19
Mayıs
2024
Pazar
YENİŞEHİR - BURSA
Belediye Sayfaları

Tesise tepki yağıyor

Subaşı Köyü’nde yapılan bilgilendirme toplantısına yüzlerce vatandaşın yanı sıra CHP İl Genel Meclis Üyeleri Hüseyin Akkuş,Hasan Aslantaş, ilçe Başkanı Fahrettin Kasap, Belediye Meclis Üyesi Hüsnü Toka, MHP İl Genel Meclis Üyesi İbrahim Çetin, Tabipler Odası Yönetim Kurulu üyesi DR. Şeref Tuzcu, TMMOB Çevre mühendisleri Bursa temsilcisi Zerrin Kartal, elektrik Odası Bursa İl Başkanı Erdal Aktuğ, Doğader Başkanı Murat Demir ve yönetim kurulu üyeleri Caner Gökbayrak, Yusuf Gürsucu ile Ayhan Kazancı ve Nilüfer Belediyesi Yerel Gündem 21 Genel Sekreteri Mehmet Kartal katıldı.
Subaşı Köyü yakınlarında yapılmak istenen endüstriyel tıbbi atık bertaraf ve atıktan enerji dönüşüm tesisi için köy kahvesinin bahçesinde düzenlenen bilgilendirme toplantısında proje, konularında uzman kişiler tarafından bütün yönleriyle değerlendirildi.

Konuyla ilgili uzmanların anlattıklarından önemli başlıkları:

ATIKLARI YAKMAK ÇÖZÜM DEĞİL

Atıklar yakıldığında, çok daha zehirli atıklara dönüşerek havaya, suya ve toprağa oradan dabesin zinciriyle insana ve diğer canlı bedenlere taşınıyor. Bu atıklar insan bedenine bir kez girdiğinde on yılları aşan süreler boyunca bedenden dışarı atılamıyor. Bedende biriken bu zehirler, zamanla başta kanser olmak üzere, üreme sorunlarına ve akciğer hastalıkları gibi daha birçok sağlık sorununa neden oluyor.

ATIK YAKMAK ÇÖZÜM DEĞİL SONUN BAŞLANGICIDIR!

Atık yakma tesisleri her ticari işletme gibi kar elde etmek için kurulurlar. Atık yakma tesisleri varlığını sürdürmek için atıkların sürekliliğini garanti altına almak isterler. Hatta her işletme gibi atıkların belli oranda artacağını hesaplayarak, yıllar içinde büyümeyi de kendilerin hedef olarak seçerler. Yakma tesisleri için atıklar, sürekli üretilmelidir. Atık yakma tesisleri, daha çok kirletmeyi teşvik eder.

ATIK YAKMAK TEHKLİKEYİ ÇOĞALTIR

Atık yakma sonucu atıklar, kendinden çok daha zararlı başka biçimlere dönüşerek çevreye dağılırlar. Başlangıçta katı ya da akışkan durumundaki atık, yakıldığında karbondioksit ile birliktebirçok kirletici ve ağır metalin gaz halinde çevreye yayılmasına neden olur. Yanma sonucu oluşan kül, ne kadar önlem alınsa da bacadan çıkışına engel olunamayan gazlar gibi çevreye yayılarak toprağa, suya, besinlere oradan da hayvan ve insan bedenine girer. Bu toksin maddeler ve ağır metaller bedene bir kez girdi mi, yıllar boyunca bedenden dışarı atılamazlar. İşte bu nedenle bu zehirli maddeler 'KOK - Kalıcı Organik Kirletici' olarak adlandırılmaktadırlar. Kanser, üreme, bağışıklık sistemi sorunları başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa neden olurlar.

YAKMA DÜŞÜNCESİNİN İFLASI

Dünya ülkeleri geçte olsa zehirli atıkların yakma düşüncesine karşı sınırlamalar ve önlemler geliştirmeye başlamış olsa da, bu konudaki çalışmalara ülkemizde henüz yeni Nisan 2009’da onaylanan Stockholm Sözleşmesi ile başlatılabilmiştir. Kanun ve yönetmeliklerdeki düzenlemeler henüz yapılmadığı için, bu durumdan yararlanmak isteyen bazı sermayedarlar atık yakma tesisleri kurma çalışmaları başlatmıştır. Termik santraller, çimento fabrikaları gibi bu yakma tesisleri de AB sürecinde Türkiye’nin önüne engel olarak çıkartılacak yanlış yatırımlardır.

AĞIR METALLER TEHLİKELİ BİÇİMLERE DÖNÜŞÜRLER

Ağır metaller, yakıldığında yok olmaz, olduğu halden daha tehlikeli biçimlere dönüşürler. Havaya salınan ağır metaller, toprağa, suya ve oradan da canlı bedenlere taşınırlar. Ağır metallere maruz kalan insanlarda, ruhsal ve nörolojik etkilere bağlı davranış bozuklukları, metabolizma sorunları gözlemlenmiştir. Maruz kalınan ağır metal oranına göre sakatlıklar ve bazı organların görevini yapamaması gibi ciddi rahatsızlıklar ortaya çıktığı belirlenmiştir.

ASIL TEHLİKELİ OLAN KÜLLER

Atık yakma tesislerinde yakılan her üç ton atıktan yaklaşık bir ton kül oluştuğu belirlenmiştir. Bu tesislerden havaya karışan ağır metal ve KOK’lardan yüzlerce kat daha fazlası uçan küllerle çevreye yayılmaktadırlar. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kül boşaltım alanlarındaki küllerin rüzgarla birlikte çevreye yayılması engellenememektedir. Kül toplama alanlarının su geçirmez olduğu iddia edilen zemini göreceli bir koruma sağlamaktadır.Küller yok olmaz. İçerdiğindeki zehirli atıklar zamanla azalmaz ve aksine daha başka zehirli bileşikler oluşabilir. Deprem, sel dışında yalnızca geçen zamanla bile kül toplama alanlarında sızıntıların oluşması kaçınılmaz bir sondur. Sızıntı yeraltı sularını kirletir. Suyun doğal çevrimi kirliliği her alana yayar. Besinler kirlenir ve kirlilik sonunda insana kadar ulaşır.

KÜLLERDEN DOLGU MALZEMESİ OLMAZ

Küllerin çeşitli inşaat ve dolgu malzemesi olarak kullanılma düşüncesinin ne kadar büyük sorunlar yarattığı zamanla anlaşılmıştır. 1994–1999 yılları arasında İngiltere’nin Newcastle kasabasında asfaltta dolgu malzemesi olarak kullanılan küllerin etrafa zehirli maddeler sızdırdığı anlaşılması üzerine asfalt sökülmek zorunda kalınmıştır.

KANSER, SOLUNUM HASTALIKLARI VE SİNİRSEL HASTALIKLAR

Yakma tesisleri çevresindeki insanlar kirlilikten en çok etkilenen kitleyi oluştururlar. Burada üretilen her türlü besin kirlidir. Yakma tesisleri çalışanları ve yöre halkında kanser, solunum hastalıkları, nörolojik hasarlar, üreme sorunları, cenin üzerinde bozulmalar gibi çok ciddi etkenler belirlenmiştir.
Yakma tesislerden uzak olmak bir kurtuluş olmadığı da bilinmelidir

ÇÖZÜM, DOĞAYA ZARARSIZ ÜRETİM SÜREÇLERİDİR

Araştırmalar yaparak üretim süreçlerini doğaya ve insana zararsız boyutlara çekmek yerine, yakarak kurtulacaklarını yuman fabrika yöneticileri ve patronlar, yalnızca hukuksal boyutta bu yükümlülükten kurtulmakta ama gerçekte yakılarak atıkların daha zararlı biçimlere dönüşmesine aracılık etmektedirler.

 

Tayfun Sırman / Yenişehir KENTHABER
Yayın Tarihi : 15 Haziran 2009 Pazartesi 10:10:40
Güncelleme :16 Haziran 2009 Salı 11:59:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?