19
Mayıs
2024
Pazar
BÜNYAN - KAYSERİ

Bünyanlı mebus Mehmet Alim Bey anılarda mı kaldı

Atatürk’ün yakın arkadaşı TBMM 1. Dönem Mebusu Mehmet Alim Bey’in adının yaşatılması için niçin bir şey yapılmıyor?

1861 yılında Bünyan’da doğdu. Babası Bünyan’ın ileri gelenlerinden Abdülkadir Efendizade Mehmet Efendi’dir. Halk arasında “Büyük Hoca” lakabıyla bilinirdi. İlk ve orta öğrenimini Bünyan’da tamamladıktan sonra Kayseri ve Adana medreselerinde öğrenim görerek Müderrislik icazeti aldı. Öğrenimi sonrasında Kıbrıs’ta müderris olarak göreve başladı.

Daha sonra Rodos, İzmir, İstanbul ve Sivas medreselerinde müderrislik yaptı. Bu arada vaizlik görevinde de bulundu. İlk günlerinde Milli harekete katıldı. Sivas’ta Milli Mücadele lehinde verdiği bir vaazdan dolayı Damat Ferit Hükümetinin yöneticileri tarafından tutuklanarak İstanbul’a gönderildi. Orada bir süre Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kaldı. Divan-ı Harb-i Örfi’de yargılandı. Beraati üzerine serbest bırakıldı.

Müderris Alim Efendi, serbest kalınca memleketi olan Kayseri’ye geldi. Buradaki ulusal çalışmalara katıldı. Kuva-yı Miliye lehindeki vaazlarını sürdürdü. TBMM’nin 1. Dönemi için yapılan seçimlerde seçilerek Kayseri milletvekili oldu. 23 Nisan 1920’de Meclisin açılışında hazır bulundu.

Mehmet Alim Efendi, milletvekilliği I. Dönemde sonra erince, Bünyan’a döndü. 30 Aralık 1923’te vefat etti. Evli ve on iki çocuk babası idi.
 
Alim Efendi’nin şeceresinde Anadolu’ya gelen dip dedelerinin Horasanlı Osman Fakı ve Mustafa Ağa olduğu anlaşılmaktadır. Osman Fakı Bünyan’a, Mustafa Ağa ise Kayseri’ye yerleşmiştir
 
Ayrıca oğlu Alim Çınar, babası Mehmet Alim Efendi’nin ölüm tarihinin H.1347 (M.1928) olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca İstiklal Madalyası sahibi olduğunu bildirmiştir.
 
Yine oğlu Alim Bey’in verdiği bilgilere göre, Mehmet Alim Efendi Gesi ve Kayseri medreselerinde de görev yapmıştır. 1920 yılında TBMM’ye seçildiği zaman Bünyan’da Meclis-i İdare azası olarak görev yapmaktaydı.
 
Mehmet Alim Efendi, mebusluğu zamanında TBMM’nin ilk devresinin o manevi havası içerisinde önemli vazifeler görmüştür. Saray ile Anadolu’daki Milli Mücadele hareketi arasındaki “fetva savaşı” sırasında “Esir olan fetva emininin fetvası şer’i olamaz ve esaret altındaki halifenin tasdiki de muteber değildir” diyerek Milli Mücadeleye tam destek veren Anadolu Uleması arasında yerini alır
 
Mecliste şer’iye, evkaf ve İrşad komisyonlarında görev yapan Mehmet Alim Efendi, İstiklal Savaşı’nın en kritik dönemlerinde Meclisteki konuşmaları ve Ankara camilerinde verdiği vaazlarla halkın moralinin yükselmesine ve zafere inancın pekişmesine çalıştı.
 
TBMM bünyesinde halkı aydınlatmak için “İrşad heyetleri” kurulur. Burdur Mebusu İsmail Suphi, Dr.Tevfik Rüştü Aras daha sonra dışişleri bakanlığı yaptı) ve Müderris Alim Efendi’den kurulu irşad heyeti, halkı aydınlatmada gösterdiği başarıdan dolayı TBMM’den yazılı olarak taltif almıştır.
 
Mehmet Alim Efendi’nin hizmetlerinden Meclis İrşad Heyeti olarak Anadolu’ya dağıtılan heyetlerden birinin başkanı olan Burdur Milletvekili İsmail Suphi (Sosallıoğlu) şunları anlatmaktadır:
 
“…Bizim heyet Allah’a ısmarladık için Reis Mustafa Kemal’i ziyarete gittik. Üç kişi idik. Kayseri mebusu Alim Efendi Hazretleri, Dr.Tevfik Rüştü Aras ve ben. İki vilayeti nahiyelerine kadar dolaşacak, hem hakikatleri anlatacak, hem de mahalli irşad heyetleri kuracaktık. Yola çıkınca Dr.Tevfik Bey, Hoca Alim Efendi’ye dedi ki:
Efendi hazretleri, siz şimdi kentlerde, köylerde, istiklal, vatan sevgisi, cihat, meşru devlete bağlılık, kasıtlı telkinler ve menfi propagandalardan uzak kalma gibi zaferimize esas olacak hususları halka anlatacak, dini ve şer’i esasları izah edeceksiniz, misaller vereceksiniz. Bunları acaba halkın anlayacağı, sıkıntısız kavrayacağı basit bir dille yapmanız mümkün değil midir?
Hoca Alim Efendi, tereddüdsüz, fakat biraz da hayret bakışları içinde cevap verdi:
 
Ya ben onlara Arapça mı hitap edeceğim? Elbette istisnasız hepsinin sıkıntısız anlayacağı dille gerçekleri konuşacağım. Nasihatin en hayırlısı karşısındakinin kolayca anlayacağıdır, sözü kutsi hadistir. Biz bu hakikatleri halka mı anlatacağız yoksa kendimize mi? Elbette halkın kolaylıkla kavrayacağı dille, en sade ve basit şekilde konuşacağız.
 
Vazife bölümü yaptık. Açıklayacağımız meseleleri Dr.Tevfik Rüştü beyle ben ele alıyorduk. Hoca Alim Efendi de gayemize uygun telkinleri dini ve şer’i naslarla apaçık dille yerine getiriyordu. Camiler insan almıyordu. Vazife gördüğümüz yerlerde mahalli tabirleri bile öğreniyorduk. Doktorla ben Türk Ocakçı idik. Yaşlı, fakat ruhu genç, düşüncesi ileri, mantığı hakiki bir din bilgininin kudretine sahip Alim Efendi Hoca da hiç tereddüt göstermeden, büyük bir azim, hatta şevk ve zevkle bize önderlik etti. En çetin ve kalıplaşmış zannedilen mevzuları halkın diline, duyuşuna, görüşüne göre değerlendirdik. Lütfen dikkat ediniz, indirdik demiyorum belki yükselttik… Çünkü kalıptan çıktı, ruha mazhar oldu.
Bütün neticeleri didik didikleyen Birinci Büyük Millet Meclisi’nin o kolaylıkla bravo demeyen, güç tatmin edilen takdiri, bizi aldığımız cidden müsbet neticelerden dolayı yazılı olarak taltif etti. Öteki heyetlere örnek gösterdi. Çünkü gerçekleri halka anlatabilmeyi, kalıpların üstüne çıkma sayan mübarek bir din bilginine sahiptik
S.Burhanettin AKBAŞ
Yayın Tarihi : 30 Ekim 2004 Cumartesi 16:32:43
Güncelleme :6 Haziran 2005 Pazartesi 12:57:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?