25
Nisan
2024
Perşembe
BAYBURT
Nufus
76.609
Yüz Ölçümü
3.652
İlçe Sayısı
3
Vali

Bayburt Sözlü Tarih

 

Dede Korkut

Dede Korkutun 570-632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, Peygamberimizin hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.
Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.

Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.

"Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü içerir. Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir. Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da bilinen Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Kara kalpak boyları arasında bu adlarla bilinmektedir. Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker. Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek gibi çeşitli karekterler, hikâyelerin ana temasıdır. Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir. Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir. Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir. Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son derece önem verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir. Savaş, av, toy vb. eğlencelere Hz. Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri’nin dinî yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir.

Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri’nin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker. Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir. Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir. Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır. Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir. Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler. Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır.

Dede Korkut, bütün Türk kavimlerinin fert fert kahraman olmasını arzu etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir. Rivayetlere göre Onun ölümü bile evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Çeşitli Türk boylarının kanaatine göre o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir. Seyhun Irmağı’nın Aral Gölü’ne döküldüğü yerin yakınlarında, ırmağın üzerine hırkasını sererek orada ruhunu Allah’a teslim etmiştir. Bugün pek çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir. Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan gibi milletimiz, onun mezarına da sahip çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir.

Türk ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren ve çeşitli tarihî filmlere de konu olan Dede Korkut Hikâyeleri, insani ve yaşadığı dünyayı tüm özellikleriyle ele almıştır. Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri;

-Dirse Han Oğlu Boğaç Han
-Salur Kazanın Evinin Yağmalanması
-Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek
-Kazan Beg Oğlu Uraz Beg’in Tutsak Olması
-Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
-Kanlı Koca Oğlu Kan Turali
-Kadılık Koca Oğlu Yegenek
-Basatın Tepegöz’ü Öldürmesi
-Begel Oğlu Emren
-Usun Koca Oğlu Seğrek
-Salur Kazanın Tutsak Olması
-Dış Oğuzun iç Oguz’a Asi Olması

Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır.

Masallar



Bey-Börek
Bayburt yöresinde bilinen en belli başlı masalıdır.Bu masalın diğerlerine nazaran göze görünen yanı,Bayburt yöresinin nasıl Türkleştiğini ve Oğuz Türklerinin akınlarıyla anaduluyu zaptetmeyi başladıkları ilk zamanlarda Bayburt yöresini ele geçirenlerive burada yerleşmiş olmalarıdır bu tarih Malazgirt şavaşında{1071}en az yarım yüzyıl geride başlar.
Türkler Aras nehri boylarında gelerek tarım ve hayvancılığa elverişli Bayburt ovalarında merkeze bağlı Aksaçlı{Haşya},Saraycık,Güder,Kışlaklar,mutlu{Varıcna}köylerinde yerleştiler Bayburta on Kilometreuzaklıktaki Keçevi düzünde çadır kurarak yerleşmelerini sürekli duruma getiren Oğuz Türkleri,saraycık köyünü kendilerine merkez yaptılar Bayburt’ta ’’BEY BÖREK ’’i hala Saraycıkta oturan Oğuz padişahının oğludur diye tanımlarlar. bu isim o kadar ün kazanmıştırki halk arasında ad olarak kullanılmaktadır
Bey börekadı Şeyh Süleyman Efendinin Çağatay Sözlüğünde Türklerden bir boy olarak verilmektedir.


Dikmetaş masalı

Bayburt’tan çıkıpta,Çoruha aşağı gidece kaleardı mahallesi’nin önünden un fabrikasına gelinir. Çoruh Nehrinin sağ sahilini takip eden yol,daha aşağılarda Düzüker Ovasından geçer bu yolub kenarındaki ’’MAHZUN PINAR’’soğuk suyu ile yolculara şifa verir.Bu pınardan sonra üst tarafı küflenmiş gibi hemen yolun solunda rastlanılan dev cüsseli bir bir kayayla yüz yüze gelinir.

Bu ,Dikmetaş hangi jeolojik dönemlerden hatıra kalmış olduğu bilinmeyen bu büğük kaya parçasının yüksekliği tahminen 10m ve çevresi 15m civarındadır. etraftaki araziyi incelediğimizde önünde uzanan geniş verimli tarlalar ve sağ tarafta yıpranmış yumuşak toprak tepeler ve sol yanımızı kuşatmış gibi durgun akan Çoruh nehrini görürsünüz. asal Bir zamanlar yolun aşağısındaki Hayık köyünde SU KIŞadında bir ermeni aile otururmuş yörede zenginliği ile tanınan bu ailenin ileri gelen kişisi Gurit adında bir keşişmiş o yıl kurak bir mevsim egemen olmuş yöreye...verimli tarlalar,sulu çayırlar ürün vermez olmuşlar.
Buğdaylı{danzut}köyünde oturan kendi halinde ve iğilik sever Buğulu Ağa adındaki şahıs kış gelince,davar ve sığırları için yazın depoladığı ot, saman gibi yiyeceklerin yetersiz oldoğunu görünce,komşu köydeki KeşişGurit’ten yardım istemiş.
Bugün görülen Dikmetaş,o zamanlar KeşişGurit’in otyığını imiş.Buğulu Ağa utana sıkıla keşiş gürite gitmiş.Hayvanları için ot ve saman istemiş tabiki borç olarak.Keşiş gürit iyi karşılamış tabi yardım ederim ancak kızını oğluma verirsen demiş Bunu duyan ağa,bunun imkansız olduğunu,bir Müslümanın bir Emeni ile evlenemiyeceğini söylemiş o zaman keşiş gürit’te kusura bakma ağam ben sana istediğin otu samanı ancak kızını oğluma alırsam veririm demiş.Eğer sen bunu imkansız görüyorsan benim sana ot ve saman vermem imkansız olur demiş. Ertesi gün sabah tan yeri ağarırken kız köyden çıkar.Çoruh kenarındaki MAHSUN PINAR’na gelir,abdest alır. sabah namazını kıldıktan sonra duaya başlar derki,

estür allahım estür,
bizim dağlara destur,
Babam beni keşişin oğluna verecek,
Şu gavurun ot yığınını,
sabahınan taş kestür..

Yayın Tarihi : 6 Şubat 2008 Çarşamba 15:23:47

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?