19
Mayıs
2024
Pazar
KUMRU - ORDU

Ordu: Çarpılan çarpılana

 
Rahmetli babam “ dolap çevirme “ deyimini çok kullanırdı. Ne zaman bu  sözü söylese arkasından “ Oğlum! Dolap çevirenlerin çeviremeyecekleri hiçbir şey yoktur. Her yer ve mekanda onlardan uzak durman gerekir” derdi.
Babamın yaşadığı dönemler bundan atmış yıl öncesi. O dönemlerde dolap nedir? Nasıl çevrilir? Bunu pek bilmiyorum. Ama benim babam “dolap çevirme” deyimini özellikle “fırıldak adam, düzenbaz, onursuz, kişiliksiz, omurgasız , yön veya tarafı belli olmayan, üç kağıtçı, yan kesici” anlamlarında kullandığını hatırlayabiliyorum.
Her şeyde olduğu gibi bu dolap çevirme işi de değişti ve gelişti, hatta bayağı da modernleşti. Dün bu meslek sahipleri az kesime hitap ederken bugün teknolojinin sayesinde kolları uzadı, semirdi ve bir iş koluna dönüştü. Belki de yakın gelecekte en önemli meslek olarak gösterilecektir. Bugün için mesleklerini amatörce ve üstün başarı ile yapanların bazı özelliklerini söylersek, geleceğe ışık tutmuş ve gelecekteki dolap çevirenlere yol göstermiş oluruz. Bu ise bizlerin tarihe not düşmesi açısından çok önemli bir durum olsa gerektir. Bütün özellikleri bu köşede anlatamasam da bazı temel özellikleri belirtmem bir çoklarımızın ufkunu açacak, Dolap Zade Efendileri yekinen tanıma şerefine ulaşmış olacağız. İşte bazı özelliklere birlikte göz atalım; 
Gün gelir her konuda gözlerinizin içersine baka baka yalan konuşmaktan çekinmezler. “-Çok yakın arkadaşımdır?  Nerelerde beraber olmadık ki? Yaptığımız o işte söylediğimiz o sözde sen de vardın dimi? Geçenlerde oraya beraber gitmiş, beraber yemiş işmiş tik. Evet söyledi….Hem de yanımda sen de vardın….Ne demek ben hemen yerine getiririm…O benim işim…Bir alo dedim mi tamam…Akrabamız olur…Sen biliyorsun ya…Şöyle demek istedi…Beni ya da onu işaret etti…Ekmek gözüme dursun …Valla billa… gargalar leşimi yesin ki….”
Aslında, Dolap çevirme işi yetenek isteyen bir davranış biçimidir. En büyük yetenekleri tanıttıkları yada çevrelerinde olan olayları kendilerine uygun anlatma ve benimsetme davranışıdır. Darda ya da zorda kaldıklarında kendi eylem ve söylemlerini sizin hiç aklınızdan geçmeyen durumlarla bağlantı kurarak sizi de suçlarına ya da yaptıklarına ortak etmeye çalışırlar. Daha da olmadı aniden hareketle sizi de suçlamak için her şeyi denerler. Yeri geldiğinde sayın, yeri geldiğinde bayım, yeri geldiğinde beyim sözleri ile sizleri kendi düşündükleri ortama çekmek için uğraş verirler.
“Sinekten yağ çıkarma” işini kendilerine yönelik olarak uygulamaya çalışarak güya ahkam keserler. “ Yani ben bürokrasiden gelen biri olarak, uzmanlık alanlarıma giren konularda…..”Şey şey” beyle her gün görüşüyorum. Bir Dakka …alo şey “şey bey”…he he yaptım evet evet…aynen öyle evet o çocuğu ..şimdi yanımda ” Bizimki de ağzı açık ayran delisi gib hayran hayran bakar….”Bir alo işler tamam…, kaç ton gerekli…Müsteşar ve dahi daire başkanı…”  Kral ve soytarıyı takip ediyorsunuzdur her halde…Uzmanlık nedir? Bürokrasi nedir? Kelime olarak da bilmezler. “Talihin tesiri “ ile değil fırıldaklıklarla geldikleri yerlerde aşağı gördüklerini hakir, güçlü gördüklerine yalakalığın her türlüsünü yapmanın yanında hayalimizin alamadığı büyüklükte masum rolü oynayarak kendilerine acındırmak için yine fırıldaklıklarını sonuna kadar kullanırlar. Perde arkalarında yedikleri fırçalar, söylenen sözler onlar için bir basamaktan ibarettir. Nasıl olsa dışarıda aynı hakareti yapacakları “sefiller ve soytarıları” mevcuttur.
Bulundukları ortam bulundukları kimlik ve yapıda değilse : “Ya ben aslında burada değildim ama yani falan falan mesala…Ben aslında şöyle düşünüyorum da böyle oldu da…Benim kastettiklerimi yanlış anlıyorsun da ben aslında öyle demek istemedim de…”Bulundukları ortam bulundukları kimliğe uygun ya da başka bir yapıda ise “O zaten öyledir. Ben seni savunuyor ve haklarını hep korumuşumdur. Eğer öyle olmamış olsa basarım istifayı ve ayrılırım. Ama ben orda öyle konuşmak istiyordum da….Aslında biz kardeşiz….Yani biz biz…Onlar onlar….kimler kimler…Bütün yönler bizim müdüriyete ya da bizim dolaba çıkar …Hani anlarsın ya…” Tabi ki anlarız. O kadar da abdal değilizdir.  Asıl olan niyet bambaşkadır. Ya ticaret, ya siyaset, ya tarikat, ya cemaat, ya müdüriyet ya da bam başka bir şey.  Önemli olan dolap beyin arzularının yerine gelmesi ya da getirilmesi.
“Vallahi bu tür eylemler son derece yanlış. Evet efendim, öyledir efendim, suçtur ve dahi idamlıktır.” Sayın dolap bey, daha önce sen dolabın başında iken sana suç değildi de şimdi neden suç oldu ki? Buradan şunu anlamak mümkündür. Fırıldakçı ile fırıldakçı, dolapçı ile dolapçı geçinemez ya da uyum içersinde çalışamaz. Şöyle de demek mümkündür. “Dolapçıların çıkarları ya da eylemleri çatışırsa ne olur? Aslında hiçbir şey olmaz. Dolapçılar çatışmış, bir dolapçı gitmiş, bir başka dolapçı gelmiş olur. Sonra ne olur? Vallahi olan hepimize olur.
Dolapçılara bir not : Çevrilen dolap başınıza düşebilir.
Dolap Zedeler bir not : Allah beterinden korusun!
Hepimize bir not : UZAK DURUNUZ!
Hoşça kalın Efendim!
                                                                                                          BEKİR AKKAYA
                                                                                                           
BEKİR AKKAYA
Yayın Tarihi : 20 Ocak 2004 Salı 00:00:30
Güncelleme :9 Ağustos 2004 Pazartesi 17:50:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?