18
Mayıs
2024
Cumartesi
NİKSAR - TOKAT

BAĞ-KUR'LU ESNAF VE SANATKAR ÇÖZÜM BEKLİYOR!

"Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" (T.C. ANAYASASI Madde-173).
 
            Geçtiğimiz hafta; "Borcu olan Bağ-kurlular'a, sağlık hizmeti verilmediği halde, sağlık sigorta pirimi tahakkuk ettirilip, cezalı(faizli) olarak tahsil edilmesinde ki haksızlığı" dile getirmiştim. Esnaf ve sanatkârlarımızdan yüzlerce teşekkür mesajı aldım, toplumun temel direği olan esnaf ve sanatkârlarımızın kadirşinaslığını bu vesileyle, şükranla anıyorum.
            Yeşil Niksar Gazetesi, her kesimin sorunuyla ilgilenmekten ve yetkililere ulaştırmaktan haz duyan, hatta görev bilen bir yayın organı. Bu bakımdan yazarlarının ki de dahil, hiçbir yazısında siyasi endişe taşımaz. Gerçekler yazılır, haklının yanında yer alınır. Bu konuda tüm okuyucularımız emin olsun. Zaten doğrusu da bu; yerel basın bir grubun değil, 'halkın avukatı' olmalı.
              Esnaf ve sanatkârlar olarak bilinen kitle; sosyal barışın teminatı ve aynı zamanda toplumsal refahın yaygınlaşmasında temel unsurdur. Geçtiğimiz yıllarda, koalisyonlar döneminin istikrarsızlık ortamında, ekonominin alabora olduğu günlerde, işsizlik dediğimiz problem, felaket boyutuna ulaşmamışsa; bunda, esnaf ve sanatkârlık sektörünün (gelir düzeyi yetersizde olsa) oluşturduğu istihdam hacminin payı büyük olmuştur. Küçük bir dükkan veya basit bir atölye de, 'baba-oğul-çırak' olmak üzere, üç aileye ekmek parası kazanma uğraşı verildiği, ideal olmasa da, en az üç kişinin iş sahibi olduğu dikkate alınırsa; esnaf ve sanatkârlığın toplum huzuru adına; önemli bir işlev üstlendiği hemen fark edilir.
            Böylesi önemli bir kitleyi göz ardı etmeyen Anayasa yapıcıları, bu kesime özel bir hükümde koymuşlar; "Devlet, esnaf ve sanatkarları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır"(Madde-173). Demek ki; esnaf ve sanatkâra yönelik iyileştirici tedbirleri almak; yetkililer için Anayasal bir görev.  O halde, esnaf ve sanatkârı işinden edecek, işyerlerini kapattırmak zorunda bırakacak; eylem ve işlemlerin sürdürülmesi, Anayasa'nın amir hükmüne aykırı. Tam tersine, esnaf ve sanatkârı korumak ve kollamak devlet yöneticileri için vazgeçilemez bir ödev.
            Başbakan ERDOĞAN'da esnaflıktan gelme bir siyaset adamı. Sırça köşklerde büyümüş, bulunduğu makama tepeden inme gelmiş bir kişi değil. Toplumun içinden ve sıkıntıların pişirdiği bir süreçten geçerek 'Yüksek Makam'ına ulaşmış bir devlet adamı. AK Parti'de, Genel Başkanı gibi, dar ve orta gelir grubu vatandaş kitlesine dayanan bir parti. Yani bu kitlenin sorunlarını en iyi bilecek olanlar, AK Partililer. Oy vermiş olsun olmasın, halkımızın tamamına yakını, ERDOĞAN Hükümetine güven duyuyor; sorunların üstesinden geleceklerine, çiftçilere, sanayicilere tanınan teşvikler ve gösterilen kolaylıkların bir benzerinin, Bağ-kur borçlularına, esnaflara da sağlanacağına inanıyor ve bekliyor.
            Başbakan ERDOĞAN; "sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmedik kimse kalmayacak, gücü yetmeyenin pirimi devletçe ödenecek" diyor. Zaten, bu söz sosyal devlet olmanın temel gereğinin de bir ifadesi. Hal böyleyken; esnaf ve sanatkârın, zor günlerinde; ilaç alamaz, muayene olamaz konumda bırakılmaları, sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına itilmeleri, yeşil kartlılara gösterilen sıcak alakanın bile kendilerinden esirgenmesi; hukuk diliyle izah edilebilir mi? Esnaf ve sanatkâr gerçekten sabır abidesi bir kesimdir, her türlü güçlüğe göğüs gerer. Onurludur; dilenmekten, ağlamaktan hoşlanmaz. Ama, her yiğidinde bir dayanma gücü vardır, o güç biterse, pes eder. Esnaf ve sanatkârın pes etmesi demek; sosyal çözülme, sosyal felaket demektir…
            Milletvekillerimiz sürekli halkın arasında. Çarşıda, pazarda, köylerde, sanayi sitelerinde, fabrikalarda sürekli nabız tutuyorlar, dert dinliyorlar. Ne kadar yoğun bir talep birikiminin altında olduklarını biliyorum. Hangi birini çözecekler? Devletin imkanları sınırlı, her sıkıntıya anında çare olunması güç. Ama, bir sıralama yapmak zarureti de var. Bu açıdan bakıldığında; esnaf kitlesinin dertlerinin öncelikle ele alınması hayati derecede önem arz ediyor. Vergi barışında olduğu gibi; bir 'pirim barışı' ilan edilmeli. Verilmeyen sağlık hizmetlerinin tahakkuku ortadan kaldırılmalı. Esnafa moral verilmeli; devletin, esnafın hemen yanı başında olduğu hissettirilmeli. ERDOĞAN Hükümeti'nin ve Milletvekillerimizin samimiyetle konuya yaklaştıklarına inanıyorum. Elbette, bilemediğimiz güçlükler vardır. Ama, tabandan yukarıya, dertleri dile getirmekte bizlerin görevi. 
            Sofrasından kuş sütü eksik olmayanlar, gece yattığı zaman keyifle sabah edenler, dünya yıkılsa malikanesine zarar gelmeyecek olanlar, yazdıklarımızı yersiz bulabilirler. Ama, biliyor ve inanıyorum ki; başta, halkın içinden gelmiş Milletvekillerimiz olmak üzere, Hükümet üyeleri ve tüm yetkililer, konunun ehemmiyetini takdir edeceklerdir.
            Geçen yazımda da belirttiğim gibi; amacımız, önemli bir kitleyi oluşturan esnaf ve sanatkârın öncelikli problem(ler)ini dile getirmek, çözüm aramak; körü körüne siyaset yapmak değil!        
            2005 Yılının, her konu da olduğu gibi; esnaf ve sanatkârın sorunlarının da çözüm yoluna girdiği bir yıl olacağına içtenlikle inanıyorum.
***
       
            AK Parti, 2002 Kasım’ında, sorunlar yumağı kör düğüm olmuş bir Ülke devraldı. O günden bu yana, geceli gündüzlü samimiyetle çalışarak, işleri düzene koydu. Bir çok problemi çözdü. Geriye giden ekonomiyi rayına çekti. Tükenen umutları yeniden yeşertti. Başbakan ERDOĞAN’ın dediği gibi; 2005 yılı iyileşmenin tabana yayıldığı yıl olacak. Gidişatta onu gösteriyor.
            Ancak, önemli bir sorun kanayan yara olarak, neşter vurulmayı bekliyor: “Bağkurlular’ın uğradığı haksızlık”.  Birincisi tarım kesimine gösterilen, sanayici iş adamlarından esirgenmeyen ödeme kolaylıkları ve teşvikler maalesef esnaf ve sanatkarların Bağkur borçlarına gösterilmiyor. Halbuki; ekonominin de, toplumsal barışın ve huzurunda teminatı, esnaflar değil mi? İkinci önemli sorun ve hatta haksızlık şu; borçlu olan Bağkurlu’ya sağlık hizmeti verilmiyor! Ama, “sağlık pirimi” tahakkuk ettirilip borçlarının üzerine yeni kamburlar olarak ekleniyor. Yani devlet, sağlık piriminden vaz geçmiyor; bunun karşılığı olarak hizmette vermiyor! Bunun izahını yapacak bir hukukçu bulunabilir mi? Bu sorun, iyi niyetinden ve hakkaniyetinden asla şüphe etmediğimiz bu günkü ERDOĞAN Hükümeti’nin aldığı kararlardan veya yaptığı icraatlardan kaynaklanmıyor. Yıllardan beri böyle sürüp gidiyor...
            Bir örnekle anlatayım; ülkemizin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle işleri iyi gitmeyen dar gelirli bir küçük esnaf, 5 yıl boyunca Bağkur’a düzgün pirim ödeyememiş ve sürekli borçlu kalmış olsun. Beş yıl boyunca bu kişiye emeklilik keseneği ile birlikte emeklilik keseneği ile aynı miktarda (toplam piriminin yarısı) sağlık pirimi de tahakkuk ettirilmekte, yani 5 Milyar TL, anapara pirim borcu olan bir kişinin borcunun yarısı yani 2.5 Milyar TL’si sağlık piriminden oluşmakta ve neticede bu borcunu gecikme faiziyle birlikte ödemekte. Şimdi soruyorum: alamadığı ilacın ve yararlanamadığı sağlık hizmetinin pirimini Bağkurlu’dan almak, hem de cezalı biçimde almak, hukuk devleti mantığı ile bağdaşır mı?
            Bu yanlış düzeltilmeli! Ya Borçluya da sağlık hizmeti esirgenmemeli, yada, verilmeyen hizmetin bedeli alınmamalı!
            Sorun çözmekten haz duyan, dertlinin, haksızlığa uğrayanın daima yanında olan; Sayın Başbakanımız ERDOĞAN, tecrübesiyle ve birikimiyle bilinen Bakanımız BAŞESGİOĞLU, Tokatımız’ın ve bizlerin temsilcisi, İktidar erkini elinde bulunduran Milletvekillerimiz; Ergun DAĞCIOĞLU, Şükrü AYALAN, Zeyid ASLAN, Resul TOSUN ve İbrahim ÇAKMAK; lütfen, konuyu gündeme getiriniz ve haksızlığa son verilmesini sağlayınız. Yasal düzenleme mi gerekir, yönetmelik mi değişir, her neyse mutlaka yapılmalı. Feryatlar ve ahlar ‘arşa’ ulaşmadan bir çözüm! Bu çözümü getireceğinize de esnaf ve sanatkar inanıyor.
            Bağ-Kur borçlusu Esnaf ve Sanatkarlarımız sıkıntılı. İlaç alamıyor, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor, çocuğu ateşler içinde kıvranırken, Bağkur karnesini kullanamıyor! Yeşil kart bile vermiyorlar! Ailesine karşı mahcup, topluma karşı ezgin bir insan ne kadar işinde verimli olabilir? Ya, doktora gidemediğinden, ilaç alamadığından kaybedilen, kaybedilecek canların sorumlusu kim olacak! Hiç düşündünüz mü?
            Milletvekilimiz Dr. AYALAN konunun uzmanı; doktorlar muayenehanelerinde tedavi etmedikleri, ilaç vermedikleri hastalara, sırf randevu defterinde adları kayıtlı diye ücret tahakkuk ettirebilirler mi? Elbette ettirmezler. Bağkur’un yaptığı ise bunun tam tersi; vermediği hizmetin karşılığını talep etmek değil mi? Bu konuda şüphesi olan, ayrıntılı rakamlara ulaşmak isteyenler “www.bagkur.gov.tr” adresinde pirim yapılanmasına bakabilirler. Ora da görecekler ki; tahakkuk eden pirimin yarısı sağlık pirimidir.
            Önerimiz şu; bir, tarım kesimine sağlanan ödeme kolaylığı Bağkurlu’ya da sağlanmalı; iki, sağlık hizmeti kesintiye uğratılmadan borçlulara da verilmeli yada verilmiyorsa sağlık pirimi tahakkuk ettirilmemeli.
            Sosyal devlet anlayışı ile çağdaş yönetim biçimini en uygun kıvamda buluşturmayı başaran Hükümetimizden ve Milletvekillerimizden çözüm bekliyoruz.
***
Abdullah YILDIZ / KENTHABER-NİKSAR
Yayın Tarihi : 1 Şubat 2005 Salı 22:44:30
Güncelleme :15 Şubat 2005 Salı 09:10:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?