18
Mayıs
2024
Cumartesi
BÜNYAN - KAYSERİ

Sünni Arapların Destanı

SÜNNİ ARAPLARIN DESTANI

            Irak Ordusunun Amerikalılara karşı ciddi bir varlık gösterememesi herkes gibi bende de hayal kırıklığı meydana getirmişti. Şimdi ise meseleyi Amerikan kaynaklarından okuyunca hadiseyi daha net anladım. Irak Ordusu, Amerikan askerlerine karşı cephe savaşı yapmadı ama şehirlere çekilerek “şehir savaşlarını” başlattı. Gerilla harbi veren ve Amerikan Ordusunu yıpratan bu güçler ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in ifadesine göre, “Saddam’ın bu Sünni ağırlı seçkin ordusu”dur. Yani bir zamanlar terör örgütlerinin Irak’a sızdığını iddia edenler, Irak’ta direnişi bunların sürdürdüğünü söyleyenler, şimdi bir kısım gerçekleri dile getirmeye başladılar. O gerçek de Sünni Araplardan kurulu Irak ordusunun bir kısım şehirlerde ciddi bir direniş gücü olduğudur. Bu durum bizim için çok önemlidir. Çünkü, Sünni Araplar bu mücadelede başarılı olurlarsa ABD’nin Orta Doğu politikası önemli ölçüde sekteye uğrayacaktır. Bölgemizde Suriye ve İran’a doğru yayılma ihtimali gösterecek eğilimler, Sünni Arapların direnişlerinde başarılı olup olamayacakları noktasında kilitleniyor. Bu direniş sürerse sadece Irak değil, bütün Orta Doğu, Amerika’nın emperyalist amaçlarından kurtulabilir.
            Aslında Amerika’nın Sünni Araplarla savaştığını Rumsfeld’in ifadelerinde de görüyoruz ve Rumsfeld, Türkiye’yi de suçladığı bu açıklamalarında diyor ki: “Tezkere reddedilince ABD’nin 4. Piyade Tümeni, Türkiye üzerinden Irak’a kuzeyden giremedi. Bu yüzden Kuzey Irak’taki Sünniler savaştan etkilenmedi. Gerçek anlamda savaşa katılmayan Sünnilerin çok az bir kısmı yakalandı ve öldürüldü.”
            Durumun ne kadar vahim olduğunu anlatan bu cümleler, bizim için de önemli ipuçları taşıyor. Bir ülke düşünün ki, düşman çizmesi altında inim inim inlerken ülkede sadece Sünni Araplar, kurtuluş mücadelesi versinler ve diğer gruplar ise ABD ile işbirliği yapıp ülkenin kaderini ABD ile uzlaşarak belirleyeceklerini düşünsünler. Böyle bir durum, ileride telafisi mümkün olmayan ayrılıklar doğuracak. ABD, aslında bu durumu kendi lehine çevirmek için Sünni Arapların bulunduğu şehirlerde resmen ve alenen katliam yapmaktadır. Diğer grupların bu duruma seyirci kalmaları bir ayıp, Irak’ı Sünni Araplar olmadan da yönetmek arzusu bir başka ayıp... Kürtlerin ve Şiirlerin bu duruşu, Irak’ta bir ülkenin kaderini belirlemedeki en önemli unsur olan “kader birliği” ilkesine aykırıdır. Sünni Araplarla kader birliği etmeyip Amerikancı yapılarını sürdüren peşmergeler ve Şiiler, bununla da yetinmeyip Amerikan askerleriyle birlikte bu katliama ortak  olmaktadırlar. Ben de az buçuk tarih okumuş bir insan olarak açıkça söylüyorum ki, Irak’taki hesaplaşma maalesef çok daha uzun yıllar devam edecektir.
            Ben, bir Türk evladı olarak Sünni Arapların bu destanlaşan mücadelelerini yüreğimde hissediyorum. Çünkü, Irak özgürlük ve hürriyetini ABD’nin göstereceği lütufla elde edemez.  Düşman çizmesinin girdiği yerde, halk top yekun bir başkaldırı ortaya koyarsa ancak ülkelerini özgürlüğe kavuşturabilirler. Maalesef Irak halkı “kader birliği” etmemiştir. Irki anlamda Kürtler, mezhep olarak da Şiiler bölünmüşlerdir. Şimdi onlar Sünni Arapların nazarında düşmanın işbirlikçileri, yani “hain” konumuna düşmüşlerdir. Türk İstiklal Mücadelesindeki mantığı bir düşünün. Türk halkı  “kader birliği” etmişti, emperyalistlere karşı durmayanlar bizim nazarımızda hep birer alçak ve hain olmuşlardır. Allah’a şükür ki, ülkemizde ana kütleler sıradağlar gibi durmuşlardır ve geçit vermemişlerdir. Bu kara günlerde bizimle birlikte olan Pakistan ve Azerbaycan halkları da biliyorsunuz, dünya ahret kardeşlerimiz olarak hep hatırlanmaktadır. Bizimle beraber “kader birliği” eden Çerkez, Kürt, Laz, Alevi, Sünni gibi bütün kardeşlerimiz,  Türk bayrağının alında bulunan şehit kanlarına ortak olmuşlardır. Öyleyse bir ülkenin kaderini belirlemesinde kalplerin top yekun atması son derece önemlidir. Maalesef Irak, bugün bu görüntüyü sergileyemiyor. Bütün yük, Sünni Arapların sırtına binmiş gözüküyor. Allah yardımcıları olsun, bu dava çok büyük... bu dava mühim.
            Kürtler ve Şiiler ise, geleceğinin Irak’ını Sünni Araplarla değil de ABD ile kuracaklarını düşünüyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bu ne mantıksız bir iş. Ülkeleri resmen işgal edilmişken kıllarını kıpırdatmadan Irak’ı tek başlarına şekillendirmeyi arzu etmek kadar büyük gafillik olur mu? Yarın Irak’tan ABD Ordusu çekilmek zorunda kalınca ne olacak, söyleyin bakalım ne olacak. O zaman ABD’ye karşı kılını kıpırdatmayanlar, Sünni Arapları mı boğazlayacaklar, iç savaş mı çıkaracaklar? Pes vallahi pes...
            Şiiler bence bu sınavdan geçemediler. Tarih boyunca, bir kez olsun gayrimüslimlerle harp etmemişlerdi, şimdi de savaşmıyorlar. Böyle mantık olur mu, Müslümanların kanı akarken sesini çıkarmayacaksın, gayrimüslimlerle ise her zaman dost kalacaksın. Bunun telafisi bence mümkün değil.
            Sünni Arapları en iyi anlayacaklar arasında biz Türkler başta gelmemiz gerekirken yine üzülerek söyleyeyim ki, onlara karşı da ellerimiz bomboş. Biliyorsunuz, ABD güdümünde yapılan bu anormal seçimleri Sünniler boykot ettiler. Bizim hükümetimiz de sesini yükseltmeye çalıştı bir parça ama etkimiz gerçekten çok az. Hele hele Irak’ta Amerika’nın taşaronluğunu yapan bir ülke durumuna düşmemiz ve bu savaştan da üç beş kuruş menfaat sağlamak için girdiğimiz riskler, ileride bizi sıkıntıya sokacaktır.
            Şimdi Kuzey Irak’ta Kürt Parlamentosunu kuranlar ve seçimlerde oraya da temsilciler seçenler; Irak’ta Şiiler ve Kürtlerden kurulu bir Meclis ortaya koyanlar bizim menfaatlerimize aykırı olan bir dizi icraat ortaya koymuşlardır. Bir türlü haklarını koruyamadığımız Türkmenler ve doğru dürüst destek veremediğimiz Sünni Araplar, bizim için hep eksi puan hanesindedir. Öte yandan Irak’tan sonra hedefi İran olarak gösteren ABD, Iraklı Şiirlere ne dereceye kadar güvenecektir? Bu ne garip durum böyle? Bölgede Şiiliğin vatanı İran’ı hedef yapacaksın, bir taraftan da Irak’ta Şiilerden ve Kürtlerden kurulu bir hükümeti iş başına getireceksin.
            Kimse yanlış anlamasın ama ben bir Türk olarak Sünni Arapların öz vatanlarında düşürüldüğü durumu hazmedemiyorum. Bütün yüreğimle onlara dua ediyorum. Şair yüreğim, dua ederken gönlümde de Yavuz Sultan Selim’in ya da bir Dördüncü Murat’ın hayali dolaşıyor. Acaba onlar bu dönemde yaşasalardı, bütün bunlar olabilir miydi? Hiç sanmam, hem de hiç.
           
           
           
S.Burhanettin AKBAŞ
Yayın Tarihi : 6 Şubat 2005 Pazar 18:39:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?