17
Mayıs
2024
Cuma
EKONOMİ

Organik hayvancılık

EKOLOJİK   (ORGANİK,   BİYOLOJİK)
HAYVANSAL ÜRETİMİN TEMEL İLKELERİ
 
 
Prof. Dr. Yılmaz ŞAYAN                              Arş. Gör. Muazzez POLAT
 
Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, 35100 Bornova İZMİR
 
(ysayan@ziraat.ege.edu.tr / comert@ziraat.ege.edu.tr )
 
 
1. GİRİŞ
 
Dünya nüfus artışı ve buna bağlı olarak tarım ürünlerine olan talebin yoğunluğu; son yıllardaki bitkisel üretim gibi hayvansal üretimin de, konvansiyonel hayvancılık da denilen yoğun üretim şeklinde yapılmasına neden olmuştur. Konvansiyonel üretimde birim alandan yüksek miktarda ve ekonomik ürün alınması öncelikli olduğu için; ekolojik denge ve ürün kalitesinde sağlık kriterleri ikinci plana atılmıştır. Bunun sonucu olarak da, günümüzde artık konvansiyonel bitkisel üretim gibi konvaniyonel hayvansal üretimin de çevreye, hayvan ve insan sağlığına zararlı etkileri kendini göstermeye başlamıştır.
 
Konvansiyonel hayvansal üretim işletmelerinde, barınaklardaki hayvan sayısının fazla olmasına bağlı yerleşim sıklığı ile yetersiz kalan işgücü ve dikkatsiz bakım hayvanların daha kolay hastalanmalarına neden olduğu gibi özellikle Tırnak ve Ayak rahatsızlıkları ile Mastitis gibi hayvan yetiştirme ile ilgili bazı hastalıkları da arttırmıştır. Daha fazla ilaç kullanımı ve hayvansal ürünlerde daha fazla ilaç kalıntısı birikimi riski demek olan bu durum ise, bu ürünleri tüketen insanların sağlığını tehdit etmektedir. Ancak, bu üretimde kullanılan yem ve bazı katkı maddeleri daha büyük problemlere neden olmaktadır. Nitekim, konvansiyonel hayvansal üretimin bitkisel kaynaklı yem ihtiyacını karşılayan konvansiyonel bitkisel üretim, gerek erozyona zemin hazırlayarak, gerekse de genetik modifiye edilmiş (GM) tohumları, yoğun kullanılan sentetik kimyasal gübreleri ve tarım ilaçları ile hem ekolojik dengeyi bozmakta, hem de hayvan ve insan sağlığını tehdit etmektedir (1,19). Ayrıca, konvansiyonel hayvansal üretimde ekonomik hayvansal kaynaklı yem olarak yeterince hijyenik hale getirilememiş ve ilaç kalıntıları da içerebilen çeşitli kesimhane yan ürünleri ve kadavra unları kullanılması da bazı sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Örneğin son günlerde devamlı gündemde olan ve sinirsel belirtilerle seyrederek birkaç hafta içinde ölümle sonuçlanan bulaşıcı bir sinir hastalığı Bovine Spongiform Encephalopathy (BSE) / Deli inek hastalığı veya halk dilinde  deli  dana  hastalığı konvansiyonel hayvansal üretimin getirdiği önemli bir problemdir. İngilizler deli inek hastalığının çıkış nedeninin, 1980'li yılların başlarında ülkelerindeki yem üreticilerinin maliyeti düşürmek için sığır yemlerine dejeneratif bir sinir hastalığı Scrapie 'den ölen koyunların kadavra unlarını katmaları  olduğunu, çünkü bu tür yem kullanımının  1988'de yasaklanmasıyla hastalığın azaldığını ileri sürmektedirler. Fakat bu süre içinde veya daha sonraki yıllarda hasta sığır eti yiyen veya hasta sığır kadavra unlarını yem olarak tüketen sığırların etlerini yiyen insanlarda ölümcül dejeneratif bir sinir hastalığı olan Creutzfeldt Jacop (CJ) hastalığının çıkmaya başladığını da bildirmektedirler. Bu konudaki asıl endişeler, hastalığın kuluçka süresinin insanlarda 5 ila 20-30 yıl gibi uzun zaman olması nedeniyle önümüzdeki yıllarda CJ hastalığının AIDS gibi geç tanınan ve geç önlem alınan önemli bir sağlık problemi olabilirliğidir (6,11,14,15).
 
Konvansiyonel hayvansal üretimde, yemlerde olduğu gibi çeşitli katkı maddelerinin kullanılmaları da önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Örneğin, kanatlılarda ve özellikle etlik piliçlerde gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı olarak antibiyotik kullanımı konusunda en önemli prensip, insanlarda ve hayvanlarda tedavi (sağıtım) amacıyla kullanılanlardan olmaması veya bunlarla ilişkisi veya etkileşimi bulunmaması iken, zaman zaman söz konusu prensibe uyulmadığı görülmektedir. Nitekim, Dünya Sağlık Organizasyonu (WHO)'nun yayınladığı bir raporda antibiyotiklerin etlik piliçlerde gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı olarak hatalı kullanımı sonucu, bir çok mikrobun bağışıklık kazandığı ve bilinçsiz kullanımın devam etmesi durumunda da insanlarda boğaz ve kulak iltihaplarına karşı antibiyotiklerin etkili olamayacağı bildirilmektedir (13). Bu nedenlerle Avrupa Topluluğu ülkeleri ve ülkemiz antibiyotiklerin, hastalıkların tedavisi dışında gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı kullanılmalarını yasaklamıştır (2). Anabolizanlar, yani hormon ve benzeri maddelerin de gelişmeyi uyarıcı olarak kullanılmaları insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Nitekim, sığır besisinde kullanılan sentetik anabolizanlardan stilbenler grubunun insanlarda uygun bünyelerde kansorejen ve gen yapısını bozan etkileri olduğu belirlendiğinden tüm ülkelerde yasaklandığı bilinmektedir (9).
 
Konvansiyonel hayvansal üretimle ilgili tüm bu sorunlar yanında; gelişmiş ülkelerde hayvan haklarına gösterilen ilgi nedeniyle hayvan refahı (welfare) giderek toplumsal düzeyde önem kazanmaktadır. Hayvan refahı, tıpkı insanlardaki gibi hayvanlara da doğal davranışlarını yapabileceği; ekstrem hava koşullarından, stres yaralanma ve hastalıklardan korunabileceği bir ortamın sağlanması ile yeterli beslenme olanaklarının verilmesi anlamına gelmektedir (8). Tüm bu nedenlerle son yıllarda, konvansiyonel hayvansal üretim alternatifi olarak ekolojik hayvansal üretim önerilmektedir (1). Bu üretim şeklinde, öncelikle ekolojik bir sürünün oluşturulması, hayvan refahını (welfare) da ekolojik bir yetiştirme ve besleme ile sağlayarak, sağlıklı hayvanlardan sağlıklı ürünler elde edilmesi amaçlanmıştır.
 
2. EKOLOJİK HAYVANSAL ÜRETİME BAŞLAMA
 
Ekolojik hayvansal üretim yapmak isteyen müteşebbis öncelikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ekolojik Tarım Komitesi (ETK) tarafından çalışma izni verilen herhangi bir Kontrol ve/veya Sertifikasyon kuruluşuna dilekçe ile başvurur ve işletmesinden elde edeceği ürünlerin ekolojik olarak değerlendirebilmesi için gerekli çalışmanın yapılmasını talep eder. Kontrol kuruluşu müteşebbisten istediği çeşitli bilgi ve belgeler yardımıyla başvurunun ekolojik üretim yapmaya uygun olup olmadığına karar verir ve bunu Ekolojik Tarım Komitesi'ne bildirir. Kontrol kuruluşu ekolojik üretim yapmasını kabul ettiği ve sözleşme yaptığı müteşebbisi Geçiş sürecine alır, bu sürecin sonunda olumlu kanaat edinirse de müteşebbisin Ekolojik ürün etiketi kullanmasına izin verir. Ekolojik hayvansal üretime başlayan işletmelerde hayvanlara kimlik verilmeli, üretim süresince de hayvanların giriş ve çıkışı ile tüm tedavi uygulamaları için detaylı ve muntazam kayıtlar tutulmalıdır (3,4).
 
3. EKOLOJİK SÜRÜNÜN OLUŞTURULMASI
 
3.1. Ekolojik sürü için hayvan seçimi
 
Ekolojik hayvancılıkta, damızlık veya üretim için çevreye, iklim koşullarına ve hastalıklara dayanıklı hayvanlar seçilmelidir. Bu nedenle, bölgeye adapte olmuş yerli ırklar ve melezleri öncelikle düşünülmelidir. Bu tür bir hayvancılıkta, genetik methodlarla hayvan ıslahına müsaade edilmediğinden ekolojik bir sürü oluşturabilmek için, genetik modifiye edilmiş hayvanlar kullanılamaz (3,4,5).
 
Ekolojik bir sürü oluşturabilmek için, işletmeye dışarıdan yani konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanlar çeşitli yönetmelikler göre Çizelge 3.1’de verildiği gibi belli bir yaşın altında olmalıdır.
 
Çizelge 3.1. Ekolojik bir sürü oluşturabilmek için konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı,
 
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar
(Sığır, koyun ve keçi)
 
Yönetmelik1
 
 
- Buzağı                                           
en fazla ................... 6 aylık
a, c
      “
en az ......................  1 aylık
b,
      “                    (dana besisinde)
en fazla...................  4 aylık)
c
 
 
 
- Kuzu ve oğlak
en fazla...................  1.5 aylık
a, c
             “             (kuzu ve oğlak besisinde)
en fazla...................  1 aylık)
c
 
 
 
- Damızlıkta kullanılacak hayvanlar
en fazla....................14 aylık
c
 
 
 
Kanatlı kümes hayvanları
(Tavuk)
 
 
 
- Etlik civciv                         
en fazla......................2 günlük
a ,b,c
 
 
 
- Yumurtacı piliç                           
      “    ....................18 haftalık
a ,b,c
 
1 a) Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999 ;  b)  IFOAM, 2002;  c) T.C. Yönetmeliği,2002
 
*  Konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı ile ilgili kısıtlamaların çeşitli nedenleri vardır. Örneğin; buzağı, kuzu ve oğlaklar bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi için ağız sütü, rumen gelişimlerini tamamlamaları yani yemlere alışıncaya kadar da, tercihen anne sütü veya süt ikame yemi tükettikten sonra; etlik civcivler, yumurtadan çıktıktan ve vücutlarındaki üç günlük besin madde reservlerini tüketmeden, yani bulundukları işletmelerde konvansiyonel yeme başlamadan önce; yarka işletmelerinden alınacak yumurtacı piliçler ise, cinsel olgunluğa erişerek kılavuz yumurtaların görüldüğü yumurtlama dönemi başlamadan bulundukları işletmelerden alınmalıdırlar (12,17). Ekolojik sürünün büyümesi için ise, konvansiyonel işletmelerden getirilecek hayvanların yaşı ile ilgili  bazı istisnalara izin verilir. Örneğin, bu amaçla konvansiyonel çiftliklerden yıllık en fazla % 10 büyükbaş, % 20 küçükbaş yetişkin hayvan sağlık kontrollerinden geçirilerek sürüye katılabilir. Bu oranlar önemli ölçüde büyüme yapılması, tür değişikliğine gidilmesi gibi durumlarda kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun onayı ve komitenin izni ile % 40’a kadar arttırılabilir (3,4,5).
 
Ekolojik işletmelerde, sürünün büyümesi çevre kirliliğine yol açmamalı, yani hayvan sayısına bağlı olarak artan gübre miktarı işletmenin kullanılan tarımsal alanında nitrat kirliliğine neden olmamalıdır. Bu nedenle, tarımsal alanda gübre ile yayılan nitrojen (N) miktarı, yılda hektara 170’kg N'u geçmemelidir. [Yılda 170 kg N'e eşdeğer gübre veren hayvan sayıları da; sığırlar için 2-5, koyun ve keçiler için 13.3, et tavukların için 580, yumurta tavukları için de 230'dur]. Bu miktar aşıldığında diğer bir ifadeyle hayvan sayısı arttığında, müteşebbis stokladığı gübreyi başka işletmelerde değerlendirmelidir. Kontrol kuruluşu önemli bir kirlilik söz konusu olduğunda, çevre koruma amacıyla hayvan sayısını azaltabilir (3,4,5,18).
 
3.2. Geçiş süreci
 
Geçiş süreci, ekolojik hayvansal üretime başlanmasından ürünün ekolojik olarak kabul edilmesine kadar geçen süredir. Diğer bir ifadeyle, bu süreç, konvansiyonel hayvansal ürünün ekolojik hayvansal ürüne dönüşüm periyodudur ve hayvan türü ile verim yönüne göre Çizelge 3.2’de verildiği gibi değişmektedir. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu geçiş sürecini kısaltabilir veya uzatabilir ve bu durum gerekli sürenin yarısından fazla olamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu kısaltma veya uzatma gerekçesini dönem raporunda komiteye bildirir.
 
Çizelge 3.2. Hayvan türü ve verim yönüne göre geçiş süreçleri,
 
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar
(Sığır, koyun ve keçi)
 
 
Yönetmelik1
 
 
 
- Sığır eti üretiminde
12 ay
a ,b,c
             “
yaşam süresinin 3/4'ü kadar
a ,c
             “                  (dana besisinde)
6 ay
a, c
 
 
 
- Koyun ve keçi eti üretiminde
6 ay
a, c
           “                    (kuzu ve oğlak besisinde)
2 ay
a, c
 
 
 
- Sığır, koyun ve keçi sütü üretiminde
6 ay (24 Ağustos 2003’ten sonra 3 ay)
a
                         “
3 ay
b
                         “
6 ay
c
 
 
 
Kanatlı kümes hayvanları
(Tavuk)
 
 
 
 
 
- Piliç eti üretiminde
2.5 ay
a,c
              “
Tüm yaşam (Verrastro, 1999)
 
 
 
 
- Yumurta üretimde
1.5 ay
a ,b,c
 
1 a) Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999; b) IFOAM, 2002; c) T.C. Yönetmeliği, 2002
 
 
4. EKOLOJİK HAYVAN YETİŞTİRME
 
Ekolojik hayvan yetiştirmede, üremenin doğal olması önceliklidir. Suni kızgınlık ve suni tohumlama ise ilgili kontrol organının izniyle yapılır. Embriyo transfer teknikleri uygulanmaz. Ovulasyonun kontrolü için hormon vb. maddelerin kullanımı yasaktır. Ekolojik hayvan yetiştirmede hayvanların refahı için öncelikle iyi bir barınak ve dikkatli bakım koşulları sağlanmalıdır (3,4,5,16).
 
4.1.Barınak
 
Barınaklar hayvanlara yeterli temiz hava ve gün ışığı sağlayarak, ekstrem hava koşullarından da koruyacak şekilde inşa edilmeli, kullanılan yapı materyalleri ve üretim ekipmanları da hayvan ve insan sağlığına zarar vermemelidir. Barınaklar şekilleri ve boyutları bakımından hayvanların doğal davranışlarına cevap verebilecek nitelikte olmaları ile konvansiyonel hayvan yetiştiriciliğinde kullanılanlardan farklıdır (3,4). Örneğin, barınaklarda bütün türler için Çizelge 4.1’de verildiği gibi bir dış alan (gezinme alanı) ayrılmıştır.
 
Çizelge 4.1. Hayvan türleri için önerilen barınak alanları
 
                                                                            Barınak  iç alanı                Barınak dış alanı
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar
 

Sığır

Et sığırı                              
 
100 kg CA'a kadar
 
  1.50 m2
  1.10 m2
 
200 kg       "
  2.50 m2
  1.90 m2
 
350 kg       "
  4.00 m2
  3.00 m2
 
350 kg CA'nın üzerinde
  5.00 m2
  3.70 m2
* 350 kg CA’nın üzerinde her 100 kg için ayrıca  1.00 miç alan, 0.75 m2 dış alan
Süt ineği                                    1 hayvana
  6.00 m2
  4.50 m2
Damızlık boğalar                              "   
10.00 m2
30.00 m2

Koyun ve keçi

Ergin koyun ve keçi                   1 hayvana
 
1.50 m2
 
 2.50 m2
Kuzu ve oğlak                                     "    
 0.35 m2
 0.50 m2
Kanatlı kümes hayvanları
 
 
Tavuk
 
 
Et tavuğu                                    10 hayvana
1.00 m2           1 hayvana
4.00 m2
                                                    (veya 21 kg CA’A 1.00 m2)
Yumurta tavuğu                           6 hayvana
1.00  m2                1 hayvana
4.00 m2
 
Avrupa Birliği Yönetmeliği,1999 ;  T.C. Yönetmeliği, 2002
 
*   Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların gezinme alanı dışında meralara sahip olmasının hayvan sağlığı açısından önemli yararları vardır ve bu hayvanlar iklim koşulları imkan verdiği ölçüde bu alanları kullanabilmelidir. Büyükbaş hayvanların bağlı tutulmaları yasaktır. Ancak emniyet ve hayvan rahatlığı gibi nedenlerle gerekli görüldüğünde, kontrol veya sertifikasyon kuruluşu bu hayvanların düzenli olarak dışarı çıkarılarak dolaştırılmaları koşuluyla sınırlı bir süre için bağlanmalarına izin verilebilir. Barınaklardaki hayvan yoğunluğu hayvan türünün doğal davranışlarını engellememelidir. Hayvan sayısı bir uzman görüşü alınarak kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunca belirlenir.   Tavuklarda, kafeste yetiştiriciliğe izin verilmez ve bu hayvanların barınaklarında iç alan dışında gezinme ihtiyaçlarını karşılayan dış alan da vardır (Resim 4.1). Bunların barınak iç alanlarında tünek ve folluk ihtiyaçları da karşılanmaktadır. Etlik piliç barınaklarında 4800, yumurta tavuğu barınakların da ise 3000 adetten fazla hayvan  barındırılmamalıdır (3,4,5).
 
Barınaklarda ışığın yeterli olması çeşitli fiziksel yaralanmaları azaltması bakımından önemli görülmektedir. Hayvanların yeterli hareket alanlarının olması ise, bağışıklık sistemlerinin güçlü olmasını sağlamakta, tırnak ve ayak rahatsızlıklarına bağlı hastalıkları da azaltmaktadır. Konvansiyonel hayvancılıkta hayvanların yeterli hareket alanlarının olmaması, yani sıkışık barındırılmaları stres hormonlarının salgılanması arttırmaktadır. Bu da onların, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına ve dolayısıyla daha kolay hastalanabilmelerine neden olmaktadır. Sıkışık barındırma, aynı zamanda solunum yolu hastalıklarının yayılmasını da hızlandırmaktadır. Hem bu nedenlerle, hem de etik açıdan ekolojik hayvancılıkta, barınakların hayvanların doğal davranışlarına cevap verebilecek şekil ve boyutlarda olması temel alınmıştır (7,10).
 
Resim 4.1 Kanatlı kümes hayvanlarından tavuklara ait örnek bir barınağın iç ve dış alanı
 

4.2. Bakım
 
Ekolojik hayvan yetiştiriciliğinde, iyi bir barınak koşulları sağlandıktan sonra, önemli olan dikkatli bir bakımdır. Hayvan sağlığının korunması için, veteriner hekim önerileri ile dezenfeksiyon ve aşı gibi her türlü hijyenik tedbirlere müsaade edilir. Ancak yeterli hijyenik koşullar sağlandıktan sonra da, sağlık problemleri çıkarsa, hayvansal ürünlerde kalıntı bırakmayan bitkisel ilaçlar gibi alternatif ilaç kullanımına öncelik verilir. Acil durumlarda sentetik ilaç gerekirse, toksikoloji listesi dikkate alınarak kullanılır. Ancak, ürünün ekolojik olarak değerlendirilebilmesi için, kullanılan ilacın kalıntılarının vücuttan atılması ve bunun içinde son ilaç dozu alımından itibaren belli bir süre geçmesi beklenir. Bu süre, konvansiyonel üretim de yasa ile belirtilenin en az iki katıdır ve herhangi bir süre belirtilmemiş ise en az 48 saat olmalıdır. Aşı uygulamaları ve parazit tedavisi dışında, bir yıl içerisinde hayvanlara üçten fazla (veya üretken yaşam süreçlerinin bir yıldan az olması halinde birden fazla), sentetik ilaçların kullanılması halinde söz konusu hayvanlar veya bu hayvanlardan elde edilen ürünler, ekolojik ürün olarak satılamazlar. Bu hayvanlar, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunun izni ve komitenin uygun görmesi şartıyla yeniden geçiş sürecine alınırlar (3,4,5).
 
Barınaklarda hijyenik tedbirler alınması yanında, hayvanların bakımıyla ilgili onları strese sokarak bağışıklık sistemlerini zayıflatacak davranışlardan da kaçınılmalıdır. Ekolojik hayvan yetiştiriciliğinde, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda kastrasyon, boynuz köreltme, kulak delme gibi hayvanın fiziki yapısına müdahaleler sadece kontrol kuruluşunun onayı ile yapılır. Bu müdahalelerde hayvanların acı çekmesi minimize edilmeli, gerekirse anestezik ilaçlardan yararlanılmalıdır. Bu hayvanlarda kuyruk kesme, tavuklarda ise gaga kesme uygulanmamalıdır. Hayvanların taşınması, hayvanlarda en az stresi oluşturacak ve en kısa zamanda gerçekleştirilecek şekilde yapılmalı ve nakil sırasında sakinleştirici kullanılmamalıdır. Ekolojik hayvanlar ile konvansiyonel hayvanların kesimi mümkünse ayrı kesimhanelerde, mümkün değilse aynı kesimhanede farklı zamanlarda yapılmalıdır. Ayrıca, hayvanlara kesim esnasında stres yaratmayacak şekilde davranmalı ve uygun kesim yöntemlerinden yararlanılmalıdır (3,4,5).
 
5. EKOLOJİK HAYVAN BESLEME
 
Hayvanlara tüm doğal davranışlarını gösterebileceği barınak ve iyi bir bakım olanakları verilse de, diğer bir ifadeyle hayvan refahı ile ilgili ekolojik yetiştirme koşulları sağlansa da, ekolojik besleme olanakları verilmedikçe sağlıklarının korunması ve onlardan sağlıklı ürünler alınması mümkün değildir. Nitekim, konvansiyonel hayvansal üretimde en önemli sağlık sorunlarının hayvan beslemede yapılan hatalardan kaynaklandığı görülmektedir. Hayvan beslemede rasyonları (diyetleri) oluşturan yemlerin kalitesi, miktarı ve veriliş şekilleri  ile kullanılan katkı maddeleri hayvan sağlığını önemli derecede etkilemektedir.
 
Yem kalitesi hayvan sağlığını önemli derecede etkiler. Ekolojik hayvan beslemede genç ruminantların beslenmesi öncelikle ana sütüne dayanmalıdır. Doğumla birlikte buzağılar en az 3 ay, kuzu ve oğlaklar en az 1.5 ay ana sütü almalıdır. Ekolojik hayvan beslemede kaba ve yoğun yemler, ekolojik ve özellikle bitkisel kaynaklı olmalı ve üreticiler bu yemleri mümkün olduğunca kendi işletmelerinden veya yakın işletmelerden temin etmelidir. Ekolojik sığır, koyun ve keçi gibi ruminant işletmelerinin, Resim 5.1'de verildiği gibi serbest otlak alanlarına sahip olmasında da yarar vardır (3,4).
 
Resim 5.1 Büyükbaş hayvanlardan sığırlara ait örnek bir barınak ve mer'a alanı

 
Mer’a ve otlaklarda kimyasal gübreleme ve mücadele yapılmamış olmalıdır. Bu alanları kullanacak hayvan sayısı da, gübreden kaynaklanan nitrat kirliliğine neden olmamalı, diğer bir ifadeyle,yılda hektara 170 kg N’a eşdeğer gübre veren hayvan sayılarını veya yaklaşık 2 büyükbaş hayvan birimini geçmemelidir (3,4). 
 
Ekolojik bitkisel kaynaklı yemler genetik modifiye edilmiş olmadıkları, sentetik kimyasal gübre ve tarım ilacı kalıntıları içermedikleri için, hayvan ve insan sağlığını tehdit etmemektedirler.  Ekolojik kaba yem kaynağı silajların hazırlanmasında sadece fermentasyona yardımcı katkı maddelerinden izin verilenler kullanılmalıdır. Ayrıca, yoğun yemlerden protein kaynağı küspeler de, üretimleri veya işlenmeleri aşamasında kimyasal solventler ile muamele edilmiş olmamalıdır (3,4).
 
Ekolojik hayvan beslemede, hayvansal kaynaklı yem olarak, ekolojik veya konvansiyonel üretilen süt ve süt ürünleri ile balık, diğer deniz hayvanları, bunların ürünleri ve yan ürünleri kullanılabilir. Fakat, kesimhane yan ürünleri ve kadavra unlarının kullanımı yasaktır. Nitekim, konvansiyonel hayvan beslemede bu tür bir yem kullanımı nedeniyle ortaya çıktığı ileri sürülen BSE hastalığı, halen hayvan ve insan sağlığını tehdit eden önemli bir problem olmaya devam etmektedir (6,7,11,15).
 
Yemlerinin tümünü ekolojik üretimden sağlayamayan üreticilere, özel zaman sınırlamaları ve şartlarında Çizelge 5.1'de verildiği gibi belli bir miktar konvansiyonel yem kullanmalarına da müsaade edilmektedir.
 
Çizelge 5.1. Hayvan türleri için günlük izin verilen toplam konvansiyonel yem kurumaddesi (KM) tüketimi,
 
 
 
 

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar

(Sığır,koyun ve keçi)
 
 
Yönetmelik1

 

 
 
- Toplam günlük rasyon KM’sinde
en fazla % 15
b
                       “
en fazla % 10
a,c
 
 
 
Kanatlı kümes hayvanları
(Tavuk)
 
 
 
 
 
 
Toplam günlük rasyon KM’sinde
en fazla % 10
b
                           “
en fazla % 20
a, c
 
1 a) Avrupa Birliği Yönetmeliği, 1999;   b)  IFOAM, 2002;   c)  T.C. Yönetmeliği, 2002
 
Ekolojik yem üretiminin yetersiz kaldığı özellikle ekstrem hava koşulları gibi durumlarda, hayvanlarının günlük rasyonlarında, önerilen sınırlamalardan istisna olarak, ülkelerin ilgili makamları belirli bir bölgede, kısa bir süre için daha yüksek oranda konvansiyonel yem kullanımına izin verebilir. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yönetmeliği 2002’ye göre de, bu oranIN % 40’a kadar artırılabileceği şeklinde bildirilmektedir. Sadece mer’aların yetersiz olduğu durumlarda ise, toplam günlük rasyon KM’sinde izin verilen konvansiyonel yem tüketimi en fazla % 25’dir.  Ayrıca ilgili makamlar,  günlük rasyonlarda geçiş sürecinde olan yemlerin % 30 oranına kadar, hem geçiş sürecinde, hem de aynı işletmeden gelen yemlerin ise % 60 oranına kadar kullanımına müsaade edebilir.
 
Hayvan türlerine göre verilecek kaba ve yoğun yem miktarları da hayvan sağlığını etkilediğinden, ekolojik hayvan besleme de, ruminantlarda kaba yemlerin öncelikle ve önemli miktarlarda, örneğin, rasyon kurumaddesinde yaklaşık % 60 oranında (yüksek verimli süt hayvanlarının beslenmesinde  laktasyonun başlangıcından itibaren 3 aylık bir sürede % 50’ye azaltılabilir), tahılların ise, üretimin yoğun olduğu dönemlerde takviye olarak kullanılması önerilmektedir (3,4). Çünkü, bu tür bir besleme ruminantların sindirim fizyolojileri ile de uyumludur. Bilindiği gibi, bu hayvanlar, yüksek miktarda selüloz içeren yemlerden önemli derecede yararlanabilirler. Kaba yem ağırlıklı bir besleme, konvansiyonel hayvan beslemede tahılların hızlı ve çok tüketilmesi ile ilgili sıkça görülen bir rahatsızlık olan asidozis’i de önlemesi açısından önemlidir (12). Kanatlı kümes hayvanlarının rasyonlarını oluşturan karma yemlerine tahıllar, özellikle besi aşamasında % 65 oranında girmelidir. Bu hayvanların günlük besin madde ihtiyaçlarının karşılanmasında taze ot, silaj veya kuruot gibi kaba yemler de kullanılabilir (3,4,5) .
 
Hayvanlara verilecek yemlerin veriliş şekilleri de hayvan sağlığını etkilemektedir. Hayvanların yemleme sürelerinin kısa olması ve yemlerin sıra dizininde verilmesi, güçlü hayvanların önce tüketmek istemesi nedeniyle güçsüz olanlarla dövüşmesine ve her iki hayvanda da gereksiz strese, yaralanmalara sebep olmaktadır. Bu nedenle de, ekolojik hayvan beslemede büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda da, tavuklarda olduğu gibi yemlerini ne zaman isterlerse tüketebilecekleri bir ortam sağlanması gerekmektedir (3,4).
 
Hayvanlara verilecek yemlerin kalitesi, miktarı ve veriliş şekilleri yanında, kullanılan katkı maddeleri de hayvan sağlığını önemli derecede etkiler. Ekolojik hayvan beslemede rasyonlarda, yem katkı maddesi olarak çeşitli makro ve mikro elementler ile doğal kaynaklı vitaminler kullanılabilir. Probiyotik (mikroorganizma), enzim, organik asitler, tahıl kırıntıları, melas ve tuzun kullanılmalarına da izin verilmektedir. Ancak, konvansiyonel hayvansal üretimde önemli sağlık problemleri oluşturan antibiyotiklerin, hastalıkların tedavisi dışında gelişmeyi ve yemden yararlanmayı uyarıcı olarak kullanılmaları ile hormonların gelişmeyi uyarıcı olarak kullanılmaları yasaklanmıştır. Koksidiyostatiklerin kullanılması yasaktır. Ekolojik hayvan beslemede, yem katkı maddesi olarak genetik modifiye edilmiş ürünlerin kullanılmalarına da izin verilmemektedir. Ekolojik hayvan beslemede izin verilen yem katkı maddelerinin tamamı Avrupa Birliği ve T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Yönetmelik’lerinde listeler halinde bildirilmektedir (3,4)
 
6. SONUÇ ve ÖNERİLER
 
Ekolojik hayvancılık, ekolojik denge yanında hayvan refahının (welfare) etik açıdan  da dikkate alındığı ve ürün miktarından çok ürün kalitesinde sağlık kriterlerinin öncelikli olduğu bir üretim şeklidir. Bu üretim şeklinde, hayvanlara ekolojik yetiştirme ve besleme olanakları verilmelidir. Hayvan refahı, ekolojik hayvan yetiştirmede iyi bir barınak ve dikkatli bakım koşulları ile, ekolojik hayvan beslemede de, rasyonları oluşturan yemlerin kalitesi, miktarı, veriliş şekillerinin düzenlenmesi ve izin verilen katkı maddelerinin kullanılmasıyla sağlanmalıdır. Ekolojik hayvan beslemede, ekolojik bitkisel kaynaklı yemlere olan ihtiyacın fazlalığı özellikle ekolojik büyükbaş ve küçükbaş  hayvansal üretim işletmelerinde, ekolojik bitkisel üretimin de yer almasının önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü, bu şekilde sağlıklı hayvansal ürünler elde edilirken, işletmedeki bitkisel üretim birimine yem bitkisi münavebesi getirilmesi, gübre temin edilmesi, hem toprağın strüktür ve içeriğini iyileştirecek, hem de işletmeden elde edilecek ekolojik hayvansal ve bitkisel ürünlerin maliyetini düşürecektir. Nitekim, son günlerde sağlıklı hayvansal ürünlerin elde edilmesi için önerilen ekolojik hayvan çiftliklerinde de, bu iki üretim sistemi birlikte yer almaktadır.
 
LİTERATÜR
1.        Aksoy, U., ve A., Altındişli, 1998. Ekolojik (Organik, Biyolojik) Tarım. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO). İzmir.
2.        Anonim, 1999. 13 Nisan 1999 tarihinde Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünde  yapılan Türkiye’de Karma Yem Katkı Maddesi Olarak Antibiyotik-Büyütme Faktörlerinin Kullanımı, Geleceği ve Alınacak Önlemler” konulu toplantı görüşleri.Yem Magazin,Sayı 22, Haziran, 14-17.
3.        Anonim, 2002. Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik. T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Resmi Gazete, 11 Temmuz 2002-Sayı 24812.
4.        Anonymous, 1999. Official Journal of the European Communities, 24.08.1999.
5.        Anonymous, 2002. Basic Standarts for Organic Production and Processing. IFOAM Internal letter,72 /March 2000, IFOAM, Tholey-Theley, Germany
6.        Aytuğ, C., N., 1996. Deli İnek Hastalığı (Bovine Spongiform Encehalopathy, BSE) Hakkında Bilgi Sirküleri. TOPKİM-A.Ş. Araştırma Grubu Eğitim Yayını, 16 Nisan, İstanbul.
7.       Boehncke, E. und C. Krutzinna, 1996. Animal Health: Östergaard,T.V. (Ed.): Fundamentals of organic Agriculture, 113-124, IFOAM, Tholey-Theley, Germany.
8.       Demirören, E., 2002. Hayvan Davranışları (Ders Kitabı). Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, No: 547. I. Basım. İzmir.
9.        Erkek, R., ve F., Kırkpınar, 1993. Hayvanlarda Verim Artırıcı Olarak Hormon Kullanımı. Yem Magazin, Sayı 83, Mart, 53-62.
10.     Gray, D., 2001. Animal Health and Organic Livestock. SAC, Veterinary Science Division, Aberdeen.
11.     Kantarcı, G., 2000. Deliren Danalar, Panikleyen İnsanlar ve Gizemli Bir Hastalık- Deli Dana Hastalığı. Çeviri . Medicina Hexagon, 1996. Sayı 3, Sayfa 2.
12.     Kılıç, A., 1982. Hayvan Besleme , Öğretim, öğrenim ve uygulama önerileri. Prof. Dr. M. Kirchbessner’den çeviri, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Veterinerlik ve Hayvancılık Araştırma Grubu Yayınları.
13.     Kırkpınar, F., ve R., Erkek, 2000. Yem Katkı Maddeleri Kullanımı, Gelişmeler, Sorunlar. İnternational Animal Nutrition Congress, Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, 4-6 September, Isparta, TURKEY.
14.     Küçükersan, M. K., ve Gültekin Yıldız, 2001 Hayvan Besleme Açısından BSE (Bovine Spongioform Encephalopathy) Yem Magazin, Sayı 27, Nisan, 55-59.
15.     Önenç, A., ve A., Kaya, 2001. Hayvancılıkta Deli İnek (BSE) Sorunu. TAYEK/TUYAP, Tarımsal Araştırma Yayım ve Eğitim Koordinasyonu, 2001 yılı hayvancılık grubu bilgi alışveriş toplantısı bildirileri. 27-29 Mart, Menemen- İzmir.
16.     Sundrum, A., 2001. Organic Livestock Farming. A critical review. Livestock Production Science. 67 (3), January, 207-215.
17.     Şenköylü, N., 1995. Modern Tavuk Üretimi, (2. Baskı). Tekirdağ Üniversitesi ziraat Fakültesi Zootekni  Bölümü, Tekirdağ.
18.     Verrastro, V., 1999. Short Course on: Production methods in Organic Agriculture: Normative Principles and Aspscts, Animal Husbandry. June 14-23. Ege University Faculty of Agriculture, İzmir/ TURKEY.
19.   Yalçın, S., 2000., GMO’lar Hakkında Bakanlık Görüşü. Yem Magazin, Sayı: 26 Eylül-Aralık, 37-39.
MK
Yayın Tarihi : 7 Nisan 2004 Çarşamba 21:00:20
Güncelleme :7 Nisan 2004 Çarşamba 21:31:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
emrullah öztürk IP: 88.243.159.xxx Tarih : 28.08.2007 19:39:03
böylesine ciddi bir konuda bizlere ışk tutuğuuz için teşekur edeim cok guzel bir calışma oluş yanlız merak ettiğim konu su mevcut yem katkı madellerı vardır bilirsiniz( tuz,mermer tozu,kirec bunlar ne ölçüde olası gerek ).teşekürler