30
Nisan
2024
Salı
GÖLYAKA - DÜZCE
Belediye Sayfaları
Nufus
323.328
Yüz Ölçümü
2.593
İlçe Sayısı
8
Vali
Nufus
19.637
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
25
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Gölyaka Gezgin Gözüyle

Gölyaka coğrafi konumu ve tabiatı itibarı ile ele alınırsa; tarih öncesinden günümüze insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için uygun bütün unsurları bünyesinde barındıran topraklara sahip olduğu görülür. Ancak bu topraklarda günümüze değin konu ile ilgili kapsamlı bir araştırma yapılamamış, geçmiş dönemlere ait insani aktivitenin ürünleri ise gerektiğince muhafaza edilemediğinden tamamen denilebilecek bir ölçüde yok olmuştur. Gölyaka araştırmacılar için bakirdir.

Türk İskanı Öncesi

Anadolu’da insanın ortaya çıkışından itibaren bu topraklarda da yaşamın kesintisiz var olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Hattiler, Hititler , Bebrikler, Bittniler, Traklar, Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar bu topraklar üzerinde hakim ya da etkili olmuş. Slav, Cermen, Arap, Sasani ve son olarak da Türk akınları da bu topraklara yapılmış. Büyük Selçuklular tarafından batıya doğru sevk edilen Türk boyları 11. yüzyılda Marmara ve Ege kıyılarına kadar yayılmışlar, kimi yerlerde de yerleşik hayata geçmişler.

Türk Akınları ve İlk Yerleşimleri

Gölyaka1072-1073 yıllarında Artuk Bey komutasındaki Büyük Selçuklu Ordusu Sapanca gölüne kadar ilerlemiş, Haçlı seferleri sonucunda her ne kadar Bizans, egemenliğini yeniden güçlendirmeye çalışmışsa da 1078’de Süleyman Şah Üsküdar’a kadar ulaşmış. 1176 yılında 2. Kılıçarslan Miryakefelon savaşıyla Bizans ordularını yenilgiye uğratmış ve Sakarya’ya kadar ilerlemiş. Kurulan Türkiye Selçukluları devletinin yıkılması ile ortaya çıkan Osmanoğulları beyliği Bilecik ve civarına uzanarak zamanla tüm bölgeye hakim olmuş.

Bolu çevresindeki ilk Türkmen yerleşimleri Porsuk ve Bozan beyler komutasındaki Türk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiş. Samsa Çavuş, Akça Koca, Konur Alp Türkleştirme faaliyetlerine devam etmiş.

Osman Gazi’nin buyruğu ile yeni ele geçen araziler Konuralp’e ocaklık verilmiş. 1337 yılında Orhan Bey’in İzmit’i alması ile Osmanlı bölgeye tamamen hakim olmuş. Orhan Bey de Konuralp’in ocaklık halindeki topraklarını Efteni yöresi ile birlikte Şehzade Süleyman’a ocaklık vermiş. Timur istilası ile İsfendiyaroğulları güç kazanmış, 2. Murat döneminde yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. 19. Yüzyılda Sipahiler Ağası Hacı Mustafa Ağa’nın vakıf arazileri içinde Efteni de bulunmaktaymış.

Nuh’un Gemisi Gölyaka

Gölyaka nüfusunun günümüzdeki oluşumu tarihi süreçteki gelişmelerle birlikte 1. Dünya savaşının hemen öncesi ve sonrasında yaşanan yoğun göçler döneminde olmuş. 1. Dünya savaşı öncesinde ve sonrasında Osmanlı Devleti’nin otoritesinin sarsıldığı topraklardan Düzce ve çevresine büyük göçler yaşanmış. Bu topraklar adeta Nuh’un gemisine benzemiş.

Gölyaka’ya Kafkasya’dan, Doğu Karadeniz bölgesinden, Kuzey Irak’tan, Balkanlar’dan ve Akdeniz bölgesinden olmak üzere beş ayrı yerden büyük göçler yaşanmış. Bu göç döneminde Gölyaka Anadolu’ya yerleşen ilk Türk topluluklarından olan Manavlar ile meskunmuş. Manavlar’ın bağrına bastığı göçmenler çoğunlukla liderlerinin adıyla anılan yeni köyler kurmuşlar. Bunlar; Hacı Memed Ali Efendi (Hamamüstü), Hacı Yakup, Zekeriya Bey, Hacı Süleyman Bey gibi köylermiş. Göç alınan topraklar “Batum, Sohum, Nalçik, Maykop, Giresun, Ordu, Rize, Trabzon, Selanik; Kırcaali ve Antalya” imiş. Trabzon göçmenleri arasında Bektaşi cemaatine mensup insanlar da varmış.

Güzeldere ŞelalesiEski Gezgin ve Araştırmacıların Uğrak Yeri

1838 yılında W. E. Ainsworth yöreye ulaşmış bu dönemdeki tespiti ise insanca seyrek ve ormanla kaplı oluşu.
1862 George Perrot Gölyaka’ya gelmiş. Perrot kaplıcaya özel ilgi göstermiş.

Yazdıkları kısaca şöyle:

Kaplıca binası Efteni köyünden 30 km mesafede, çatısı olmayan bir havuzdan meydana gelmektedir. Devamlı sıcak su kaynamakta ve etraftan gelenlerce kullanılmaktadır. Efteni gölünü de tasvir eder. Ayrıca buraya Melen gölü denildiğine de dikkati çeker.

1886 yılında Bernard Schwarz izlenimlerini şu şekilde ifade eder. Karşımızda sanki bir su havuzu var. orası ve düzlük Prusias ovasıdır. Bazen sisli oluyor. Maviye kadar bütün renk tonlarını burada görmek mümkün. Bu manzarayla atlarımız da bizim gibi çektikleri bütün sıkıntıyı unutmuşa benziyor.

Yine 1886’da başka bir araştırmacı Walter von Diest bölgenin ayrıntılı bir haritasını çıkarmış.

1903 yılında Richard Leonhard Efteni bölgesi için halkı misafirperver, onlara verilebilecek en iyi hediye kinin, çünkü gölden kaynaklanan sıtma var. Çay ve semaver kültürüne sahipler, ziraat ve at bakımı temel uğraşları der. Bir de yeni bölge haritası da çizmiş.

Katip Çelebi 17. yüzyılda Efteni’nin ilk tanıtımını söyle yapmıştı. Efteni; Göl kenarında, iki köyü vardır biri kazadır. Milan (Melen) bu göle dökülür. Yine bir tarafında ayağından çıkıp, deryaya karışır Konrapa’nın Güney tarafında Uğrı (Uğur) suyu derler, bu nehir olup Efteni gölüne dökülür. Bahire-i Efteni Üskübi ile Konrapa arasında bir göldür. Milan nehri ile Uğrı suyu buna karışır. İkisi bir Uğrı’dan çıkıp, Karadeniz’e dökülür. Bu sıralar üzerinde köprüler vardır.
Evliya Çelebi yine 17. Yüzyılda Hendekten Düzce’ye geçerken yöreye uğramış, el değmemiş ormanlar ve derin vadiler dikkatini çekmiş.

Ali Saib 19. Yüzyılda şunları yazıyor: Efteni isimli göl vardır. Suyu tatlı ve içimlidir. Sazlık fundalık ve bataklıktır. İçerisinde balık avlanır. Melen suyu Bolu ve İzmid sancaklarının sınırı olarak kabul edilir. Karadeniz’e akar ve buraya dökülür.
Günümüz gezginleri ve araştırmacıları ise Gölyaka ile ilgili izlenimlerini kaleme almaya halen devam ediyorlar.

Efteni GölüEfteni Gölü

Efteni olarak adlandırılan topraklar Gölyaka ve Düzce sınırları arasında kalan Grek ve Latin kaynaklarında Daphnusius Lacus olarak anılan Efteni gölünden ismini alan Gölyaka ve çevresiymiş. Kastamonu vilayeti salnamelerinde “Düzce’den dört saat uzaklıkta, çevresi beş, altı saatte dolaşılabilir. Göl Efteni ismini taşımaktadır deniyor.

Bolu salnamesinde yazılan şekliyle; Düzce ovasının yegane gölü Efteni’dir. Bu gölün suyu tatlı balığı çoktur. Bolu dağının şimal eteğinde ve gayet dağlık, engebeli bir yerde ortaya çıkar. Alanı 24 km2’dir.

Efteni gölü ve çevresinde 1914 yılından itibaren iki senelik olarak açık arttırmaya konulmuş. İlk kez bu dönemde yasal balıkçılık yapılmış. 1918 yılı verilerinde ise göl alanının 67 km2 olduğu resmen saptanmış.

Efteni Kaplıcası

Kastamonu vilayet yıllıklarında , hamam bakımsız, sahipsiz, yıkılmaya yüz tutmuş, onarıma gerek duyan bir yapıdır, Eski eser kalıntısı olduğu anlaşılmaktadır. Yapı halk arasında Akçakoca’daki Ceneviz Kalesi gibi, Ceneviz hamamı olarak anılırmış. Cumhuriyet döneminde onarımlar görmüş, sonradan eski binası tamamen yıktırılmış yeni binalar yapılmış, en son olarak da tüm alan temizlenerek günümüzdeki tesisler kurulmuş.

Yollar

Gölyaka- Cumayeri- Hendek üçgeninde ulaşım Bağdat Caddesi adı verilen yol ile sağlanmaktaymış. İmamlar köyünün teşkilinden sonra basit bir yol meydana getirilmiş. Gezginlere göre Düzce ovasının güneyinden ve gölün yakınından geçen eski bir Roma yolu vardır. Ancak sel su taşkınları ve zamanın tahribatı ile bu yoldan eser kalmamış. Roma yolu Efteni’yi Bey köyü üzerinden Düzce’ye bağlıyormuş. Günümüzdeki göl üzerindeki güzergah ise 1940’lı yıllarda bölgedeki tüm köylülerin el ele vermesi ile devletten destek almadan açılmış.

Kaleler

Çevrede güvenliği sağlamak amacı ile kaleler inşa edilmiş. Efteni gölü’ne hakim aynı zamanda ovanın emniyetini sağlayan kaleler birbirine hayli yakınmış. Bunlar Günümüzdeki Kadife Kale, Hamamüstü, Sarıdere köylerinde toprak yüzeyinde kalıntıları dahi tespit edilemeyen kalelerdir.

Melen Irmağından Geçiş

Grek ve Latin kaynaklarında Melen ırmağı yalnızca Hypius olarak anılmaktaymış. Melen’e adını verenler Yığılca’daki Yörüklermiş. Yığılca’dan doğan Melen (Küçük Melen) Efteni gölüne girer ve Gölden Büyük Melen olarak çıkarak Karadeniz’e dökülürdü. İlk Melen köprüsü Gölyaka’yı Düzce’ye bağlayan yol üzerinde sonradan Köprübaşı olarak adlandırılacak olan mevkide 8 Eylül 1949’da açılmıştı. O döneme kadar buradan geçiş sal ile yapılmaktaydı. Ancak ağaç köprülerin Melen’de varlığı da bilinmekteydi. Ömer Efendi köylüleri yakınındaki göl ayağı üzerinde bulunan köprüyü korumak, gelene geçene hizmet etmek savunmakla yükümlüydü. Bu nedenle vergilerden de muaftılar.

Pürenli YaylasıEfteni Ormanları

Kardüz Yaylasının bulunduğu dağ silsilesi Grek ve Latin kaynaklarında Olympus olarak adlandırılmış. 18. yüzyılda Kocaeli tersane yetkilileri Efteni ormanları ile ilgilenmiş, Efteni ormanlarından kesilerek işlenecek malzemenin Melen Irmağı aracılığı ile yüzdürülerek Karadeniz’e indirilmesi planlanmış, ancak Dokuz Değirmen köyü civarında Melen’in akış hızı ve kayalıklar sebebiyle bu projeden vazgeçilmiş.

Vezir Osman Paşa 25 Şubat 1700 yılında yani Karlofça Antlaşmasının hemen ardından Efteni ormanlarında kalyon yapımı için iyi kereste sağlanabileceğini ifade etmiş. Baş Muhasebe yetkilisi Yusuf da Osman Paşa’nın emri ile harekete geçmiş ve Efteni Gölü ve Melen Irmağı boyunca incelemeler yapmış.

 

İmamlar Köyü

1864 yılına ait bir salnamede mülki bölünüş içerisinde Bolu ilinde Düzce ile birlikte Efteni’den de bahsedilmesi ilgi çekicidir. Vilayetler kanunu çıkıncaya kadar Bolu’da mutasarrıflık mevcutmuş. 1923’de vilayet sistemine geçilince Düzce Bolu Vilayetine bağlı bir kaza halini almış. Düzce kazası köyleri arasında bazen Efteni, bazen Efteniye, bazen Göl ve çoğu zaman da İmamlar olarak anılan Gölyaka merkezi köyler arasında sayılırmış. Gölyaka’nın çekirdeğini oluşturan İmamlar köyünün kurucuları en etkili Manav gurubunun sülale adı olan İmam oğullarından türemiş.

Gölyaka Nahiyesi

İmamlar köyü zamanla gelişmiş ve 1932’de nahiye olmuş. 1935’te tekrar köy statüsüne dönüşmüş, 28 şubat 1955 de İmamlar köyünde nahiye tekrar teşekkül ettirilmiş. Nahiye kurulunca da ismi Efteni gölü’ne izafeten 1962’de Gölyaka olarak değiştirilmiş.

ToptepeGölyaka Pazarı

İmamlar köyünün gelişmesindeki en önemli etken çevre köylerin kavşağında bulunmasıymış. Yüksek kesimlerdeki köylerden inenler mutlaka İmamlardan geçecek ve varış noktalarına ulaşacaklarmış. Zamanla bu varış noktası İmamlar köyü halini almış. İmamlar artık bir pazar yeri olma özelliği de taşımaya başlamış.

14 Mayıs 1957’de resmen oluşturulan İmamlar pazarına günümüzde Gölyaka pazarı deniyor ve insanlar alış veriş için pazara her cumartesi günü geliyorlar.

Gölyaka Belediyesi

Gölyaka nahiyesi de süratli bir gelişme kaydetmiş. Halkın büyük fedakarlıkları ile 1967’de belediye teşkilatını kurmuş ve 17 eylül 1967 de ilk belediye başkanı başkan seçilmiş.

Gölyakalılar Yurt Dışında

1965’deki büyük sel felaketinin ardından bir çok insan Almanya, Avusturya, Fransa’ya gibi Avrupa ülkelerine , 1980’li yıllarda ise Libya, Suudi Arabistan gibi Asya ve Afrika ülkelerine ülkelere yönelmiş. Günümüzde ise turizm ve sanayi faaliyetleri ile ilçe dışarıdan göç almaya başlamış.

Gölyaka İlçesi

Gölyaka 4 Temmuz 1987 tarihinde Bolu ilinin ilçesi olmuş. 3 Aralık 1999 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile 81. İlimiz olan Düzce’ye yine ilçe olarak bağlanmış. Günümüzde Gölyaka ilçesi bir merkez belediyesi 7 mahalle ve 24 köyden oluşuyor.


Gölyaka'da Sanat

Esenköy Taş CamiMimarlık
Gölyakalılar en kolay buldukları malzeme olan ağacı kullanarak yapı inşa çalışmaları ortaya koymuşlar. Evler birbirlerine yakın plan tiplerinde bulunuyor ancak malzeme kullanımında farklı uygulamalar gözlenmekte.

Yörede büyük boyda kütüklerin üst üste konulmasıyla ve kütüklerin arasının toprak dolgu ile kapatılması ile oluşturulan çatma tipi evler, yatay ve dikey destekli ve kerpiç duvarlı evler karşımıza çıkıyor. Bunlardan ikincisi günümüzde halen bir çok aileyi barındırırken çatma tipi evler yok olmuş. Bunların yanında geçmişte temel üzerine dikilen ahşap direklere yatay tahtaların çakılmasıyla oluşturulan az sayıda konut da mevcut. Geçmişte yapıların üzerleri çam ve köknar ağaçlarından biçilen ince tahtalarla örtülüymüş.

Betonarme yapı inşaatlarının başlamasından önce en uygun şekilde inşa edilen yatay ve dikey destekli kagir evler, plan açısından girişle birlikte karşılaşılan, salon adı verilen, tüm odalara geçişin sağlandığı bir mekanın etrafına odaların sıralanmasıyla oluşturulmuş. İki ya da tek katlı inşa edilen evlerde iki katlılar içten merdivenlidir. Yatak odalarının bir köşesinde, dıştan bakıldığında dolap izlenimi veren gizli banyolar mevcut. Odaların salona açılan kapılarının haricinde salonun aydınlatılması için konulmuş pencereler var. İkinci katta dışa çıkıntılı bir balkon gözleniyor. Yapıların tümü kırma çatılı ve kiremit örtülü.

Diğer Sanat Alanları
Çevrede yakın geçmişe kadar peştamal ve tırmaç adı verilen dokumalar yapılmasına rağmen bu sanat da kaşıkçılık ve diğer küçük el sanatları gibi sönmüş durumda.

Geçmişte özellikle nal üretimi ve metal tarım aletleri üretimi yapılıyormuş. Ancak günümüzde bu zanaat da yerini modern usullere bırakmış. Mobilyacılık sektörü yeni gelişmekte. Şehircilik ve peyzaj mimarisinin örnekleri artık görülebiliyor. Halk danslarında Karadeniz ve Kafkas dansları karşımıza çıkıyor. Müzik keza öyle. Edebiyatta ise sözlü edebiyat ağırlıklı ve göç edilen yörelerin özelliklerini taşıyor. Halk tiyatrosunun örnekleri ise yok olmak üzere.


Bilgi ve fotoğraflar için Sayın Fevzi Çelebi'ye teşekkür ederiz


Kenthaber Kültür Kurulu
 

Yayın Tarihi : 25 Mayıs 2009 Pazartesi 13:02:20

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?