anlattı: 

"Eşimin aşığını öldürüp, kulağını kestikten sonra eşimi ailesine teslim ettim, ben hapse girdim. Eşime töre infaz kararını zehir vererek uyguladı. Eşim ölüme adım adım yürüdü. İşte o gün bugün sanki ölüm kuyruğuna girdik. 1 yaşındaki oğlum İhsan annesinin yokluğuna dayanamadı öldü. Kızım Sevda aynı şekilde öldü. Mehtap sağlıksız beslenme ve doktorsuzluktan öldü. Her şeye rağmen kalan çocuklarımın istikbalini düşünerek hayata direndim. Ecevit affıyla özgürlüğe kavuştum. Evim viraneye dönmüştü. Karımın ailesi benim aileme bakmamış, büyük kızım 17 yaşındaki Semra, benim yokluğumda çalışmış, kardeşlerine hem annelik hem babalık yapmıştı. Açıkçası evimizin direğiydi. Kızım Semra'nın bir gün başı ağrıyordu. Şimdiye kadar hiç doktora gitmemiş kızımı çok sevdiğim için ilk defa doktora götürdüm. Şanlıurfa'ya yetiştiremeden hayata gözlerini yumdu. Cahil doktorun kurbanı olmuştu. Otopsi raporunda doktorun suçlu olduğunu görünce bir kez daha yıkıldım. Doktoru da öldürmeye gittiğimde polisler beni yakaladı. Anneleriyle beraber 5 ölü toprağa verdim. Bağrı yanık dert küpüyüm." 

Şimdi tek derdinin kalan 2 çocuğunu büyütüp yetiştirmek olduğunu söyleyen Aziz Çelik, "Lise 1. sınıfa giden oğlum ve 2. sınıfa giden kızım için yaşıyorum. Okulun en çalışkan öğrencisi kızım Kübra ablasının ölümüne çok üzülmüş. Ağlaya ağlaya gözlerini kaybetmiş Kübra. Yüzde 90 görme yeteneğini kaybetmiş. Daha önceki Kaymakam ona bir gözlük almış. Gözlerinin az görebildiğini, fakat ameliyatla iyileşebilir. Tek derdim kızımı ameliyat ettirmek ve kendi işime geri dönmektir. Şimdilik Deniz Feneri'nin yaptırdığı prefabrik konutlarda kalıyorum" dedi. 

Aziz Çelik, yazdığı mektubunda şehitlerim dediği eşi ve çocuklarının isimlerini şöyle sıraladı: 

"Halise Çelik abisi tarafından zehirlendi. Kızım Semra Çelik doktor hatasından, mahkeme devam ediyor. Mehtap Çelik sağlıksız beslenmeden. İhsan Çelik anne yokluğundan ciğeri yandı. Sevda Çelik sağlıksız beslenmeden öldü." 

Aziz Çelik, mektubunun sonunda bir not yazarak, "Otobiyografimin ufak özetiyle sizleri üzdüysem özür dilerim" ifadesine yer verdi.