17
Mayıs
2024
Cuma
BÜNYAN - KAYSERİ

Bünyan'ın geleneksel içeceği: Gilabolu

Doğal asiti sayesinde piyasadaki kola türü içeceklerden daha sağlıklı olduğunu biliyorum.
Gilabolunun tabiri caiz ise dertlere deva bir bitki olduğu anlaşılıyor. Batılıların 1895 yılından bu yana başlattıkları laboratuar çalışmaları özellikle Amerika’da gilaboluyu ilaç sanayiin hammaddesi durumuna getirmiş.
 
Amerikalı bilim adamları, 1880 yılında bataklık yerlerde yetişen kızılcığa benzer bir bitki buldular. Latince adı Viburnum Opulus olan bu bitkiden halkın şurup yapıp içtiklerini keşfettiler. Bu tatlı sert bir içki türüydü. Meyve likörü veya şurup da denilebilir. Bu bitki 2 ila 5 metre bir yüksekliğe sahip bir çalı türüydü. Ağacın gövdesi çeşitli dallardan oluşuyordu ve yaprakları da ebruli damarlara sahip, kenarları tırtıklı ve üçgen biçimindeydi. Bu öyle bir ağaç türüydü ki bodur bir bitki türüydü ve sulu, bataklık yerlerde çok geniş alanlara yayılabiliyordu. Meyveleri kese gibi torba biçiminde oluşuyordu.
Çiçekleri beyaz açıyordu. Bu yüzden “snowball bush”  yani kartopu çalısı olarak da adlandırıldı. Beyaz çiçeklerden kırmızımsı tanecikler oluşuyor, daha sonra ise kırmızı renkli küçük salkım halinde meyveleri meydana geliyordu. Bu geç oluşan meyveler, sonbaharda toplanıyordu ve ağaç kuru bir çalı görünümüne bürünüyordu.
Kuzey Amerikalılar ve Kanadalılar bu ağacın meyvelerinden şurup elde etmek için yetiştiriyorlardı. Hatta orman bölgelerinin, tarlaların, bahçelerin kenarına bu ağacı dikerek aradaki sınırı bu ağaçla çizmiş oluyorlardı.
Haziranda çiçek açan ve sonbaharda meyve veren bu ağacın meyvelerini şurup yapıp kışın tüketiyorlardı.
KİMYASAL BİLEŞİMİ
Gilabolunun kabuksuz, zarlı taneciklerinin içerisinde valerianik asit, fosenik asit, viburnik asit, volatile asit (gaz haline dönüşebilen, buharlaşan asit), kırmızı renk maddesi var.
H.Kramer, bunlara ilaveten demir şurubu, çivit, tanen ve kendine has acı, ekşi bir tadı olan özün (viburnum) nötür, yani ne asit ne baz olduğunu, eterde ve alkolde çözülebilen ve suda çok az çözülebilen şekilsiz ve beyaz bir toz olduğunu keşfetti.
 
TIPTA KULLANIMI
Kızılcığa benzeyen bu bitki spazm çözücü etkisi nedeniyle Amerika’da genel olarak “cramp bark” ismiyle biliniyor. Bu bitki krampların yumuşaması, gevşemesi ve bütün spazm çeşitlerine, astıma, histeriye (peri hastalığı) ve kadınların değişik uzuvlarındaki (kol, bacak) kramplarına iyi geliyordu ve özellikle de gebelik esnasında kullanılmasının yüksek derece faydalı olduğu biliniyordu.
Doğum esnasındaki bütün ağrı nöbetlerini ve rahatsızlıkları önlediği ortaya konmuştur. Eğer gebeliğin son iki ayında günü birlik kullanılırsa doğumda kolaylık sağladığı ifade ediliyor ve şöyle deniyor: “Viburnum, gebelik esnasında çocuk düşürmeyi önlemek için hazırlanan bir preparattır. Bu bitki rahim içinde oluşan şiddetli ağrıları yatıştırır, sona erdirir, rahim çeperini gevşeterek doğumun kolaylığını sağlar.”
Bu bitki, idrar yolları hastalıklarında da kullanılıyor. Çünkü, kanalları açıcı, rahatlatıcı ve gevşetici bir özelliği var. (spazm çözücü) Böbrek taşlarını parçalamıyor ama bu kanallara giren ve şiddetli ağrılara yol açan taşların düşmesine yardımcı oluyor. Basur dahil vücudun bütün kanal sistemlerine inanılmaz derecede etki yapıyor. Tortuları, iltihapları, şişmeleri, urlaşan bölümleri temizliyor. Öylesine bir yatıştırıcı özelliği var ki, histeri hastalarında dahi kullanılabilen müthiş bir yatıştırıcıdır ve  sinir sistemi üzerinde büyük bir etki sağlamaktadır.
Bunun dışında astım, öksürük, hazımsızlık, akciğer hastalıkları ve boğaz ağrılarının tedavisinde kullanılıyor. Özellikle hazımsızlık ve mide rahatsızlığı çekenlere içerisindeki volatile asit sayesinde yardımcı oluyor. Bu madde gaz haline dönüşebilen, buharlaşan bir asit türü olduğu için hazım olayında en doğal rahatlama yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor.
 GİLABOLU NE DEMEK?
Türkçe’de kullanılan “gilabolu” sözü Latince kökünden gelen ve bugün İngilizce’de de kullanılan “globule” kelimesinden geliyor. Globule’nin kelime anlamı, küçük, yuvarlak, kürecik demek. Bugün günlük dile yerleşen “global” kelimesi ile de bağlantısı var.
Bu bitkiye İngilizler “Guelder rose”, Hollandalılar “Gelderse roos”, Almanlar ise “Gemeiner Schneeball” diyorlar. Diğer dünya dillerinde ise bola de nieve, olvon, krosved, kvalkved, karina koralowa, koiranheisi gibi isimleri var.
Bu bitkinin yetiştiği coğrafya, Kuzey Amerika, Meksika, Kanada ve Avrupa’da ise Kuzey İrlanda... Türkiye’de de yetiştiğini sadece biz biliyoruz.  Özellikle Kayseri’de Bünyan, Akkışla ve Gesi yöresinde bu bitki önemli ölçüde yetiştiriliyor.
Ne diyelim bu bilgilerden sonra evine alıp şurubunu yapanlara ve içenlere şifa olsun!
Kayseri Akın Günlük /Bindallı
Yayın Tarihi : 30 Ekim 2004 Cumartesi 13:00:51
Güncelleme :3 Ocak 2005 Pazartesi 10:39:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
osman hakkı IP: 88.229.197.xxx Tarih : 2.11.2006 16:40:51
bir kayserili olarak gilabolu içeceginin bu güne kadar gelmesine de yardımcı olan hemşerilerime teşekkür ederim kayserini tarihine güzel bir tarih daha eklediler. gilabolu gerçekten bir çok hastalıgın çaresi durumuna gelmiştir.

tuğrul mucu IP: 81.215.136.xxx Tarih : 19.11.2006 17:58:31
ben bozüyükten tuğrul gilabolu bitkisi bizdedeyetişiyor nasıl kullanalım bilgiverirseniz memnun olurum iyigünler

ramazan çoban IP: 88.230.44.xxx Tarih : 27.01.2008 14:10:30

neden biz çok meraklıyız türkçeleşmiş veya türkçe ismi giraboglu olan ve halk arasında bu şekilde kullanılan şekli ve ismi yerine illede rumca yunanca veya kısaca ecnebicesini kullanırız kime hizmet bilmem kullanılışına gelince sonbaharda iyice kırmızı rengi alınca sapları toplanıp.hiç bir işleme tabi tutmadan sadece suyla yıkayıp salamura yapılır.bir palstik kap veya ağzı kapatılıan bir kapta açıkta kalmayacak kadar su ilavesi yapılıp beklemeye bırakılır. 1-2 ay içinde yumuşamaya başlar. ister yıkanarak saplarından tuturak yenebilir.isterseniz ezerek suyu sap ve çekirdeklerinden süzülüp içilebilir.biraz mayahoş mu desek ekşimi bunu yeni içenler ve yiyenler şeker ilavesi ile aşabilir. develi yöremizde böbrek taşı eritmek için kullanılır. ayrıca bağırsak parazitlerine de iyi geldiği söylenir. kalan çok az bu bitkileri çoğalmak gerekir. sayğılarımla..