Kopya her tür alanda yapılabilse de en yaygın kopya kelimesi bizleri öğrencilik yıllarımıza götürür. Öyle veya böyle kopya çekme olayı her tür öğrencinin en bildiği bir durumdur. Aslında amaç okulu bitirmek ve sınıf geçmekse kopya çekmekle de amaca ulaşılabiliyorsa çoklarımıza göre kopya çekmekte hiçbir beis yoktur. Hatta çoklarımıza göre bu da bir öğrencinin başarılı olduğunun göstergesidir.
Kopya çekme olayını hayatımızın diğer alanlarına uyarlasak nasıl bir durum oluşur? Kopya çekmek, emek vermeden ve hiçbir çaba sarf etmeden alınan sonuç olduğuna göre, emek ve hiçbir çaba sarf etmeden alınan her sonuç ta bu durumda bir kopya çekmek olarak karşımıza çıkar. O halde hayatta kopya çekerek yaşayanlar kazançlıdır ve dünyanın en akıllılarıdır(!). Böyle bir durumda kimse üretmeyeceğinden hatta kopya çekilecek bir materyal olmaması sonucu dünyanın sonu ya da kıyametin kopuşu demektir. Şu yazıları yazarken ben kopya çekmenin ne anlama geldiğini araştırma ihtiyacı bile hissetmedim. Nedeni? Ben kopya çekmenin iyi bir fiil olmadığını hatta genelde hırsızlık diye nitelendirildiğini öğrendiğimden. Kopya bir noktada hayatın her alanından çalan, hak etmeğine talip olan bir kişiliğin karşılığıdır.
Gerçekten kopya asıl amaca ulaştırır mı? Öğrencilik yıllarında belki sınıfı geçirtse de okulu bitirttirse de bana göre mümkün değil. Bana göre hayatın her alanının da insani özellikleri ya da var olan gerçek asıl görevi yerine getirerek o yapılan işin tadına varmak, gelişmek ve hayatı sindire sindire yaşamak olmalıdır. Kişide böyle bir durum söz konusu ve olması gereken hayat olmayınca hayatın tadına varamadıklarından olacak, kısa yoldan hayatı yaşadığını zannederek o güzelim yıllarını ya kopya çekerek ya da gerçekten yapanları taklit ederek ömrü çürütmek boş yere ömrü yaşamak olacaktır.
Hayatı taklitlerle ya da kopyalarla geçirenler kendilerinin farkında olmasalar da çevresinde bulunanlar ve hayatı dolu dolu yaşayanlar tarafından çok belirgin özelliklerle fark edilirler. Hangi noktada bulunurlarsa bulunsunlar, kendilerini nasıl takdim ederlerse etsinler asıldan uzak olduklarını, ellerlinde bulunan malzemelerin bir kopya olduğu gözlerden kaçmaz.
Çocukluğun en güzel tarafı, kelime ve kavramlar oluşmamasından olsa gerek küçük şeylerden mutlu olurlar. Oyuncak arabalarla gerçek araba arasında farkı hissetmediklerinden mutludurlar ve huzurludurlar. Ve bu konuda da samimidirler. Yetişkin çocuklar da ise tam tersi bir durum söz konusudur. Yaşları itibari ile bir yetişkin olsalar da çocuksu davranışları insanı şaşırtabilir. Aslında çocuksu, kelime ve kavramları gelişmemiş yetişkinler, kopya çekenlere ve hayatı başkaları gibi yaşıyor zannedenlere göre çok iyi noktadadırlar. En azından çocuksu durumda bulunanların ilerde gelişmesi mümkündür. Ancak, hayatını dolu dolu yaşadığını zannederek, hep kopya çekmekle ve hep asılları taklitleri ile karşılaştırma durumu olanlar kendilerine olduğu gibi çevrelerinde bulunanlara da zarar verirler. En kötü durum ise, bu alışkanlık haline geldiğinde elindeki taklit ve kopyaları sürekli asıllarla karşılaştırarak ömür boyu yaşadığını zannederler.
Geçenlerde bir düğünde zil zurna sarhoşun oyununu izledim. Sadece kafasını hareket ettiren sarhoş efendi son derece keyifliydi. Gerçekte ise oyundan zerre bile haberi yoktu. Geçenlerde bir ilim erbabının sohbetine katıldım. Bin bir konuda konuşurken bayağı keyifliydi. Konuşmanın hiçbir yerinde ilmilik ve bilgelik yoktu. Geçenlerde bir amir efendiye rast geldim. Oturmasından tutunda konuşmasına kadar bayağı sükseliydi. Ne var ki oturduğu yerin ağırlığının farkında değildi.
Kopya çekenle kopya çekmeyen arasında çok belirgin özellikler vardır. Hayatı dolu dolu yaşayanlarla yaşadığını zannedenler arasında da. Biri zanneder, biri yaşar. Biri emeğin her aşamasında bulunur, diğeri heyecanın bittiği anda. Biri yarışa sıfırdan başlayarak sonunda şampiyon, diğeri yarış çizgisinde bekler kendini şampiyon ilan eder.
Bu yazının sonunda, bu tür yaşamdan zevk alanlara benim bir önerim var. Elmayı çiğnemeden yutmayı, adını ifade edemediğim fonksiyonların ön safhalarını yerine getirmeden sonuca gitmeyi hiç denediler mi? Hadi iyi kopyalamalar ve dahi zannetmeler…
Bekir Akkaya
Yayın Tarihi :
5 Aralık 2005 Pazartesi 03:00:59
Güncelleme :5 Aralık 2005 Pazartesi 10:53:52
Yorumlarınız
Fırat SERDAR IP: 194.27.64.xxx Tarih : 8.12.2005 14:50:01
Sayın Bekir Akkaya.Bu yazınızı okuduktan sonra sizi tekrar tebrik etmek istiyorum.Gerçekten bu yazı yazılması gereken ve herkesin okuyup ders alması gereken bir yazı(Özelliklede daha hayatın başlangıcında olan biz gençler için).tekrar bu tür yazılarınızı görmek dileğiyle.
Bekir AKKAYA IP: 85.103.75.xxx Tarih : 7.12.2005 04:32:08
Recephan1’e Bekir Akkaya’dan Cevap! Recephan1@mynet.com adlı şahsın benle ilgili sözlerine cevap verip vermeme noktasında epey düşündüm. Üniversite, yol ve Kumru’ya uyum noktasındaki düşüncelerinin yorumunu okuyanlar elbette değerlendirir. Bu bir bakış açısıdır kendisi böyle düşünüyorsa bize saygılı olmak düşer. Ancak başkaları ile ilgili kanaatleri ve başkalarının yaşam durumlarına yorum getirmesi hayli ilginç. Mesela ben kümeste yaşamak istiyorsam ya da birileri Kumruyu seviyorsa bundan kime ne? Ya da recep efendinin Kumruyu sevmemesinden ya da üniversite karşı olmasından ya da beni sevmemesinden bana ne? Kimse de recep gibi düşünmek zorunda olmadığı gibi recep’te benim gibi düşünmek zorunda değildir. Medeniyet ve mürekkep yalamak ya da entel takılmak bunları gerektirir. Gelelim şu 657 meselesine…Recep Bey kalbine dikkat etsin. Her an kalpten gidebilir. Sadece bu yazdıklarım ve çizdiklerim yüzünden 657’ye göre ödüllendirildiğimi her gelen mülki amirlerimden takdir aldığımı ve yaptığım çalışmalarımdan dolayı bütün kesimlerden ve özellikle Gurbetteki Kumrulular tarafından teşvik edildiğimi bilmesini arzu ederim. Recebin kulaktan dolma 657’sini bizim gibiler çok iyi bilir. Ve o yüzden de amirlerimizce takdir ediliriz, teşvik ediliriz. Recebe bile bizim yazılarımız ilham kaynağı olmuş, buralara yazma hevesi oluşturmuştur. Bu bile benim gibilerin bir başarısıdır. İsimsiz yazan bu şahıs bizler gibi açıkça ismini cismini yazsın da nerelerde ne kadar başarılı olduğunu görebilsek çok iyi olur. Mesela Kumru için neler yapmıştır? Hangi hayrın altına imza atmıştır? Kendisi çalışmalarını bize göndersin en ince ayrıntıya kadar buradan kendilerin ayrıntılı haberini yapacağım. Buralara sınırlı olarak yazacağına itirazlarını ayrıntılı bir şekilde göndersin sansürsüz yayınlayalım. Ama isimsiz misimsiz çok hoş bir durum değil. Üstelik gizlenme ve saklanma ihtiyacının neden yapıldığını çocuklar bile bilir. Şimdi bu mesajı okuyan insanlara soruyorum. Recep efendi “senin ne haddine diyerek ve el altından soba göstererek yazma”diyor. Şimdi sizler bana yazma ve büyük sözü dinle mi diyorsunuz yoksa “atma be recep din gardaşıyız mı” diyorsunuz…SAYGILARIMLA…Bekir AKKAYA
cezali_69 IP: 85.99.210.xxx Tarih : 6.12.2005 19:53:03
hocam yaptın yine yapacağını böyle yazıyı hic bir medya yazmaz sen yine farklı olduğunuı gösterdin.buna daha sayfalarca eklenebilir.iyiki varsın bekir hoca