"Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" (T.C. ANAYASASI Madde-173).
Geçtiğimiz hafta; "Borcu olan Bağ-kurlular'a, sağlık hizmeti verilmediği halde, sağlık sigorta pirimi tahakkuk ettirilip, cezalı(faizli) olarak tahsil edilmesinde ki haksızlığı" dile getirmiştim. Esnaf ve sanatkârlarımızdan yüzlerce teşekkür mesajı aldım, toplumun temel direği olan esnaf ve sanatkârlarımızın kadirşinaslığını bu vesileyle, şükranla anıyorum.
Yeşil Niksar Gazetesi, her kesimin sorunuyla ilgilenmekten ve yetkililere ulaştırmaktan haz duyan, hatta görev bilen bir yayın organı. Bu bakımdan yazarlarının ki de dahil, hiçbir yazısında siyasi endişe taşımaz. Gerçekler yazılır, haklının yanında yer alınır. Bu konuda tüm okuyucularımız emin olsun. Zaten doğrusu da bu; yerel basın bir grubun değil, 'halkın avukatı' olmalı.
Esnaf ve sanatkârlar olarak bilinen kitle; sosyal barışın teminatı ve aynı zamanda toplumsal refahın yaygınlaşmasında temel unsurdur. Geçtiğimiz yıllarda, koalisyonlar döneminin istikrarsızlık ortamında, ekonominin alabora olduğu günlerde, işsizlik dediğimiz problem, felaket boyutuna ulaşmamışsa; bunda, esnaf ve sanatkârlık sektörünün (gelir düzeyi yetersizde olsa) oluşturduğu istihdam hacminin payı büyük olmuştur. Küçük bir dükkan veya basit bir atölye de, 'baba-oğul-çırak' olmak üzere, üç aileye ekmek parası kazanma uğraşı verildiği, ideal olmasa da, en az üç kişinin iş sahibi olduğu dikkate alınırsa; esnaf ve sanatkârlığın toplum huzuru adına; önemli bir işlev üstlendiği hemen fark edilir.
Böylesi önemli bir kitleyi göz ardı etmeyen Anayasa yapıcıları, bu kesime özel bir hükümde koymuşlar; "Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır"(Madde-173). Demek ki; esnaf ve sanatkâra yönelik iyileştirici tedbirleri almak; yetkililer için Anayasal bir görev. O halde, esnaf ve sanatkârı işinden edecek, işyerlerini kapattırmak zorunda bırakacak; eylem ve işlemlerin sürdürülmesi, Anayasa'nın amir hükmüne aykırı. Tam tersine, esnaf ve sanatkârı korumak ve kollamak devlet yöneticileri için vazgeçilemez bir ödev.
Başbakan ERDOĞAN'da esnaflıktan gelme bir siyaset adamı. Sırça köşklerde büyümüş, bulunduğu makama tepeden inme gelmiş bir kişi değil. Toplumun içinden ve sıkıntıların pişirdiği bir süreçten geçerek 'Yüksek Makam'ına ulaşmış bir devlet adamı. AK Parti'de, Genel Başkanı gibi, dar ve orta gelir grubu vatandaş kitlesine dayanan bir parti. Yani bu kitlenin sorunlarını en iyi bilecek olanlar, AK Partililer. Oy vermiş olsun olmasın, halkımızın tamamına yakını, ERDOĞAN Hükümetine güven duyuyor; sorunların üstesinden geleceklerine, çiftçilere, sanayicilere tanınan teşvikler ve gösterilen kolaylıkların bir benzerinin, Bağ-kur borçlularına, esnaflara da sağlanacağına inanıyor ve bekliyor.
Başbakan ERDOĞAN; "sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmedik kimse kalmayacak, gücü yetmeyenin pirimi devletçe ödenecek" diyor. Zaten, bu söz sosyal devlet olmanın temel gereğinin de bir ifadesi. Hal böyleyken; esnaf ve sanatkârın, zor günlerinde; ilaç alamaz, muayene olamaz konumda bırakılmaları, sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına itilmeleri, yeşil kartlılara gösterilen sıcak alakanın bile kendilerinden esirgenmesi; hukuk diliyle izah edilebilir mi? Esnaf ve sanatkâr gerçekten sabır abidesi bir kesimdir, her türlü güçlüğe göğüs gerer. Onurludur; dilenmekten, ağlamaktan hoşlanmaz. Ama, her yiğidinde bir dayanma gücü vardır, o güç biterse, pes eder. Esnaf ve sanatkârın pes etmesi demek; sosyal çözülme, sosyal felaket demektir
Milletvekillerimiz sürekli halkın arasında. Çarşıda, pazarda, köylerde, sanayi sitelerinde, fabrikalarda sürekli nabız tutuyorlar, dert dinliyorlar. Ne kadar yoğun bir talep birikiminin altında olduklarını biliyorum. Hangi birini çözecekler? Devletin imkanları sınırlı, her sıkıntıya anında çare olunması güç. Ama, bir sıralama yapmak zarureti de var. Bu açıdan bakıldığında; esnaf kitlesinin dertlerinin öncelikle ele alınması hayati derecede önem arz ediyor. Vergi barışında olduğu gibi; bir 'pirim barışı' ilan edilmeli. Verilmeyen sağlık hizmetlerinin tahakkuku ortadan kaldırılmalı. Esnafa moral verilmeli; devletin, esnafın hemen yanı başında olduğu hissettirilmeli. ERDOĞAN Hükümeti'nin ve Milletvekillerimizin samimiyetle konuya yaklaştıklarına inanıyorum. Elbette, bilemediğimiz güçlükler vardır. Ama, tabandan yukarıya, dertleri dile getirmekte bizlerin görevi.
Sofrasından kuş sütü eksik olmayanlar, gece yattığı zaman keyifle sabah edenler, dünya yıkılsa malikanesine zarar gelmeyecek olanlar, yazdıklarımızı yersiz bulabilirler. Ama, biliyor ve inanıyorum ki; başta, halkın içinden gelmiş Milletvekillerimiz olmak üzere, Hükümet üyeleri ve tüm yetkililer, konunun ehemmiyetini takdir edeceklerdir.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi; amacımız, önemli bir kitleyi oluşturan esnaf ve sanatkârın öncelikli problem(ler)ini dile getirmek, çözüm aramak; körü körüne siyaset yapmak değil!
2005 Yılının, her konu da olduğu gibi; esnaf ve sanatkârın sorunlarının da çözüm yoluna girdiği bir yıl olacağına içtenlikle inanıyorum.
***