2
Mayıs
2025
Cuma
SEYDİŞEHİR - KONYA

Hey gidi gençlik hey

Bir yanda yirmisinde şişe belinde, saz elinde bir delikanlı diğer tarafta elli yıl öncesini düşleyen Paslı.

“Ekmeğin ucundan bir parça koparan Raziye Teyzeme gecenin bir yarısı o kopardığı parçayı iğne ve iplikle yeniden diktirdim.”


HEY GİDİ GENÇLİK HEY...

Seydişehir’in adından en çok söz edilen ve bu güne kadar çıkardığı kitapları ile sürekli gündemde duran mahallenin haşarı çocuğu hocanın oğlu Bahaddin Paslı son çıkardığı kitabı “Hey gidi Gençlik Hey” i ve o yaşadığı gençlik yıllarını editörümüz İsmail Sünbül ile paylaştı.

Sayın Paslı öncelikle yeni kitabınızın hayırlı olmasını diliyorum. İlk başta sizi biraz tanıyalım. Bahaddin Paslı kimdir?

Ben 1941 yılında Seydişehir’de doğdum ilk ve ortaokulu Seydişehir de okuduktan sonra Konya da yatılı okulda okumaya başladım buradan tasdikname ile ayrıldıktan sonra Seydişehir posta hanesin de çalışmaya başladım on yıl çalıştıktan sonra istifa ettim, o dönem Seydişehir de matbaa yoktu bir matbaa kurdum ve Küpe Gazetesini çıkarmaya başladım. İşler kötü gitti ve matbaayı kapatarak tekrar memuriyete döndüm. Seydişehir İşçi bulma kurumunda memuriyetimi tamamlayarak emekli oldum İki oğlum var ve bu çocuklarımdan da beş torunum var. Kısaca hayatım böyle işte.

Paslının hafızasına kazınan en ilginç olaylar neler?

Ben küçükken çok haylazdım, öyle ki mahallede astığım astık kestiğim kestikti. Daha on yaşlarımdayım Mahallede bir Raziye teyzemiz vardı beni de çok severdi. Bir gece saat on iki de kapısına dayandım kapı açılıncaya kadar elime bir taş aldım kapıya vurdum. Kapı açtı ve beni görünce ne var deli oğlan ne istiyorsun yine dedi. Acıktım dedim kadıncağız yumurta pişireyim mi? Ekmeğe yoğurt süreyim mi? diyor ben kabul etmedim illaki ekmeğe fasulye sıkacaksın dedim. Kadın gecenin yarısı ocağı yaktı fasulyeyi pişirdi yufka ekmeğe sıktı geldi. Ekmeğin ucundan birazcık böldü ki katıksız yeri bana gelmesin diyerek. Dediğim dedik ya sen benim ekmeğimi nasıl bölersin başladım figana, kadın diyor yeniden başka ekmeğe sıkıp geleyim. Kabul etmedim dedim ki bu kopardığın parçayı yerine dikeceksin öyle yiyeceğim. Gecenin yarısı kadın iğne iplik buldu geldi o kopardığı parçayı yerine dikti. Ondan sonra o dikilmiş ekmeği yedim ve adım Seydişehir de ekmek diktiren adama çıktı.

Birde okulda iken Biyoloji hocamız sıfırcı Fehime vardı, adı üstünde sıfırcı. Biyoloji dersini hiç sevmezdim onun için ilk derste kitabı sattım. Yazılı yapardı ben soruları yazardım hemen ardından boş kâğıdı verir çıkardım yani Biyoloji dersinden dönemin ilk dersinde kalmıştım. Artık son yazılı yapılıyor ve ben yine soruları yazdım yine kâğıdı verip çıkacağım, beni sıfırcı Fehime çıkartmadı. Sen’ misin bunu yapan bu günkü gibi aklımda bir soru vardı kan dolaşımı başladım o soruyu cevaplamaya. Bir kalp çizdim, ortasından bir ok geçirdim ve okun ucundan damlayan kanları yaptım. Zil çaldı teneffüse çıktık daha ders zili çalmadan Müdür beni odasına çağırdı. Gittim odasına benim kâğıdı çıkardı çekmecesinden.

-Bu ne oğlum dedi.
Bende kan dolaşımı hocam dedim
-Böyle kan dolaşımımı olur dedi.
Hocam zaman yetmedi dedim
-Bu ok neyin nesi dedi.
Hocam hani açıklama için ok çıkartırız ya o ok ama biraz kalın olmuş dedim ve Müdür bana o zaman yurtta kaldığımız için pılını pırtını topla git kovuldun dedi. Bende oturdum bir köşeye başladım sıfırcı fehime ye yazmaya;

Sirke ile karar halis kepeği
Afiyetle ham ederim, el açmam!
Boğazıma düğümlenen topağı,
Can evine: -Bam! ederim, yalvarmam!

Kalsam da hû, geçsem de hû, amennâ
Bir not için asla etmem, temennâ.
Dokuzluktum, sıfır verdin sen amma,
Tatilimi sem ederim, yalvarmam!

Kâdir olsan, ayaklarım küt etsen,
Gövdemi taş, aklım-fikrim kıt etsen,
Gözümü kör, dilimi lâl, tat etsen,
“-Ham hum!” eder, “-Kem küm!”derim, yalvarmam!

On Allah’ın imiş, dokuz Resûlün
Sekiz de seninmiş, buymuş usûlün,
Ben de asi bir ferdiysem bu neslin,
Derdi derde cem ederim, yalvarmam!

Sultan olsan, etmem asla ser-fürû
Hak edenden esirgemem küfürü.
Haksız yere verdiğin o sıfırı,
Kel yerime em ederim, yalvarmam!

Dara çeksen, yağlı iple boğdursan,
Yağmur edip gökten sıfır yağdırsan,
Okul ne ki Türkiye’den kovdursan
Kör kuyuya: Cumm! ederim, yalvarmam!

Annem: “-Oğlum; kâtip ol, gel!” dese de,
Tüm hocalar tüm hakkımı yese de,
Meteliğim kalmasa da kesede,
Sabrı nefse gem ederim, yalvarmam!

Kara oğlan; cebir için girerdi
Sıfırı: “-Yok!” diye tarif ederdi.
“- Soluna bir koyun, on eder!” derdi
Bir koyarım, on ederim, yalvarmam!

Hislerine yenik düşen eğitmen
Olsa olsa bir şey olur: Öğürtmen!
Zor PASLI’yı kırıklarla öğütmen
Ekler-pükler tüm ederim, yalvarmam!


Şiirle ne zaman tanıştınız ve ilk şiiriniz kimeydi? 

Şiirle ilk Ortaokul yıllarında tanıştım ancak bırakında ilk şiirin kime olduğu bende kalsın öyle ki üzerinden elli yıl geçmiş olmasına rağmen kitaba koyduğum şiirlerde ki kimlik belirleyen yol işaretlerini ve kilometre taşlarının kaldırılmasına özen göstererek gerekli estetik operasyonları yaptıktan sonra özgür bıraktım.
Yazdıklarım sadece şiir üzerine değil tiyatroda yazıyorum, özellikle altmışlı yıllarda yazdığım “Su Borusu” ve “Uçurum” adında iki tiyatro eserim var ve bu yazdığım eserleri de o zaman gençler ile birlikte sergiledik. O zamanlar gençleri toplayarak kahvehane köşelerine gitmelerinden ise böyle yararlı işlere sevk etmek hoşuma gidiyordu. Kurduğumuz tiyatro grubu ile bu sergilediğimiz iki tiyatro ile Sinemalar müşteri bulamazken biz kapalı gişe oynuyorduk. 

Yeni kitabınızdan biraz bahsederimsiniz? 

Bu kitap başta kavak yellerinin estiği, gözlerin dünyayı tozpembe gördüğü, ellerin yerde alıp gökte savurduğu, ayakların yere basmayıp; omuzda saz cepte şişe, nerde akşam orda sabah ettiği, sigara tüttürmenin prim ettiğini sandığımız, ekmeğin; aslanın bırakın midesini ağzına bile girmediği bir zaman ve ömür diliminin ürünü olması, birde daha önce anons edilmiş olması dolayısı ile “Hey gidi Gençli Hey” oldu. Gençlik yıllarımda ki yaşadıklarımın esintilerinin bulunduğu bu kitabın ilgiyle, ibretle ve zevkle okunacağını umuyorum ve ilhan kaynağına da yarım asır sonra ithaf ediyorum. Şairinin;
Cihanı bir yana zülfün bir yana
Koysalar: “-Paslı seç!” deseler bana:
Tek telini değişmem billâh cihana
Kainat bir katre aşka değer mi?...
Dediği biri için bu ithafın: koskoca ummana bir damla bırakmak mesabesinde bile olmadığının farkındayım. Ama olsun, Sultandır. Diler kabul buyurur, diler yüzüne fırlatır. Ben kitabın basılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Peki, bu kitabı bastırmak için neden bu kadar beklediniz?

Beklemek zorundaydım, aslında bu kitabı bastırmak bile istemiyordum ama şiirlere kıyamadım onun için bastırdım. Dile kolay elli yıl geçmiş üzerinden ancak muhatapları hala yaşıyor ve bir aile faciası yaşanmasını istemediğim için bunca zaman bekledim. Az önce söylediğim gibi şimdide kitabı çıkarmadan önce ince eleyip sık dokuduktan sonra kimlik belirleyen yol işaretlerini ve kilometre taşlarının kaldırılmasına özen göstererek gerekli estetik operasyonları yaptıktan sonra özgür bıraktım. Bu kitaptaki şiirler benim hayatımdan kesitler.

Kitapta genel olarak eski aşk hikâyesinden bahsetmişsiniz. Peki, eşiniz kitabı yayınlamanıza ne gibi bir tepki veriyor?

Eşim durumu bildiği için sessiz kalıyor. O benim can yoldaşım, sağ kolum. Hani derler ya bir insanı rezil edende vezir edende kadınıdır diye, eşim bana o kadar saygılı ve vefakâr ki, elimde kalemi gördüğü an o ortamı bozmamak ve konsantrasyonumu kaybetmemem için elinden geleni yapar. 

En çok etkilendiğiniz, kendinize örnek aldığınız insanlar var mı?

Tabi ki Halk şairlerinden çok hoşlanırım özellikle Karacaoğlan’dan çok etkilenirim. Zaten şiirlerimden birçoğunda da o etkileniş öne çıkar. Son dönemde ise Abdurrahim Karakoç çok hoşuma gidiyor.



Ellili yıllarda yazılmış olmasına rağmen şiirlerinizde günümüz şairlerinin kullandığı söz dizimlerini bulmak mümkün.

Evet, kısa bir süre de olsa Atilla İlhan ve Ümit Yaşara özentim oldu ancak bunlar kısa sürdü yani o tarzı pek benimseyemedim benim tarzım daha çok hece ölçüsü genelde şiirlerimi dört-dört sekiz, yedi, on bir ve on dörtlü hece ölçüsü ile yazıyorum.
Eğer bir insan şairim diyebiliyorsa kendisine o insan çok okumak zorundadır. Ben bu güne kadar o kadar çok kitap okudum ki ve her kitap bitirişimde kendimin ne kadar cahil olduğunu anladım. Bu güne kadar okuduğum kitapları toplasam bir deve katarı yapar ama hala eksiğim bunu da yeni kitaplar okuduğum zaman daha iyi anlıyorum. Şair için her yeni kitap yeni kelimeler demek, her yeni kelimede yeni bir şiir demek, eğer şiir yazıyorsan kendini sürekli yenilemek zorundasın bu yenilemenin temeli ise okumaktan geçiyor.
İsmail Sünbül-Kent Haber
Yayın Tarihi : 21 Ağustos 2006 Pazartesi 17:09:31
Güncelleme :22 Ağustos 2006 Salı 16:29:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?