18
Mayıs
2024
Cumartesi
BÜNYAN - KAYSERİ

Filiğin Emin baltayla nasıl öldürüldü?

FİLİĞİN EMİN BALTA İLE NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
1944 yılında Kayseri’de Sümer Matbaasında Şakir Sungar imzasıyla bir roman yayınlanır. Romanın adı: “Filiğin Emin Balta ile Nasıl Öldürüldü?” Romanın yazarı önsöz bölümünde bu romanı bizim için önemli kılan bazı açıklamalar yapmaktadır. “Aziz Kayserililer! Ben bu eseri daha ziyade siz hemşehrilerim için yazdım. Bu kitabın diğer romanlar gibi bir hayal mahsulü olduğunu zannetmeyiniz. Bilhassa kırk yaşından yukarı olan hemşehrilerim uzak hatıralarını araştırırlarsa, aradan otuz sene geçmesine rağmen hâlâ hepimizde milli ve vatani hislerimizi canlandıran bu feci vakayı hatırlamakta güçlük çekmeyeceklerdir.”
İşte bizim dikkatlerimizi çeken bu açıklamadır. Yazar, 1944 yılında yaşı kırkın üzerinde olan Kayserililerin bu romanda anlatılan hadiseyi  hatırlayacaklarını söylüyor. Bu feci bir cinayet hadisesidir. Yazarın ifadesine göre, bu feci cinayet hadisesinin milli ve vatani yönleri bulunmaktadır.
 Yazar önsözün ikinci paragrafında öyle ciddi bir kaynak kişi sunar ki bizim bu romana ilgimiz kat be kat artmaktadır. “Kitabın esası, o zamanlar mesleği icabı bu hadisenin tahkikatiyle bizzat meşgul olan ve halen yetmiş beş yaşlarında (yıl 1944) bulunan memleketimizin tanınmış simalarından B. Emin Erman (Zıllıoğlu)’ndan alınmıştır. B. Emin Erman bir komiser mütekatdidir. (emekli) O, uzun bir meslek hayatında tesadüf ettiği sayısız vakaları içinde, üzerinde ehemmiyetle durduğu ve hatırasında unutulmaz ve silinmez izler bırakan bu vakayı daha da yaşamış gibi bütün detayları ile hatırlamaya muvaffak olmuştur.”
Yazarın bu sözlerinden net bir şekilde anlıyoruz ki Kayseri’de yaşanan bu tarihi olayı yaşayan ve nakleden kişi olarak emekli komiser B. Emin Erman’ın 75 yaşında iken anlattığı bu hadise, yazar tarafından kaleme alınmış ve bu roman meydana gelmiştir.
 Yazarın önsözdeki üçüncü paragrafını ise, romanın konusunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan bir ifade olarak kabul edebiliriz. Yazar diyor ki: “Bu eser, aynı zamanda o zamanlar İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesinin Mabeyn ve Babıali üzerinde yaptığı tesir ve nüfuza dayanarak Taşnak gibi, Hınçak gibi Ermeni cemiyetlerinin memleketimizde çevirdikleri entrikalara da temas etmesi bakımından çok mühimdir.” Anlaşılan o ki “Filiğin Emin Balta ile Nasıl Öldürüldü?” adlı roman Kayseri’de Ermenilerin Taşnak ve Hınçak örgütlerinin işlediği bir cinayeti anlatmaktadır. Böyle bir romanın tarihe ne kadar ışık tutacağını az çok tahmin edebiliriz. Yazarımız, Kayserili gençlerin bu romandan büyük ibretler çıkacaklarını söylüyor ve “bu hadiseyi öğrenmek bugünkü Kayseri gençliğinin ibret nazarları önüne açmayı bir vatan ve memleket borcu telakki ediyorum” diyor. Öyleyse bize düşen görev de belli olmuş oldu. 1944 yılında Kayseri gençliğinin alması gereken ibretleri bizim de öğrenmemizde büyük faydalar var. Kayseri’nin tarihinde yer alan bu hadise, bugün de insanımıza büyük ibretler verecek diye düşünmekteyiz.
 Filiğin Emin, 1893 yılında Kayseri’de doğmuş. Çünkü, roman “Bundan elli bir sene evveldi” cümlesiyle başlayarak Filiğin Emin’in doğumunu anlatarak başlamaktadır. Filiğin Emin, 25 yaşında Ermeni örgütleri tarafından öldürüldüğüne göre, romanın geçtiği olayların büyük bölümü 1918 yılı öncesinde gerçekleşmiş olmalıdır. Çünkü bu tarih (1918) Filiğin Emin’in öldürüldüğü tarihtir. Romanda Filiğin Emin’in öldürülmesinden sonra polisin yaptığı büyük araştırma devam etmiştir ve polis devrin son derece olumsuz şartlarında büyük vatanseverlik örneği göstererek katilleri yakalamıştır. Öyleyse romanın sonuçlanması 1918 yılı sonrasına da tekabül etmektedir.
 Şimdi, Kayseri için son derece önemli olan bu tarihi romanı dikkatle okuyalım. Son derece heyecanlı olan bu hikaye bakalım bizleri hangi duygu ve düşüncelere sürükleyecektir:


1. BÖLÜM
FİLİĞİN EMİN’İN DOĞUMU
                                      
 Bundan elli bir sene evveldi. Bir gece Kayseri’nin Yenicamiönü Mahallesinde büyükçe bir evin hemen her penceresinden ışıklar fışkırıyor, hummalı bir giriş ve çıkış faaliyeti göze çarpıyordu. Bu ev meşhur Filikçioğullarından Mehmet Ağa’nın eviydi. Mehmet Ağa’nın üç erkek kardeşi daha vardı. Hepsinin de hali vakti yerinde idi. Fakat onların vakit vakit içlerini sızlatan garip bir dertleri vardı:
 Dördü de evlenmiş ve aradan seneler geçtiği halde şayanı hayret bir talihsizlik eseri olarak hiçbirinin de çocuğu olmamıştı. İşte böyle kendilerini temsil edecek ve arkalarından fatiha okuyacak kimseleri bulunmadığını düşünmek onları çok müteessir ediyordu.
 Dört kardeş yıllarca bu ıstırabı çektikten sonra nihayet günün birinde birden bire yüzleri gülmüştü. Çünkü, Mehmet Ağa’nın karısı Gülhanım’ın gebe olduğu anlaşılmıştı.
 Bundan sonra dokuz ay süren heyecanlı bir intizar devresini müteakip bir akşam Gülhanım’ın sancısı tuttu ve yatsı ezanları okunurken arslan yavrusu gibi bir erkek çocuk doğurdu. Bu sevinçli haberi işiten bütün komşular, akraba ve taallukat eve akın etmeye başladılar. Büyük  küçük bütün lambalar yakıldı. Bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler oturdular, evin içinde tam bir düğün havası esmeğe başladı.Üç gün sonra verilen mükellef bir ziyafeti müteakip çocuğun adı Emin konuldu.
 Dört kardeşin bir tek oğlu olan Emin, pek tabii olarak biraz şımarıkça büyütülüyordu. Öyle ki yedi yaşına basıp da mahalle mektebine gitmeye başladığı zaman hemen bütün arkadaşlarıyla kavga ediyor, babasına şikayet hiç eksik olmuyordu.
 Emin’den memnun olmayanlar arasında Mektep Hocası da vardı. Çünkü onun mektebe gelmesiyle adamcağızın rahatı kaçmıştı. Hoca Efendi böyle haylaz çocukları yola getirmesini çok iyi biliyordu. Fakat onların babaları çocuklarını mektebe getirdikleri gün Hocanın elini öptürdükten sonra “Eti senin, kemiği bizim” derler, başka bir şeye karışmazlardı. Halbuki Emin, mektebe geldiği gün büyük amcası Recep Ağa:
 - Hocam, çocuğu evvela Allah’a, sonra sana emanet ediyoruz. Ufak tefek haylazlıklar yaparsa küçüklüğüne verir mazur görürsün, demiş, et ve kemik meselesine hiç yanaşmamıştı. İşte bunun için Hoca, onu dövmeye bir türlü cesaret edemiyordu

S.Burhanettin AKBAŞ
Yayın Tarihi : 9 Şubat 2005 Çarşamba 12:47:50
Güncelleme :9 Şubat 2005 Çarşamba 12:55:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
oğuz gümüşkaynak IP: 88.254.64.xxx Tarih : 15.10.2007 16:22:06

ben bu kitabı 1966 senesinde 10 yaşındayken okudum sahabiye mahallesi muhtarı alim gerçelle bu kitap hakkında konuştuk sarı kapaklı bir kitap idi acaba bu kitap bu gün kimlerin elinde çok merak ediyorum umarım bir yazarın eline geçer ve çogaltırda ermenilerin o zamanda bile ne kadar namussuz oldukları belgeleriyle o zamanki amaçları anlatılır