19
Mayıs
2024
Pazar
KUMRU - ORDU

PİJAMA YOK, PANTOLUN AL!

PİJAMA YOK, PANTOLUN AL!
                Fatih Sultan Mehmet’e atfen anlatılan hikayeyi bilirsiniz. Hani şöyle bir tebdili kıyafetle günün ilk saatlerinde alışverişe çıkmış. Önüne ilk çıkan bakkala girmiş. “Bakkal Efendi bana bir miktar zeytin verir misin?” Bakkal Efendi zeytini paketlemiş. Fatih Sultan Hazretleri;” bir de ekmek” deyince “Aman müşterim, komşu bakkal hiç siftah yapmadı, ekmeği de oradan alın.” Demiş. Ve padişah her gittiği bakkaldan aldığı bir şeyin ikinci ihtiyacını isteyince  komşu siftah yapsın diye diğerine göndermiş. Ve padişah “böyle halkla İstanbul’un fethi gerçekleşir” diyerek hemen fetih hazırlıklarına başlamış. Yazılanlara göre olayın geçtiği yer Edirne, olayın zamanı,  İstanbul fetih edilmeden önce…
                Sizi bilmem ama ben şahsen bir dükkandan aldığım bir şeyi, diğer dükkana göstermemeye gayret ediyorum. Aman komşu satıcılar kendilerinden alışveriş yapmadığıma darılmasınlar diye…Hatta çoğu kez kendilerinden değil de başkalarından alışveriş yapılan yakınlarına kızan insanlara şahit olmuşumdur. Dükkanı kaldırsanız, “aman kardeş, diğer komşu satıcılar hiç alışveriş yapmadı diyen biri olacağına da kesinlikle şimdilik inanmıyorum.
                Geçenlerde okul kıyafeti için çocuklarla alışverişe çıktım. Selam vererek içeri girdim. Adam bizi ayakta karşıladı. Büyük bir titizlikle istediğimiz kıyafeti getirdi. Çocuğa giydirdiğimizde kıyafetin çok küçük olduğunu, çocuğun giymesinin mümkün olmadığını gördük. “Bir büyüğüne bakalım” deyince, Dükkancı Efendi, sanki suç işlemişiz tavırları ile bu kıyafetlerin küçüğünün makbul olduğunu, yine bu kıyafetlerin yıkandıkça genişlediğini ısrarla söyleyip durdu. Ben ürkek bir tavırla “bunun bir büyüğüne bakmamızın uygun olacağını” söyleyince, ilk girdiğimizdeki beyefendi değişti ve bayağı da bize kızdı ve telefona sarıldı. Karşı tarafa “Bir müşteri olduğunu beş numaralı formanın getirilmesini” istedi. Ayıp olmasın diye bizde beklemeye koyulduk. İşimiz acele olmasına rağmen bitişikteki dükkana gidemedik. Yirmi dakika bekledikten sonra “ Beyefendi ne zaman gelecek?” deyince, o bize “ne oldu kardeşim ölmedin ya!” diyerek, bize güzel bir fırça attı. Bir on dakika daha bekledikten sonra “gitmemiz gerektiğini söyleyince “elimize dar formayı tutuşturdu ve “ilgili dükkanın çok yakın olduğunu, bunu oraya bırakarak,  bir büyüğünü oradan almamız gerektiğini emretti.” “Ne kadar uzakta” deyince sert bir ifade ile “beş yüz metre kadar.” Diyerek bizi azarlamasına devam etti. Artık bunalmıştım. Dayakta yeme pahasına, beyefendiye “ biz gidiyoruz” deyip kendimizi dükkanın dışına atmayı başardık. Olayın geçtiği yer Ordu-Köprübaşı, olay tarihi bir hafta önce…Bunları niye mi yazıyorum. Tabi ki bugünler de efsaneleşsin, gelecek nesillere aktarılsın diye…
                Bazılarınız “Bu da ne, biz neler yaşadık?” diyebilir. Ama ben utancımdan daha fazlasını anlatma cesaretini bulamıyorum. Hani derler ya “kör tuttuğunu…” Yani anlayacağınız ben de çok tutuldum…
                İsterseniz Kumru-Fizme-Karapınar Mahallesi”nden Abdul Vahit Bilgü’yü dinleyelim.
                “Ben de taş var. Birkaç kez kırdırdım. Zaman zaman çok sancı yapar. Bir hafta önce çok sancı yaptı. Bir dostun tavsiyesi üzerine Bevliyenin özel doktoruna gittim. Bevliyeci A… SSK’da çalışan bir doktor. Ben de SSK’lıyım. Beni hemen SSK’nın Hastanesine yatırdı. Sabah olunca tahlillerim yapıldı ve beni sevk edeceğini söyledi. Bunun üzerine ben “ S…’ye sevk etmesini, T…’ye hiç gitmediğimi söyledim. İsrarla A. ; T’de para vermeyeceğimi, ama S…’ de  çok para alındığını ifade etti. Neticede “tamam” demek zorunda kaldım. T…’ye vardığımda “Evsel” denilen taş kırıcı bana “taşı kırmam için 50 milyon vermem gerektiğini, ve yatmamı söyledi. Ben “İğne vurmayacak mısınız, bir de burada para alınmıyordu” deyince “Paran yoksa taşta kırılmaz, taş kırılırken de iğne vurulmaz.” Diyerek beni yerimden kaldırdı. İlgili poliklinikte beni dışarı attı. Baş hekime çıktım. O da  “paralı olduğunu, ancak burada taş kırmanın yapılmadığını,  ancak Esvel”in hakaret noktasında çokta yanlış bir şey yapmadığını söyledi. Bunun üzerine KTÜ’nin ilgili bölümüne gönderdiler. Ben de gittim. 500 milyon istenince daha önce A’nın göndermediği S’ye gitmeye karar verdim. Bunun için sevk yaptırmak için O..’da ki ilgili bölümde hem de beni T’ye gönderen A’nın yanında S…’ye gönderdi.
                Meraklısına Not: Olay yeri, olay esnasında çekilen eziyet ve harcanılan para ve dahi kaç km’lik yol;  Kumru-Fizme’den Abdul Vahit Bilgü’den öğrenilebilir.
                Bizim çocuğa formanın dar oluşu ve de yıkandıkça bollaşacağı ve dahi pantolon yok ama siz pijama alarak pantolon yerine de kullanabilirsiniz mantığı her alanda mevcut…
                Kumrulu Köksal Derle “ İsrail’de vatandaşlar kendi kullanmadıkları giyecekleri en güzel şekilde ütüleyerek ve de en güzel kokuları sürerek sokakların bir yerine ihtiyaç sahipleri alsın diye bırakıyorlar. Hatta eşyaları da. Buna buz dolabı , bilgisayar ve her türlü mobilya dahil. İsraftan kaçınırlar ve birbirlerine son derece saygılıdırlar. İncitmek mi? Asla.
                Toplumun büyük bir kısmında bir anormalliğin oluşu kesin. Var olan anormallikler nasıl giderilmeli? Bu haliyle biraz zor.  Belki de fert olarak herkes kendine çeki düzen vermeli. Nasıl mı? Herkes kendi düşünsün!
                Hoşça kalın!
BEKİR AKKAYA
Yayın Tarihi : 18 Eylül 2004 Cumartesi 23:23:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
musa koc IP: 194.27.49.xxx Tarih : 14.03.2005 17:00:45
cok berbet bır haber