Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliğinde görev yapmak üzere giden beş güvenlik görevlimiz alçakça bir pusunun kurbanı oldular. Hurşit Tolon Paşa’nın “Besle kargayı, oysun gözünü” diyerek tepkisini dile getirdiği bu hadise, Barzani yönetiminin kontrolünde olan bölgede gerçekleşti. Bir süredir, Barzani’nin PKK terör örgütü ile yakın ilgisini ortaya koyan bilgiler ulaşıyordu. Şimdi anlaşılıyor ki, PKK’lı teröristlerle olan ilgileri artık aşikardır ve birlikte alçaklık yapacak kadar bu işi ileri götürme cüreti göstermektedirler. ABD ise, PKK’ya karşı en ufak bir şekilde dahi harekete geçmemiştir. PKK’yı terörist örgüt sayıyor ama bu bölgedeki PKK’lı teröristlere karşı kılını bile kıpırdatmıyor.
Barzani ise sırtını Washington’a ve Telaviv’e dayamaya devam ediyor. Amerika, bir tarafta Türkiye gibi bir devleti hiçe sayarak ve Türkiye’nin gözünün içine bakarak aldırışsız bir şekilde yapıyor bütün bunları.
Amaçlarının ne olduğunu artık sağır sultan bile biliyor ama Türkiye’de birileri duymazlıktan gelmeye devam ediyor, ne garip. Adım adım Türkiye’yi sarsacak bir Kürdistan planı yürütülüyor. Türkiye’ye gelip de “Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen sözde dostları da bunların arasına yandaş olarak katın, bir de Türkiye’de bunların avukatlıklarını üstlenen kalemşörlerini... cephe sanıldığından daha da geniş.
Barzani ve ailesine silah desteği sağlayan ve Barzani’nin militanlarını eğitenin İsrail olduğunu herkes biliyor ama kimsenin sesinin çıktığı yok. Zaten Barzani ailesi de Yahudi... İsrail’le çok güçlü bağları var. Bunu inkar da etmiyorlar, internet sitelerinde bunu açıkça söylüyorlar.
Barzani’nin militanları eylül ayında Türkiye’ye 30 km. uzaklıktaki Telafer şehrine saldırdı. Hem de Amerikan desteğini ardına alarak... Bölgenin tahıl ambarı olan Telafer şehrinde Türk nüfusun bu kadar yoğun olması onları tedirgin ediyor. Bu yeni bir hadise de değildir. 1959 ve 1996’da da benzer saldırılar Telafer’e karşı yapılmıştı.
Asıl hedef ise Kerkük...
"KERKÜK, ÇANAKKALE' DİR.. GEÇİLMEZ…"
Önemli bir petrol bölgesi olan ve çok eski zamanlardan beri nüfusunun büyük bölümü Türkmenlerden oluşan Kerkük üzerine Barzani’nin söylediği sözleri hatırlayınız: “Kerkük, Kürdistan’ın kalbidir. Kerkük için ölmeye hazırız.” Bu sözlere cevap veren Irak Türkmen Cephesi temsilcisi Ahmet Muratlı : “Kerkük, Çanakkale’dir, geçilmez” diyerek bizce çok manidar bir cevap vermektedir. Irak Türkleri, eğer Kerkük’ü kaybederlerse Irak Türklüğünün kaybedecek bir şeyi kalmamış demektir.
Biz yine de sükunetimizi koruyalım, aşırı heyecanlardan uzak duralım diyeceğim ama artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok ciddi adımlar atmasını da açıkçası bekliyoruz. Şu an Kerkük’ü Barzani’nin adamı yönetiyor. Biliyorsunuz, bizim kırmızı çizgilerimizi herkesin gözü önünde basa basa geçtiler ve başta nüfus idaresi olarak her yanı talan ettiler. Şimdi Kerkük’ün sokaklarında peşmergeler “Irak Ulusal Güvenlik Gücü” adıyla dolaşıyorlar. Bizim devletimizin aldığını söylediği her türlü önlemi bu adamlar çiğnedi geçti. Şimdi de Türkiye’ye meydan okuyorlar. Yani Tolon Paşa’nın dediği gibi ellerinden gelse “Türkiye’nin gözünü oyacaklar.”
30 Ocak tarihinde Irak’ta seçim yapılacak. Bu kadar istikrarsız bir bölgede yapılacak seçimin ne kadar sağlıklı olacağını tahmin edersiniz. Bir tarafta bombalar patlayacak, diğer tarafta Barzani’nin valisi başta olacak, sokaklarda peşmergeler dolaşacak ve muhtemeldir ki sandıkların güvenliğini de bunlar sağlayacaklar güya. Şu ana kadar Kerkük’e 200 bin civarında adam yerleştirmişler. Bunu yiyecek almak için aldıkları karnelerden anlıyoruz. Adamlar göz göre göre Kerkük’ün nüfus yapısı ile oynuyorlar. 30 Ocak’ta hem genel seçimler, hem de yerel seçimler yapılacak. Yani bir tarafta 275 kişilik Irak Parlamentosuna seçim yapılırken öte tarafta ise 41 kişilik Kerkük Şehir Meclisine üyeler seçilecek. Yani yıllardır sürdürülen planın son aşamasına gelmeyi umuyorlar. Kerkük’te gerekirse hile ve desise ile Kürt nüfusunu çoğunluk gösterip ondan sonra Türkmen nüfusa karşı her türlü baskıyı ve asimilasyonu gerçekleştirmenin yollarını arayacaklar. Durum böyle olursa Kerkük, kokarım ki, yeni çatışmalara sahne olacak ve Türkmen nüfusuna karşı bir kıyım hareketine girişilmesinden endişe duyacağız. O zaman ne olacak? Düşünmek bile istemiyorum.
Bunların daha şimdiden yürüttükleri bu densizlik, bu alçaklık gösteriyor ki, bizim Barzani ile şu ya da bu zamanda hesaplaşmamız kaçınılmaz gözüküyor. Yahut da İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında hisse senetleri düşmesin diye evimizde oturmaya devam edeceğiz.
Ben, daha vakit varken, Irak Türkmenlerinin sevgisini kazanmış olan Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül’den Kerkük üzerine daha fazla çaba harcamasını bekliyorum. Şimdiden bu çabalar yürütülürse daha sonra oldukça feci olabilecek emrivakileri de yaşamamış olacağız. Bu çabalar Barzani denen adamı Ankara’ya çağırmak gibi şeylerle değil, doğrudan doruya Amerika ile yürütülmelidir. Türkiye’nin elinde çok ciddi kozlar olduğunu da düşünmekteyim. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu gündemle toplanır ve Türkiye’nin kararlılığı gösterilirse, ABD ile de çok ciddi görüşmeler yapılırsa bu densizliğin önüne geçilebilir diye bir umut ortamı çıkarıyorum kendime.
Eğer Kerkük, bir oldu bittiye getirilirse bunun acısını telafi etmek imkansızlaşır. Ahmet Muratlı’nın dediği gibi “Kerkük, Çanakkale’dir, geçilmez!” diyen Irak Türklerinin yanında biz olmazsak, Çanakkale’de koyun koyuna yatan ecdadımız, haklarını bize helal ederler mi?
S.Burhanettin AKBAŞ
Yayın Tarihi :
22 Aralık 2004 Çarşamba 00:34:25
Güncelleme :29 Aralık 2004 Çarşamba 14:23:08