3
Mayıs
2024
Cuma
GİRESUN

Sosyal Bilimler Sempozyumu

Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu, "Eğer tarihi yazmaktan korkuyorsak, gerçekleri anlatmaktan korkuyorsak, o zaman birileri bu tarihi bizim adımıza farklı şekilde ortaya koyar" dedi.


Prof.Dr. Halaçoğlu, Özel İdare Kültür Sitesi'nde düzenlenen 'Uluslararası Giresun ve Doğu Karadeniz Sosyal Bilimler Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, Anadolu tarihinde Türkler'in önemli yeri bulunduğuna dikkat çekti. "Eğer tarihimizi biz yazacaksak, geçmişte olduğu gibi o zaman tarihimizi iyi öğrenmemiz gerekir" diyen Halaçoğlu, Anadolu tarihinde Türkler'in tarihinin çok büyük önem taşıdığını söyledi.

Burada bir şeyi iyi vurgulamak gerektiğini anlatan Halaçoğlu, şöyle konuştu: "Tarihin öznesi mi olacağız
nesnesi mi olacağız. Bunu önceden belirlememiz lazım. Eğer birileri tarafından yönetileceksek veya tarihimize yön verilecekse o takdirde zaten bağımsızlığımızdan bahsetmemiz mümkün değil. Eğer tarihimizi biz yazacaksak, geçmişte olduğu gibi o zaman tarihimizi iyi öğrenmemiz gerekir."


Tarihin olduğu gibi anlatılması ve ortaya konulması gerektiğine dikkat çeken Prof.Dr. Halaçoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Tarihten hangi ölçüde korkmalıyız ya da korkmamalıyız. Yani tarihi olduğu gibi anlatabilmeli miyiz, ortaya kayabilmeli miyiz? Aslında tarih yapmak kolay. Tarihi yapıyoruz. Çünkü her anımız iyi ya da kötü tarihtir. Ama bu tarihi doğru yazıp yazamamak konusunda şüphelerimiz var. Eğer tarihi yazmaktan korkuyorsak, gerçekleri anlatmaktan korkuyorsak, o zaman birileri bu tarihi bizim adımıza farklı şekilde ortaya koyar. Biz tartışamıyorsak, bunları gerçekten ortaya koyamıyorsak, birileri bunu kullanır, hatta ve hatta birbirimize bile düşürebilir. Farklı unsurlar olduğumuzu söyleyebilirler."


Türkiye'nin demografik yapısında, nüfus yapısında, nüfusla ilgili konularda Türkiye'nin korktuğunu anlatan Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Konuşmaya korkuyor. İşte Kürt asıllı vatandaşlarımız var mıdır, yok mudur? Kimdir bunlar? Doğu Karadeniz Bölgesi, Rumlardan dönme müslümanlar mıdır değil midir? Bunları konuşmaya korkuyoruz. Niçin korkuyoruz? Aslında korkmamak gerekir."
Türkiye'de tarihi gerçeklerin ortaya konulması durumunda, bazı kesimlerin tepkilerinin doğduğuna dikkat çeken Prof.Dr. Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz hakikatı gerçekten hangi ölçüde arayacağız. Hakikati aradığımız ve onu bulduğumuz da, onu söylemeye cüret edebilecek miyiz? Bu cüret ettiğimizde bir takım medya grupları başta olmak üzere aydın dediğimiz insanlar liberal dediğimiz kesim tarafından birşeylerle suçlanıyoruz. Veya neden şimdi bunu söylediniz diye soruluyor.

Bulduğunuz birşey ortaya konulur. Ortaya koyduğunuz şeyi tartışabilme kültürüne ve hoşgörüsüne sahip olmak zorundasınız. Aksi takdirde tarihin oyuncağı olursunuz. Birilerinin oyuncağı olursunuz. Birileri sizi kullanmaya kalkışır. Onun için tarih bilimi vardır."


Tarih biliminin "geçmiş olaylar" olmadığını anlatan Halaçoğlu, şunları söyledi: "Tarih geçmiştir. Hayatımızın her anı tarihtir. Ama tarih dediğimiz şey onu doğru olarak ve objektif olarak araştırıp günümüze uygun olacak şekle getirmek, geleceğe yönelik bu kültürlerden faydalanarak plan ve programlarda kullanma sanatıdır. O zaman tarih bilimi olur. Bunu yaptığımız takdirde ne şu misyonerler ne de bu ülkeler bizi kullanamaz. Aksi takdirde dilimizi de yozlaştırırlar, kültürümüzü de yozlaştırırlar. Tüm
ülkede insanlar arasında kimlik sorunu ortaya çıkar."


Türk tarihinde önemli yerlere sahip olan insanların unutulmaması gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Halaçoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Onlarla ilgili her türlü minnet borcumuzu ödeyelim. Biz ne gariptir ki ne milletiz ki Ahlat'tan giren Türklerin Ahlat'taki mezar taşlarını, Gevaş'taki mezar taşlarını, o Selçuklu döneminin mezar taşlarını, Erciş'teki mezar taşlarımızı ve mezarlarımızı harabe haline getiren çöplük haline getiren milletiz. Ama onun karşısındaki Akdamar kilisesini onaran da bir milletiz.
Ama kendi ecdadımıza saygısızlığı yapan bir milletiz. Lütfen tarihimize ve geçmişimize sahip çıkalım. Onlara layık olmaya çalışalım."


TÜRKÇE ÖNEMLİ
Türk Dil Kurumu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Recep Toparlı ise herkesin diline sahip çıkması gerektiğini söyledi. Gelecek nesillere yakışır bir Türkçe bırakmak için herkesin el ele vermesi çağrısında bulunan Prof.Dr. Toparlı, şöyle konuştu: "Teknolojiden gelen kelimelerden rahatsız olmuyoruz. Biz gençlerimizin birbirine iyi geceler yerine bay demelerinden rahatsız oluyoruz. Şunu çok iyi biliniz. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Bugün İngiliz dilini bize çok yanlış tanıtıyorlar. 350 bin kelimesi olduğu söyleniyor. Dilin zenginliği sadece kelime sayısı ile ölçülmez.

Anlatım gücü ile ölçülür. Biz Türkçenin anlatım güzelliği ile uğraşıyoruz. Ölümü çeşitli şekilde anlatıyoruz mesela. 250 tane ölümü anlatım biçimi var." Ayrıca doğadaki bütün renklerin Türkçe de karşılığını bulduğunu anlatan Toparlı, sözlerini şöyle tamamladı: "Gençler ne olur Türkçeyi kullandığınız için aşağılık duygusuna kapılmayın. Türkçe dünyanın en zengin dillerindendir. Bunu ben değil ulu önder Atatürk söylüyor. Ama bunun için bilinç gerekiyor, şuur gerekiyor. Biz de şuur vermek için buradayız. Gençleri yabancı dil boyunduruğundan kurtaracağız."
İki gün sürecek sempozyuma 120'ye yakın akademisyen katılıyor.

İha
Yayın Tarihi : 9 Ekim 2008 Perşembe 16:37:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?