Geçtiğimiz hafta Kumru Atatürk Pansiyonlu İlköğretim Okulu Türkçe öğretmeni Kumru Ballık Köyünden Şükrü
Tevek’in ölümü ile eğitim camiası olarak büyük üzüntü yaşadık. Genç yaşta alışık olmadığımız boğulma sonucu hayatını kaybeden Şükrü Tevek’e Allah’tan rahmet, yakınlarına, eğitim camiasına, dost ve sevenlerine Allah’tan sabırlar niyaz ediyorum.
Şükrü Tevek güzel bir insandı. Öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda suda boğulma hadisesi ile “şehit” olarak ruhunu teslim etti. Namazına büyük özen gösteren kardeşimiz, yine akşam namazını kıldıktan hemen sonra düştüğü Elekçi Deresinde bizim ifade biçimimizle “öldü.” Oysa yine kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre “şehitler ölmez!”
Kelime ve kavramlar anlamlandırılırken o kelimenin orijinali, kelime ve kavramlara anlam kazandırır. İslami kaynaklarda suda boğulanlar “şehit” olarak kabul edilir. “Şehit” kelimesi ise İslami bir kavramdır. Dolayısıyla kardeşimiz Şükrü Tevek şehittir. Allah mekânını cennet etsin.
Her ölüm haberinde beni bir ürperti alır. Ölüm korkutucu ve kurtuluşu olmayan bir sondur hepimiz için. Ve “Her nefis ölümü tadacaktır.” Uyduruk yıl kavramları ve uyduruk sayı kavramları ile doğduğumuz andan itibaren yaşlarımız ilerledikçe o korkunç sona yaklaştığımızı iliklerimize kadar hissederiz. Ama ne yazık ki, “korkunun ecele bir faydası olmadığını” da biliriz. Çevremizde her gün birileri eksilse de unutmaya çalışır, o korkunç sonu hatırlamamak için gayret gösteririz. Bilinmeyen bir anda ve bilinmeyen bir şekilde ya da hemen şimdi “ölmüş” oluruz. Tek dünya kulağımızla duyamayacağımız “sala” da kendi selamız olur. Peki, ölüm bu kadar ürkütücü bir şey midir?
Eğer “kadavra” mantığı ile “ölüm” düşünülürse korkunç bir son, belirsiz bir yok oluştur. Bedenin çürümesi ve dağılması, kurtlara yem olması ve kaybolup gitme… Dünya mantığı ile sonuç korkunç, kabul edilmesi mümkün olmayan bir felakettir.
İlgili ayetin malini tekrar etmekte fayda var. “Her nefis ölümü tadacaktır.” Dikkat edilirse burada “her nefis ölecektir.” Denilmiyor. Ölümü tatmak, ölmek anlamına gelmez. Dolayısıyla “ölümü tatmak” var ama “ölmek yok.” Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsun
uz. Tadış sizde bir şey değiştirmiyor. Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız," ölümü tatmak" demek bu bedeni kumanda edemez hale gelmeniz demektir. Bu bedene kumanda edemez hal ise ruhun (özün) bedenden ayrılması sonucu oluşmakta, öz yani ruh ise yaşamını sürdürmektedir.
Bizim öğrendiğimiz türden ölüm yok oluş değildir. Doğmakla da nefisler var olmamıştır. Bütün ruhlar aynı anda yaratılmış ve “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna hep birlikte “Evet sen bizim Rabbimizsin!” sözü ile karşılık vermişlerdir. Dünya hayatı ise yaşamın bir parçası bedenle ruhun bir araya gelmesinden ibarettir. Dünyaya doğmadan önceki hayatı nasıl hatırlayamıyorsak, dünya hayatı içersinde, yanımızdan ayrılanlarla da aynı türden bir bağ kurmamız da dünyevi mantıkla mümkün değildir. Dünya hayatının öncesi ile sonrası arasında bedenen yaşarken bir bağ kurmak aslında mümkündür. Peygamberler ve veliler bu üç boyutlu hayatla iç içedir. Ruhun uygun metotlarla terbiye edilmesi mucize oluşturmasa da “keramet” ya da “istidraç” türünden insan yaşamında farklı bir aralık oluşturacağı kutsal kitaplara göre mümkündür.
Ölüm ruhun bedenden ayrılmasıdır. İnanılsa da inanılmasa da ilk yaratıldığımızdan bu yana hayat devam ediyor ve devam edecek. Ve gerçekte öldükten sonra anlaşılacaktır. Ben inanıyorum ki Şükrü Kardeşim bizden çok daha mutlu ve huzurlu olarak bizleri selamlıyor. O güzel bir şekilde dünya dönemini bitirdi. Zor olan bizim dünya dönemini bitirme şeklimiz.” Allah bizlere de güzel ölümler nasip etsin ve sonumuzu hayreylesin! Kendisine tekraren Allah rahmet etsin diyor, Fatihalar gönderiyorum…
Buluşmak ümidiyle…
Bekir AKKAYA
Yayın Tarihi :
25 Haziran 2006 Pazar 10:42:10
Güncelleme :25 Haziran 2006 Pazar 11:03:35
Yorumlarınız
HÜSEYİN TÜTÜNCÜ IP: 85.101.76.xxx Tarih : 27.06.2006 01:19:39
Hey gidi Şükrü hocam. ne bağırarak ders anlatmanı nede bağırarak bağlamama eşlik etmeni unutmayacağım. Son kez söylediğin Akkuşun Gürgenlerini nede Acem Kızını . sen bir bütünsün gözümde her halinle. seni o göl nasıl içine gömdü ise bizde seni yüreğimize gömdük. Namazını kılarken hemen yanı başımda ben ise balık yakalıyordum yan ucunda. son yemeğini bizimle ; son gülücüklerini bizim yanımızda dağıttın hayata. Tavuğu acısız yer, kola yerine ise vişne suyu içerdin benim gibi. belki umutların vardı hayata dair ama; biliyorum ki mükafatların en büyüğünü sen aldın. Cennet bahçelerinden bir mekan olsun mekanın. yüreğin kadar saf yüreğin kadar ferah olsun. SENİ UNUTMAYACAĞIZ. Hüseyin TÜTÜNCÜ