Atatürkün yakın arkadaşı TBMM 1. Dönem Mebusu Mehmet Alim Beyin adının yaşatılması için niçin bir şey yapılmıyor?
1861 yılında Bünyanda doğdu. Babası Bünyanın ileri gelenlerinden Abdülkadir Efendizade Mehmet Efendidir. Halk arasında Büyük Hoca lakabıyla bilinirdi. İlk ve orta öğrenimini Bünyanda tamamladıktan sonra Kayseri ve Adana medreselerinde öğrenim görerek Müderrislik icazeti aldı. Öğrenimi sonrasında Kıbrısta müderris olarak göreve başladı.
Daha sonra Rodos, İzmir, İstanbul ve Sivas medreselerinde müderrislik yaptı. Bu arada vaizlik görevinde de bulundu. İlk günlerinde Milli harekete katıldı. Sivasta Milli Mücadele lehinde verdiği bir vaazdan dolayı Damat Ferit Hükümetinin yöneticileri tarafından tutuklanarak İstanbula gönderildi. Orada bir süre Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kaldı. Divan-ı Harb-i Örfide yargılandı. Beraati üzerine serbest bırakıldı.
Müderris Alim Efendi, serbest kalınca memleketi olan Kayseriye geldi. Buradaki ulusal çalışmalara katıldı. Kuva-yı Miliye lehindeki vaazlarını sürdürdü. TBMMnin 1. Dönemi için yapılan seçimlerde seçilerek Kayseri milletvekili oldu. 23 Nisan 1920de Meclisin açılışında hazır bulundu.
Mehmet Alim Efendi, milletvekilliği I. Dönemde sonra erince, Bünyana döndü. 30 Aralık 1923te vefat etti. Evli ve on iki çocuk babası idi.
Alim Efendinin şeceresinde Anadoluya gelen dip dedelerinin Horasanlı Osman Fakı ve Mustafa Ağa olduğu anlaşılmaktadır. Osman Fakı Bünyana, Mustafa Ağa ise Kayseriye yerleşmiştir
Ayrıca oğlu Alim Çınar, babası Mehmet Alim Efendinin ölüm tarihinin H.1347 (M.1928) olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca İstiklal Madalyası sahibi olduğunu bildirmiştir.
Yine oğlu Alim Beyin verdiği bilgilere göre, Mehmet Alim Efendi Gesi ve Kayseri medreselerinde de görev yapmıştır. 1920 yılında TBMMye seçildiği zaman Bünyanda Meclis-i İdare azası olarak görev yapmaktaydı.
Mehmet Alim Efendi, mebusluğu zamanında TBMMnin ilk devresinin o manevi havası içerisinde önemli vazifeler görmüştür. Saray ile Anadoludaki Milli Mücadele hareketi arasındaki fetva savaşı sırasında Esir olan fetva emininin fetvası şeri olamaz ve esaret altındaki halifenin tasdiki de muteber değildir diyerek Milli Mücadeleye tam destek veren Anadolu Uleması arasında yerini alır
Mecliste şeriye, evkaf ve İrşad komisyonlarında görev yapan Mehmet Alim Efendi, İstiklal Savaşının en kritik dönemlerinde Meclisteki konuşmaları ve Ankara camilerinde verdiği vaazlarla halkın moralinin yükselmesine ve zafere inancın pekişmesine çalıştı.
TBMM bünyesinde halkı aydınlatmak için İrşad heyetleri kurulur. Burdur Mebusu İsmail Suphi, Dr.Tevfik Rüştü Aras daha sonra dışişleri bakanlığı yaptı) ve Müderris Alim Efendiden kurulu irşad heyeti, halkı aydınlatmada gösterdiği başarıdan dolayı TBMMden yazılı olarak taltif almıştır.
Mehmet Alim Efendinin hizmetlerinden Meclis İrşad Heyeti olarak Anadoluya dağıtılan heyetlerden birinin başkanı olan Burdur Milletvekili İsmail Suphi (Sosallıoğlu) şunları anlatmaktadır:
Bizim heyet Allaha ısmarladık için Reis Mustafa Kemali ziyarete gittik. Üç kişi idik. Kayseri mebusu Alim Efendi Hazretleri, Dr.Tevfik Rüştü Aras ve ben. İki vilayeti nahiyelerine kadar dolaşacak, hem hakikatleri anlatacak, hem de mahalli irşad heyetleri kuracaktık. Yola çıkınca Dr.Tevfik Bey, Hoca Alim Efendiye dedi ki:
Efendi hazretleri, siz şimdi kentlerde, köylerde, istiklal, vatan sevgisi, cihat, meşru devlete bağlılık, kasıtlı telkinler ve menfi propagandalardan uzak kalma gibi zaferimize esas olacak hususları halka anlatacak, dini ve şeri esasları izah edeceksiniz, misaller vereceksiniz. Bunları acaba halkın anlayacağı, sıkıntısız kavrayacağı basit bir dille yapmanız mümkün değil midir?
Hoca Alim Efendi, tereddüdsüz, fakat biraz da hayret bakışları içinde cevap verdi:
Ya ben onlara Arapça mı hitap edeceğim? Elbette istisnasız hepsinin sıkıntısız anlayacağı dille gerçekleri konuşacağım. Nasihatin en hayırlısı karşısındakinin kolayca anlayacağıdır, sözü kutsi hadistir. Biz bu hakikatleri halka mı anlatacağız yoksa kendimize mi? Elbette halkın kolaylıkla kavrayacağı dille, en sade ve basit şekilde konuşacağız.
Vazife bölümü yaptık. Açıklayacağımız meseleleri Dr.Tevfik Rüştü beyle ben ele alıyorduk. Hoca Alim Efendi de gayemize uygun telkinleri dini ve şeri naslarla apaçık dille yerine getiriyordu. Camiler insan almıyordu. Vazife gördüğümüz yerlerde mahalli tabirleri bile öğreniyorduk. Doktorla ben Türk Ocakçı idik. Yaşlı, fakat ruhu genç, düşüncesi ileri, mantığı hakiki bir din bilgininin kudretine sahip Alim Efendi Hoca da hiç tereddüt göstermeden, büyük bir azim, hatta şevk ve zevkle bize önderlik etti. En çetin ve kalıplaşmış zannedilen mevzuları halkın diline, duyuşuna, görüşüne göre değerlendirdik. Lütfen dikkat ediniz, indirdik demiyorum belki yükselttik
Çünkü kalıptan çıktı, ruha mazhar oldu.
Bütün neticeleri didik didikleyen Birinci Büyük Millet Meclisinin o kolaylıkla bravo demeyen, güç tatmin edilen takdiri, bizi aldığımız cidden müsbet neticelerden dolayı yazılı olarak taltif etti. Öteki heyetlere örnek gösterdi. Çünkü gerçekleri halka anlatabilmeyi, kalıpların üstüne çıkma sayan mübarek bir din bilginine sahiptik