16
Haziran
2024
Pazar
SEYDİŞEHİR - KONYA

Küreselleşen Dünya ve Özelleştirme

Değerli okurlar, günümüzü incelerken ve gelecek hakkında yorumlar yaparken her şeyden önce tarihte yaşanan olaylara bakmak gerekmektedir.Günümüz artık küreselleşmiş bir dünya olmuştur. Bunun en iyi örnekleri uluslar arası şirketlerin ürünlerini kullanmamızdır. Peki kimilerine göre efsunlu bu kelimenin gelişimi nasıl olmuştur?
Bildiğiniz gibi Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi burjuvanın Feodal Beylere karşı kazandığı kesin zaferlerdir. Dünya üzerindeki en köklü, hızlı ve büyük değişimler bu mutlak zaferlerden sonra olmuştur. Dünya burjuvazisi zamanla gelişip büyümüş ve günümüzdeki konumunu almıştır. Öyle ki şimdi bazı uluslar arası şirketlerin cirosu birçok ülkenin hayali bile olamayan rakamlara ulaşmıştır.
İki büyük devrimden sonra işçi ve köylülerle beraber giriştikleri mücadeleyi kazanan burjuva, zaferden sonra verdiği vaatleri unutmuş ve insanları az parayla çok çalıştırmaya başlamıştır. Durum böyle olunca dünya genelinde refah seviyesi düşmüş, ekonomik krizler boy göstermiş ve dolayısıyla ürün stokları elden çıkarılmayacak derece artmıştır. Bundan dolayı birçok ülke ekonomiye müdahale etme gereği hissetmiştir. Örneğin Fransa 1929 krizinden sonra müdahaleci ekonomiye geçmiştir. Devletlerin eline geçen fabrikalardaki işçiler, yapılan psikolojik ve sosyolojik araştırmaların neticesinde bir takım sosyal haklar kazanmışlar ve sosyal devlet anlayışı tüm dünyada egemen olmaya başlamıştır.
O yılların Türkiye’si ise özel girişimcilerinin olmaması sebebiyle mecburen devletçi ekonomiye (devletçilik ilkesine) geçiş yapmaktaydı. Dünya siyasetini ve ekonomisini yakından izleyen M. Kemal Atatürk, devlet eliyle açılan fabrikalarda çalışacak kamu işçileri için aynı sosyal planlamayı uygulamayı uygun görmüştür.
Tüm dünyada sistemin oturmasıyla güçlenen işçi sendikaları işçilerin sosyal haklarının geliştirmesinin yanında ücretlerinin de epeyce artmasını sağlamıştır. En iyi kar etmenin yolunun düşük işçi ücretleri olduğu düşünüldüğünde bu durum iş verenlerin hiçte hoşuna gitmemiştir. Aynı zamanda geçmişte olmayan sigorta sisteminin gelmesi sermayedarların kârını düşürmesinden çok zarar etmelerine sebep vermiştir.
Türkiye’de de 60’lı ve 70’li yılların anayasası özgürlükçü anayasa olmasının yanında emekçinin anayasası olma durumunu taşıyor ve emeğin zaferi olarak görülüyordu.
İşte liberalizmin karşı atağı tam bu noktada gerçekleşti. Ulus şirketler denetimi devletlerin çekilmesiyle aldılar. Türkiye’de de sermayenin karşı saldırısı ‘80 ihtilaline rast gelir. Dünya ve ulusal şirketlerin baskısına rağmen Türk siyasetçilerin oy kaybederim korkusuyla gerçekleştiremedikleri değişim, bizzat ordu eliyle yapılmış ve bu değişimin daimî kalması ’82 anayasası ile sağlanmıştır. Günümüzdeki bu durum sermayenin Türkiye’deki karşı saldırısının sonucudur.
Gelişmiş dünya devletlerinin ulus şirketleri güçlenince, hammaddeye yakın olma ve ucuz iş gücü ve pazara yakın olmak için diğer ülkelere girme kararı almışlar ve böylece uluslar ararsı şirketlerin doğumu gerçekleşmiştir. Sovyet Rusya’nın yıkılmasıyla bu durum daha da hızlanmıştır. Dünya artık, liberalizm aşamasından neoliberalizm aşamasına geçmiştir.
Türkiye’de yabancı sermaye girdisi olarak telaffuz edilen süreç işte tam bu neoliberalizm aşamasının bir sonucudur. Burjuvaya göre devletler ne kadar üretim sürecinden ve ekonominden ellerine çekip, serbest piyasa ekonomilerine geçerlerse, bu düzen onlar için o kadar iyidir. Çünkü daha yerleşmiş olan sosyal devlet düzeni, onlar için elim sonuçlar doğurmaktadır. Nitekim dünya devletleri üretim süreçlerinden kısmen elini eteğini çekmiştir. Piyasaya da nadiren müdahale etmeye başlamışlar ve piyasaları şirketlerin denetimine bırakmışlarıdır. (Buna serbest piyasa ekonomisi denmektedir.)
Türkiye’de dünyada yaşanan bu değişime fazlasıyla ayak uydurmuş, serbest piyasa ekonomisine geçmesinin yanında (krizlerde merkez bankası para piyasasına müdahale ettiği görülmektedir.) ve hafif sanayinin yanında ağır sanayi de özelleştirmeye başlamıştır ve neredeyse bu işi tamamlamıştır. Oysaki Fransa, İngiltere , Almanya vs. gibi ülkelerin ekonomide ve ağır sanayide yüzdelik payları %50’lere varmaktadır. (Ekonomiyi tamamen şirketlerin tekeline bırakıp, anormal fiyat artışlarının önüne geçmek için.)
Özelleştirmelerle özel şirketlerin eline geçen fabrikalarda çalışan işçiler tıpkı eskiden olduğu gibi çok işe az ücretle çalıştırılmaktadır. Çünkü özel sektörün devamı buna bağlıdır. Kâr etme, özel sektörün işleyişinin ilk ve temel maddesidir.
Küreselleşme ise işin son boyutudur. Özü ise, uluslar arası şirketlerin ürünlerinin tüm dünyada rahatça üretilebilmesi, satılabilmesi ve kullanılmasıdır. Bugün evimizde iş yerlerimizde kullandığımız bilgisayarlar, ayağımızı yerden kesen arabalar, üzerimizdeki elbiselerin birçoğu uluslar arası şirketlerin ürünleridir ve görüldüğü gibi küresel dünya normal fertlerden çok onların işine yaramıştır. Küreselleşme hızlı bir şekilde gerçekleşmiş ve tüm dünya çevrelemiştir. Bugün küreselleşme karşıtları dahi, küresel ürünlerle eylemlerini gerçekleştirmektedir. Bunun en iyi örneği şu an kullandığımız bilgisayar ve internettir.
Küreselleşme iyi mi olmuştur, kötü mü olmuştur? Bu soru çeşitli platformlarda tartışılabilir. Ama şöyle bir gerçek vardır ki; biz istesek de istemesek de bu kavramın içinde olmaya devam edeceğiz.
Sizlere kısaca küreselleşen dünyanın özgeçmişi yazdım. Seydişehir’imizde elbette tüm dünya gibi bu kavramdan ve öncesindeki neoliberalizmden etkilenmiştir. Bunun en iyi örneği Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş. özelleştirmesidir. (Daha birçok örnek verebiliriz.) Ama ben Türkiye açısından bazı tereddütler taşımaya halen devam etmekteyim. Ankara İktisatçılar Birliği’nin hazırladığı rapora istinaden, Türkiye’nin ağır sanayi kuruluşlarını bir çırpıda elinden çıkarma operasyonu ne derece düşünülerek yapıldı bilemiyorum. En basit örneğiyle Almanya’nın veya İngiltere’nin ağır sanayide paylarının %50’lerde olması ve Türkiye’nin ise 2002’de %26’larda olan bu oranının 2006 da %18 dolaylarına kadar düşmesi düşünülmesi gereken bir durumdur.
Türkiye’nin ve dolayısıyla Seydişehir’in hep iyi olması arzusuyla hoşça kalın.
Emrah EKİNCİ
Yayın Tarihi : 30 Mart 2006 Perşembe 20:07:33
Güncelleme :3 Nisan 2006 Pazartesi 19:40:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ali rıza demirci IP: 193.140.23.xxx Tarih : 19.04.2006 09:16:42
emrah bey ben eskişehirdeyim ve mayıs ayı içinde kütahya ya gelmeyi deüşünüyorum eğer mümkün olursa görüşüp bi çay içmek isterim. hangi liseden mezunsun sakıncası yoksa söyleyebilirmisin . hasan arkadaşım ya hiç yorum yazmıyor kaç gündür yada yazdığı yorumların hiç birisi editörlerden geçmiyor. bi gün seydişehirde bi çayda hasan arkadaşımla içmek isterim umarım mümkün olur kolay gelsin iyi günler

ahmet öz(sdü sosyoloji)toplumbilimcilerderneği IP: 85.102.115.xxx Tarih : 15.04.2006 03:16:23
emrahcım merhaba yazılarını takip ediyorum. küreselleşme üzerine bu günlerde bir yazı yazman çok yerinde oldu teşekkür ederim. küreselleşme senin de değindiğin gibi istesek te istemesekte içinde bulunduğumuz bi durum, mal, hizmet, sermaye ve insan kaynaklarının dünya çapındaki serbestçe dolaşımı diyoruz ama zenginin daha zenginleşmesi fakirin daha fakirleşmesi gibi geliyor benim tanımıma göre, bildiğin gibi küreselleşmenin getirdiği bir sosyal sınıflaşma durumu var. birleşmiş bir dünya ekonomisi yaratılmak isteniyor ama toplumsal çatışmalar ayrımlar doğuruyor. artı bir nevi sınırların kalkması gibi de geliyor bana, sende bilirsin ki benim yapımdaki bir insan ki sende öylesin tanıdığım kadarıyla, sınırlar konusunda hassasımdır. iyi yanları yok değil en basit küreselleşme örneği internet, artısıyla eksisiyle kullanıyoruz işte....benimle iletişime geçersen sevinirim.

Emrah IP: 85.96.31.xxx Tarih : 10.04.2006 18:52:12
Yorumlarınız için teşekkürler. Yazdığım makaleleri çok sık takip eden birisi olmadığım için; yorumlarınıza ancak cevap veriyorum, özürdilerim sizlerden bu yüzden dolayı. Ben, eleştiri yorumlarını dahî hasretle bekleyen birisiyim; çünkü bu şeklide kendimizi geliştirebiliriz. Lakin insana, insan olduğu için gösterilmesigerekn saygı kavramını unutmayan arkadaşların yorumlarına veya bana sorduklarına cevap veririm. Unutmayalım ki, Türkiye'de 80'lerde yaratılmış suni sağ-sol olayının içinde yaşamıyoruz artık. Zaten makalemde belirttiğim gibi, 80'li yıllarda yaşadığımız olaylar sağ-sol olayları gibi lanse ettirilmiş altında birçok dönme dolabın olduğu olaylar. Ve ben son anayasamızdan sonra doğmuş biri olarak bu atmosfere fazlasıyla uzağım, içinde de kalmak istemem. (Kardeşi kardeşe kıydırtan atmosferde ne işim var?) Öncelikle Ali Bey'in yorumuna cevap vermem gerekirse, teşekkür ederim kendisine. Makaleyi uzun görüpte azimle okumasından ötürü. Gerçekten toplumumuz okumayı pek sevmez. Bunun içindir ki, televizyonda ne duyarsak ona inanır ve o söylenen asparagas haber dahi olsa inanırız. Çünkü olayın asıl sebebini bilmediğizden. ( Bu biraz I. ve II. dünya savaşlarının bir ön yüzü (olayı), bir de arka yüzü (olayı) olması gibi. Asıl neden elbette ki hammadde, elbette ki sömürge ihtiyacı. Ali Bey ek olarak makalenin dilini de ağır bulmuş; ama bu da fazla okumamayla paralellik gösteriyor. Birkaç kavramın dışında sade tutmaya gayret ettim makalemi. O kavramları da açıklamam gerekirse şayet; (Gerçi Türkçeye girmiş kavramlar bunlar, nasıl açacağım bilemiyorum; ama kaba tabir yapmak gerekirse(bilimsel açıklamanın dili yine ağır olabilir.) Liberalizm, burjuvanın (sermayeder, iş adamı...) lehine olan bir sistem. Yani üretimde onların dediğinin olması daha doğrusu yüksek rakamlarda kâr edebilmeleri için geliştirilmiş bir sistem. Neoliberalim ise küreselleşmeyle liberalizm arasında geçiş kavramı diye açıklanabilir. Diğerlerini zaten makalenin içinde detaylıca açıkladım. Bunu talep ettiğiniz için teşekkür ederim, Ali Bey. Çünkü bu kavramları herkesin bilmemesi normaldir. (Tabi ki Türkiye'de) Ben yazımı anlaşılması için yazdığımdan, bu ayrıntıları açıklamam daha iyi oldu. İlginiz için teşekkürler tekrar. Osman Bey'in yorumu içinde çok teşekkür ederim. Önemli olan farkında olmak; ama farkında olduğumuz bir şeyi de baskı araçlarıyla (Örneğin Sivil Toplum Örgütleriyle) hükümetlere yaptırabilmek. Bakınız yine Ankara İktisatçılar Birliğinin raporuna istinaden eskiden et üretiminde kendi kendimize yeten bir ülke iken, Et-Balık Kurumu'nun özelleştirlmesinde sonra et ithalatçısı ülke konumua düştük. Oysaki bize coğrafya kitaplarımızda hep kendi kendimize yettiğimiz öğretilmişti. Sonradan anladık ki, bu mazi olmuş. Az önce Kenthaber'in anasayfasında gözüm bir habere takıldı. Et-Balık Kurumu tekrar devlete dönüyor diye. Neden? Üretim düşmüş, istihdam azalmış. Devlet yaptığı yanlışın farkına varmış. Hani özelleştirme çağın gereğiydi? Ben özelleştirme karşıtıysam, bundan dolayı üniversite hocalarımla bu konu hakkında tartışıyorsam, (Hocalarımla dialoglarım iyi olmasına, hatta ilişkilerimizin çok gelişmiş olmasına rağmen; bazı hocalarım özelleştirme taraftarı olduğu için onlarla hep tartışırım bu konuda. Sırf bu yüzden "ÖZELLEŞTİRME" adında belgesel dahi yaptım.) bu benim çağın gerisinde olduğum anlamına gelmez! Bazı kurumların devletin elinde kalmasının zorunlu olduğunu, bize devlet kurumlarınızı (veya fabrikalarınız) özelleştirin diyen gelişmiş ülkelerden öğreniyoruz. Bu kadar iyi bir şey olsa, önce onlar uygularlardı tamamen özelleştirme programlarını değil mi? Daha söylenecek çok söz var. Bize ulusal devlet anlayışı gitti, yerine küresel anlayış geldi diyen ABD, bugün hala dünyanın en güçlü ulus-devleti, unutmayınız! Osman Dağdeviren'e tekrar teşekkür ederim tekrar. Şimdi de Ali Rıza Demirci Bey'in yorumuna geçelim. Ali Rza Bey'e de çok teşekkür ederim. Ben alüminyumdaki monopolleşmeye ve savaş ekonomisine girmemiştim; ama kendileri eksik görmüşler ve o konulara da değinmişler. (Gerçi monopolleşmeden (yani tekelleşmeden biraz bahsetmiştim; ama kendilerinin anlatmak istedikleri manada değil. Ali Bey zannedersem Rus şirketini kastetmekte.) Ali Bey, elbette ki alüminyum savunma sanayinin (bazı ülkelere göre saldırı) vazgeçilmez bir madeni. Bu madenden yoksun ülkenin vay haline! Eğer adı, İsrail vb. ülke değilse. Alüminyumdan üretemeyeceğiniz ürün yok gibi. İşlenişi kolay olduğundan bir çok alanda kullanabilinir. Irak'ın başına gelenin, bizim başımıza gelmeyeceğini kim garanti edebilir? Kimse! Karamsar tablo çizmek istemem; ama dış siyaset programları (veya fikirleri) oluşturulurken düşünülmesi gereken mevzular bunlar. Söylediğiniz gibi Türkiye'nin sistemi garip bir sistem; ama gerek iç, gerekse dış siyasetimizin karasız olmasından yani istikrarlı bir siyasetimizin olmayışından. Ülke olarak bununla yaşamaya alıştık, sanki kaderimiz buymuş gibi lanse ettiriliyor nedense. Dirayetli yöneticiler ülkeyi yönetmeye başlayınca bu sorunu açarız inşallah. Okurlardan, eksik olduğum noktalarda yorum yapmalarını tekrar rica ediyorum. Bu şekilde ancak fikir birliğine ve dolayısıyla istikrarlı siyasete varabiliriz. Yalnız lütfen tekrar rica ediyorum, saygı çerçevesini aşmayalım. Ben herhangi bir partinin sözcüsü, ideoloğu vs. gibi kişisi değilim. Ben sadece öğrendiğimi, okuduğumu, gördüğümü ve incelediğimi sizlerle paylaşıyorum. Sizlere olayların arka planlarını görebildiğim, öğrenebildiğim kadarıyla aktarıyorum. Lütfen bu gayretimi görün ve yanlışım varsa belirtin. Asla düşüncemin aksini söyleyen birine çemkirmem, aksi görüşte olan kişinin görüşünün doğruluk payını düşünürüm, onun düşüncelerini anlamaya çalışırım. Ve ortak paydalarda buluşmaya can atarım. Başlarda da dediğim gibi, 70-80'li yılların suni atmosferinde değil; 2006'nın realist (gerçekçi) dünyasında yaşıyoruz. En içten dileklerimle hoşçakalın.

osman dağdeviren IP: 85.108.200.xxx Tarih : 12.04.2006 14:39:19
sevgili emrah ekinci tekrar teşekkürler.ben kaç gündür takip ediyorum bu köşeyi fakat hala özelleştirme de özelleştirme diyenler yorumlarını beyan etmediler.meşhur hasan bey var bilirsiniz kendisine karşı gelinince saldıran.korkmasın,biz sizin de bahsettiğiniz gibi çemkirmeyiz.biz çağdaş insanlarız sözlü ya da fiziksel saldırıyla çözüm olmayacağını biliriz.bizim düşüncemizin illa ki doğru olduğunu iddia etmeyiz.idealimiz tüm fikirlerin dikkate alındığı en doğrunun bu fikirlerden yola çıkılarak bulunduğu bir toplumdur.sevgilerimle..(!)

Hasan IP: 82.75.177.xxx Tarih : 15.04.2006 14:09:44
EMRAH NEREDEYSE ANSIKLOPEDIDEKI KURESELLESME BOLUMUNU AKTARMIS BURAYA VE YAYINLANMIS BENIM KUCUCUK YORUMUM YAYINLANMADI...saygilarimla

osman dağdeviren IP: 81.215.27.xxx Tarih : 6.04.2006 19:11:29
teşekkürler emrah ekinci.bizler -yani anlattığınız durumun farkında olanlar- şaşırmadık verdiğiniz rakamlara çünkü bu işlere biraz kafa yoran biraz ilgilenen biraz devletinin ve milletinin çıkarını düşünen herkes ulaşabilir bu bilgilere ya da duyduklarına kulağını tıkamaz,gözüne at gözlüğü takmaz...sevgilerimle..(!)

Emrah IP: 85.99.65.xxx Tarih : 19.04.2006 13:51:29
Elbette içebiliriz. Beklerim, misafirim olun. Lise öğrenimi Mahmut Esat Anadolu Lisesinde tamamladım. 2002 mezunuyum. İlginiz için teşekkür ederim. Geldiğinizden nasıl haberim olacak? İsterseniz sizinle irtibatı sağlamak için size şu internet adresini önerebilirim: www.dpusosyoloji.com adresinin ziyaretçi defterine mesaj bırakırsanız veya o adresin genel koordinatörü ve webmaster'ı ben olduğum için, ücretsiz üye olup; site yönetimine mesaj gönderirseniz. Mesajınızı 24 saat içerisinde mutlaka görürüm; eğer bir aksilik olmazsa tabiki. Siz yine 1 hafta öncesinden beni haberdar edebilirsiniz. Böylesi daha iyi olur.

Emrah IP: 81.213.74.xxx Tarih : 15.04.2006 19:35:08
Ahmetciğim sevindim beni takip etmene. Sende kısaca bu konu hakkında görüşlerini beyan etmişsin, teşekkür ederim. Birbirimizle iletişimi, arzu edersen benim kuruduğum ve yönettiğim internet sitesinden yapabiliriz. Adresi www.dpusosyoloji.com veya arzu edersen sana msn adresimi de verebilirim. Hasan Bey, yorumlarınızla benim bir ilişkim yok. Yorumları ilçe editörleri değil, kenthaberin genel editörleri yayınlıyorlar. Eğer yorumunuz yayınlanmadıysa, sizin kendinize bir özeleştiri yapmanız gerekmekte: "Ben ne yazdım da yayınlanmadı?" diye. Bu yazdıklarım herhangi bir ansiklopedi de yok. Belki Almanya'daki ansiklopedilerde vardır; ama Türkiye'de yok. Bence, tekrar yorum yazmayı deneyin. Eski yazdıklarınızı unutmadıysanız tabi. Zannedersem eleştiri içerikli bir yorum yazdınız; sizden ricam tekrar yorum yazarken içi dolu şeyler yazın ve sataşmada bulunmayın. Beni hocalarıma havale etmiştiniz bir önceki yazımda; yalnız hesaplayamadığınız benim özelleştirme tarafftarı hocamı bile bu konuda pes ettirmem olmuştu. Hazırladığım belgesel bu konuda Türkiye'de nelerin olduğunu ayrıntısıyla açıklıyordu. Hocam beni önce tebrik etti ve herkes kara gümbürtüye konuşacağına keşke senin gibi en azından böyle raporlar hazırlasa, aferin üretici bir insansın dedi. Böylelikle özelleştime konusunda zıt görüşte olduğum hocamın dahi beni tebrik etmesi ve ne anlatmak istediğimi anlamaya çalışması makalemde ve önceki yorumumumda yazdığım gibi bizim artık 80'lerin Türkiye'sinde değil, 2006'nın uzlaşmacı-ilerlemeci reel dünyasında yaşadığımızın bir göstergesidir. Temennim sizinde buna idrak edebilmenizdir. Size bu ilk uyarım değildi, eğer yazılarınızda bu bilinçte olmazsanız, üzgünüm ama yorumlarınıza cevap vermeme hakkımı kullanacağım. Çünkü siz aksi taktirde fikirlerin konuştuğu bir platformda değil, dediğim dedik çaldığım düdük platformunda yer alacaksınız. Tekrar rica ediyorum, bir şeyler biliyorsanız bunu modernliğin gerektirdiği biçimde ifade ediniz. (Madem ki modern Batı'nın ekonomi kalesinde yaşıyorsunuz, buna benden daha fazla dikkat etmeniz gerekmekte.) Gerçi Batı modernleşmesiyle, Türk modernleşmesi birbirinden farklıdır. Çünkü Batı modernleşmesi kendini modernleştirirken, diğerlerini sömürgeleştirmeyi, ilkelleştirmeyi amaçlar. Türk modernleşmesi ise bunu hem kendi ulusu, hem de diğer uluslar için talep eder. Siz Batı modernleşmesinin içinde değil, gelin demokratik yanı daha evrensel Türk modernleşmesinin içinde var olunuz. Saygılarımla.

ali rıza demirci IP: 85.106.211.xxx Tarih : 12.04.2006 16:33:40
İyi günler EMRAH BEY öncelikle size sevgilerimi ve saygılarımı sunarak başlamak istiyorum çünkü bu sitede sizin kadar konusuna hakim ve seviyeli yazılar yazan birisine daha rastlamadım  Evet bende felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama bu gidişle sonumuz nereye varacak bilmiyorum 22milyon kilometre kare toprağa hükmettiğimiz günlerden bugünlere düştüğümüzü düşününce gözlerim doluyor maalesef iktidar sahipleri çuvallarını doldurmakla meşgul ve gerek popüler kültürün ülkeme iyice sokulmasıyla olsun gerekse başka yollarla iyice tepkisiz olduk tabiri caizse koyun gibiyiz.....! Maalesef gözlerimiz kolay kolay açılacak gibi görünmüyor....... kendimize gelip etrafımıza bakıtğımızda ise korkarım iş işten geçmiş olacak.. ÇOK GEÇ OLMADAN TEK VÜCUT TEK SES OLMALIYIZ ÇÜNKÜ BİZİM BİZDEN BAŞKA DOSTUMUZ YOK!

osman dağdeviren IP: 85.108.238.xxx Tarih : 17.04.2006 15:13:15
sevgili emrah ekinci belgeselinizi hakkaten merak ettim.izleme imkanımız var mı?ben 23nisana kadar seydişehirdeyim,gitmeden görüşme imkanımız var mı?sevgilerimle..(!)

ali er IP: 88.224.244.xxx Tarih : 6.04.2006 11:36:12
Sayın Emrah bey çok güzel olaylara değinmiş ve bizi aydınlatmışsınız yanlış anlamayın ama dili biraz ağırdı fakat yine de mutlu oldum bu bilgiler için ama yayın tarihi 30 mart olmasına rağmen hala bir tane bile yorum gelmemiş acaba biz millet olarak uzun yazılardan pek sıkılırız okumayız bunun için mi yoksa birde bu anlattıklarında tartışma yaratacak bir konu yok gibi görünüyor biliyorsun biz karagürültüye tartışmayıda çok severiz acaba arkadaşlar bu yüzden mi yorum yazmadılar bu söylediklerim kendim içinde geçerli kimse yanlış anlamasın en derin sevgi ve saygılarımla

Emrah IP: 85.96.30.xxx Tarih : 18.04.2006 14:51:53
Çok isterdim; ama ben Kütahya'dayım. Haziran ayının sonuna kadar da Kütahya'da olacağım. Seydişehir'e ne zaman gelirsiniz? Eğer çok uzun zaman zonra ise daha farklı yollarda deneyebiliriz. Teşekkür ederim.

ALİ RIZA DEMİRCİ IP: 85.98.204.xxx Tarih : 7.04.2006 19:09:39
evet ülkem serbest piyasa ekonomisine geçmiştir fakat ÇOK MÜDAHALELİ SERBEST PİYASA EKONOMİSİ........... bence bizim ekonomi sistemimizin (tabi eger varsa öyle bişey yani sistem falan!) dünya iktşsat literatüründe bir karşılığ yok. Globalleşen dünyada elbette özelleşme olmalı ama Asıl sormamız gereken NASIL ÖZELLEŞTİRME? dünyanın 3. büyük alüminyum tesisini ve en ucuz maliyetli alüminyum rezervini dünyadaki tüm alüminyum madenlerini alarak monopolleşmeye çalışan bir şirkete satarak MI? Dünyada bugün güçlü diyebileceğimiz ülkelerden hiçbirinde alüminyum kadar stratejik hayati önem taşıyan bir maden %50 den fazla hisseyle özelleştirilmemiştir.. eminim kimileri şimdi altı üstü aluminyum nolcak ki diyeceklerdir onları muhattap alıp cevap bile vermiyorum nasıl olsa ülkeleri şehirleri evleri alüminyumdan bombalarla yerle bir olunca anlarlar............ kolay gelsin iyi günler

osman dağdeviren IP: 88.224.246.xxx Tarih : 19.04.2006 15:12:39
alla alla ben de eskişehirdeyim ve ben de her an kütahyaya gidebilirim.ali rıza bey siz kimsiniz acaba?merak ettim .bu arada sevgili emrah ekinci daha özel bir platformda mesajlaşma imkanımız yok mu acaba.sevgilerimle..(!)