3
Mayıs
2024
Cuma
ANKARA

'Maganda' kavgası mahkemeye taşındı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisini 'maganda üslubu' kullanmakla suçlayan CHP Genel Başkan Deniz Baykal'ı mahkemeye verdi. 'Maganda' kavgasını mahkemeye taşıyan Başbakan Erdoğan, CHP liderinden 100 bin TL manevi tazminat talep etti.

Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal, mahkemelik oldu. Başbakan Erdoğan, partisinin Sinop mitinginde kendisini "Bu külhanbeyi üslubu, bu maganda üslubu ona yakışıyor olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na yakışmıyor" sözleriyle eleştiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında tazminat davası açtı.

Erdoğan, kendisi hakkında aynı yönde ifadeler kullanan CHP Sözcüsü Mustafa Özyürek hakkında da dava açtı. Başbakan Erdoğan'ın avukatları Muammer Cemaloğlu ve Fatih Şahin aracılığıyla açılan dava dilekçesinde, CHP liderinin 28 Şubat 2009 tarihinde Sinop'ta düzenlenen seçim mitingindeki eleştirileri ve bu eleştirilerin basındaki yansımalarına ayrıntılı olarak yer verildi. Dava dilekçesinde Baykal'ın eleştirilerine yönelik şu tespitler yer aldı:

"Sinop mitinginde Başbakan Erdoğan'ın şahsiyet haklarına tecavüz niteliğinde, şeref, haysiyet ve onuruna yönelik özellikle şu gerçek dışı, tahkir ve tezyif edici isnat ve ithamlara, fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayrı kabil hakaretlere yer vermiştir. Davalı Deniz Baykal'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı, 'maganda üslubu kullanmakla', 'külhanbeyi üslubu kullanmakla', 'zarafetten, terbiyeden, nezaketten, saygıdan uzak olmakla, ne söylediğini bilmemekle, devlet sorumluluğu taşımamakla, adam olmamakla, yalancı olmakla' itham etmek suretiyle karalamaya çalışması hukuk düzeninin himaye etmeyeceği derecede ağır ve haksız bir saldırıdır. Davalı Deniz Baykal'ın bu ifadeleri eleştiri ve ifade özgürlüğü, hak ve görev sınırlarını aşmıştır. Eleştiri ve ifade özgürlüğü hak ve görev sınırlarını aşarak müvekkilimin kişilik haklarının haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ihlal edilmesini, müvekkilimin halkın kin ve nefret duyguları ile
husumetine maruz bırakılmasını ve bütün bunları siyasi rant ve çıkar aracı olarak kullanma arzusunu siyasi ahlakla, siyasetin temel ilkeleriyle ve etik kurallarıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Ağır hakaretler içeren bu beyanlar zinhar siyasi eleştiri ve düşünce açıklaması kapsamında mütalaa edilemez. Yerleşik yargısal ve bilimsel içtihatlarca da sabit olduğu üzere dava konusu ifadelerle müvekkilimin kişilik haklarına ve manevi şahsiyetlerine doğrudan, açık ve ağır bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Dava konusu konuşma tamamen kasıtlı ve su-i maksatlıdır. Kullanılan haksız ve hukuka aykırı ifadeler müvekkilimin yüce Türk halkı nezdinde sahip olduğu itibarını zedelemeye ve müvekkilimi hak etmediği bir konuma düşürmeye matuftur. İfade özgürlüğü ve eleştiri hakkı hiçbir zaman için kişilerin uluslararası metinlerle, anayasayla ve yasalarla güvence altına alınan onur ve saygınlıklarının ihlali aracı olarak kullanılamaz. Kişilerin ve politikacıların eleştiri haklarının olduğu ve bu haklarını kullanmalarının engellenemeyeceği kuralı, demokratik ve çağdaş hukuk devleti ilkelerinin uygulandığı tüm medeni ülkelerde kabul edilen bir husustur. Ancak eleştiri hakkını kullanan kişilerin hür olması kadar sorumluluk bilinci ile davranmaları, hakaret teşkil edecek nitelendirmelerden uzak durmaları da hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eleştiride gereksiz, fikrin açıklanması yönünden yararlı olmayan sözcüklerin ve anlatımın kullanılması durumunda kişilik hakları saldırıya uğramış sayılır ve sorumluluk doğar. Onur ve saygınlık insana, insan olması nedeniyle tanınan ve kişilik hakkının konusuna giren manevi kişisel değerlerdir. Kişinin onuru, şerefi ve saygınlığı, onun toplum içindeki tüm manevi değerlerinden oluşur. Herkesin içinde yaşadığı toplumda ve ilişkiler kurduğu çevrede kişisel bir onuru, şerefi ve saygınlığı mevcuttur. İşte kişinin onuru ve şerefinin ihlali, onun bu tür değerlerini zedeleyecek davranışlarda bulunmaktadır. Onura ve şerefe yapılan saldırılar, kişilik haklarının ihlali sayılır. Gerçekte oluşan manevi zararı bir bölümüyle karşılayabilecek bu tazminatın miktarından çok mana ve öneminin büyüklüğü tartışmasızdır. Uğranılan zararı herhangi bir tazmin şeklinin tam manasıyla karşılayabilmesi düşünülemez. Ancak tarafların sıfatı, kişisel, toplumsal ve politik konumları, hukuka aykırı saldırının ve davalının kusurunun ağırlığı/şiddeti, dava konusu konuşmanın ulusal çapta yayın yapan birçok yazılı ve görsel medya organınca yayınlanarak etkisini geniş halk kitleleri üzerinde göstermiş olması, doğmuş olan zararın tahammül edilemez oluşu ve yarattığı olumsuz etkiler göz önüne alınarak müvekkilimin uğradığı manevi zararı bir nebze olsun tahfif edebilmek amacıyla sayın mahkemenize başvurma zorunluluğu doğmuştur."

Başbakan Erdoğan, 27 Şubat Cuma günü partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında kendisi hakkında 'Siyasi parti liderlerinin görevi, halkı daha lümpen bir maganda üslubuna yöneltmek değil, daha uygar, daha demokratik bir üsluba çekmektir. Ama ne yazık ki gerçekten Sayın Başbakan bir maganda üslubunu benimsemiştir' diyen CHP Sözcüsü Mustafa Özyürek'i de mahkemeye verdi. Erdoğan, Özyürek'ten de 20 bin TL manevi tazminat talep etti.

İHA
Yayın Tarihi : 2 Mart 2009 Pazartesi 15:47:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?