CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, iktidarın 4 yıllık icraatını değerlendirirken, ekonominin tarihi rekorlar kırarak büyüdüğü söylemlerine rağmen bugün Türkiye'de her dört kişiden birinin kayıtlı yoksul olduğunu savundu.

Özyürek, IMF programlarının artık devrini tamamladığını söyledi ve "CHP iktidarında, devleti bağlayan taahhütler dışında IMF ile ilişkiler sona erdirilecektir" dedi.

Mustafa Özyürek, "AKP'nin 4 Yılı, Ekonomi Nereden Nereye" konulu basın toplantısı düzenledi. Slayt göstergesi eşliğinde ekonomik verilere dikkat çekerek değerlendirmelerde bulunan Özyürek, iktidarın krizin en yaygın olduğu 2001 yılındaki göstergelerle bugünkü göstergeleri kıyaslayarak ekonomiyle ilgili aldatıcı veriler ortaya koyduğunu savundu.

Özyürek, reel sektörün, çalışanların, emeklilerin, esnafın durumunun içler acısı olduğunu, ancak belli çevrelerin sürekli beyin yıkayarak "ekonominin iyi olduğunu" iddia ettiğini söyledi.

Enflasyonda 2001'de yaşanan krizin ardından uygulamaya konulan politikalar sonucu 2002 yılından itibaren düşüş yaşandığını anlatan Özyürek, uluslararası piyasalarda oluşan istisnai konjonktürün etkisiyle bu gerilemenin AK Parti iktidarının 2003-2005 döneminde de devam ettiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın sürekli çay, simit hesabıyla ücretlerin reel olarak artığını ifade ettiğini belirten Özyürek, AK Parti döneminde reel ücret düzeyinin asgari ücret hariç tutulmak üzere 1999 yılı düzeyinin altında bulunduğunu savundu.

Türkiye'nin her geçen gün daha da borçlu hale geldiğini, Eylül ayı sonu itibariyle Türkiye'nin kamu ve özel sektör borçları toplamının 360 milyar doları aştığını belirten Özyürek, şöyle konuştu:

"AKP döneminde kişi başına borçluluk YTL cinsinden yüzde 50.3, dolar cinsinden yüzde 64.1 artış göstermiştir. Artık her birimiz 7 bin YTL 87 YKr ya da 4 bin 734 dolar borcu olan bireyleriz. Çocuklarımıza mirasımız yüksek bir borç yüküdür."

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özyürek, bir soru üzerine, CHP'nin iktidara gelmesi durumunda uygulayacağı ekonomi politikasının bugünkünden çok farklı olacağını, kur-faiz-borç üçgenine hapsedilmiş politikalar yerine reel sektörü esas alan üretim-istihdam ve ihracat ekseninde bir politika yürütüleceğini anlattı.