5
Mayıs
2024
Pazar
ÇANAKKALE

RUS ASKERLERİN TORUNLARI DA ANZAKLAR GİBİ BURAYA GELMELİ



Gelibolu’da dikilen abide sayesinde artık Rusya askerlerinin torunlarını da bekliyoruz 


Gelibolu Yarımadası’nda 17 Mayıs cumartesi günü Rusya’nın onurunu koruma vakfının (Rus Milli Şeref Merkezi Vakfı) girişimi ve Çanakkale Valiliği’nin desteği ile bir Rus anıtı açıldı. Bunun için Rusya’dan gelen, mütarekede Gelibolu’da yaşayan askerlerin çocuk ve torunlarını Rusya Başkonsolosluğu getirdi. Başkonsolosun gayreti ve Çanakkale valisinin alicenap işbirliğiyle bir anıt açıldı. 

Hiç şüphesiz Gelibolu’da çarpışan kuvvetler en başta anavatan topraklarını savunan Türk ordusu ve taarruz edenler Büyük Britanya, Avustralya, Yeni Zelanda, hatta Hindistan’dan toplanmış askerler, bir varlık gösteremeyen Fransız donanması ve az sayıdaki askeri birlikleridir. 

1915’ten bugüne Çanakkale savaşlarının yıldönümünü kutlayan, şehitleri ve kayıpları için abideler diken, mezarlıkları tanzim edenler bu ülkelerdir. İtiraf etmek gerekir ki; dünya tarihinde kahramanca bir savunma veren Türkiye, Çanakkale anıtını dikmekte geç bile kalmıştır. 

Hiç şüphe yok ki Birinci Büyük Harp’in kalabalık ordularının başında gelen Almanya ve Avusturya-Macaristan birlikleriydi. Bunların Çanakkale savunmasında komutanlık, kurmaylık, bazı alanlarda teknik destek dışında savunmaya canı gönülden katıldığını söylemek mümkün değildir. Almanya, Rusya cephesindeki parlak fakat kolay zaferinden sonra batıda Marne cephesine yüklendi ve motorize Fransız ordusunun tarihindeki en yurtsever savunması karşısında durakladı.

Türk orduları hem General Kış’la hem Ruslarla savaştı
Doğu cephesinde Britanya İmparatorluğu ile tek başına kalan Türkiye imparatorluk ordularına kalabalık bir Alman savaşçı desteği söz konusu değildir. Bu tip bir yardımı Galiçya da Rusya karşısında tökezleyen Avusturya’ya yapmaktaydı. Üstelik herkesin bildiği gibi perişan Avusturya imparatorluk ordularına Başkomutan Vekili Enver Paşa da yardım etme kararını aldı. Galiçya’ya Ruslara karşı bir kolordu gönderdik ve İtalyanlara karşı da Alpler’de Avusturya’ya gene takviye yolladık. 

Türk orduları Sarıkamış cephesinde ani bir kararla donanımsız ve yorgun bir biçimde General Kış başta olmak üzere Ruslarla da çarpıştı. Bu cephedeki facia tamamıyla teknik donanımsızlık ve kötü planlama neticesidir. Çanakkale savunması ile Britanya ve Fransa, Rusya’ya yardım gönderemediler; bu durum da üç askerin bir tüfekle savaşmak zorunda olduğu Rus ordularının donanımsızlığı ve cephe gerisinde halkın açlığı üzerinde çok etkili oldu. 

Kuşkusuz Rusları Gelibolu’da görmedik. İhtilal dolayısıyla savaştan erken çekilen ve 1918 başında Almanya ve Türkiye ile Brest-Litovsk barışını imzalayan Rusya’nın mütarekede de galip devletler arasında yer alamadığı açıktır.
Ne var ki mütareke döneminde mağlup Osmanlı imparatorluğu ve başkent İstanbul başka Ruslar gördü; Ekim Devrimi’nden sonra kısmen monarşiye kısmen de Kerenski ve Prens Lvov’un yönettiği Cumhuriyet Rusya’sına sadık kalan ordular, başta General Vrangel, Denikin ve Amiral Kolçak olmak üzere toparlanmış ve Bolşeviklerle iç savaşa başlamıştı. 

İç savaş yer yer iki, yer yer üç yıl devam etti; Vrangel’in kesin mağlubiyeti 1920 ve 1921’de belli oldu ve 50 bin kişilik kuvvetiyle Türk imparatorluğunun başkentine sığındı. Bunlar Beyaz Ordu mensupları ve bizim kafamızda Beyaz Rus diye kaldı.

Halk onları da İngiltere’nin kurbanı olarak gördü 

İngiliz işgali altındaki İstanbul aç ve perişandı; bu askerleri Britanya işgal kuvvetleri gaddar ve umursamaz bir tavırla Gelibolu Yarımadası’na sürdü. İlk anda çoluk çocuklarıyla gelen bu subaylar ve askerlerin önemli bir kısmı ağır iklim koşulları, açlık ve hastalıktan telef oldular. 

Eldeki hatırata ve nakle göre yerel halk Moskofları da nefret edilen İngilizin kurbanı olarak görmüş ve ellerinden geldiği kadar müzahir olmuşlardır. Gerçi onların da ellerinden bir şey geldiği yoktur. Rus kavmi bu, her zorluğa dayanırlar; az zamanda toparlanıp okullarını, kiliselerini kurmuşlar ve yaşamaya çalışmışlardır. Ve bir müddet sonra da göç başlamıştır. Ama mütarekenin acı atmosferini Türkler düşmanlarının, Ruslar da müttefiklerinin sayesinde yaşamışlardır. Böylelikle Birinci Cihan Harbi’nin dramatik tarihi bütün unsurlarıyla mukaddes toprak Gelibolu üzerinde anıtlaşmış oluyor. 

Ey Türkiye ana, müşfik kollarında Rusya’nın kovulmuş, hakları alınmış evlatlarını da barındırmaya çalıştın; bu abidenin dikilmesi çok savaşan ama dost kalacak olan iki kavmin geleceğini de gösteriyor. Aynı yıllarda Rusya’da esarette olan ve dönebilenlerin hatıratını okuduğumuzda bir şeyi daha görüyoruz. İngiliz esiri olan Türk subay ve evlatlarının çektiği kahır, karşılaştıkları düşmanca çevre ve yaşadıkları bütün zorluklar Rusya’daki Türk esirler için aynıyla vaki değil; savaşlar ve esaret acımasız, ama her halkın huyu suyu farklı olduğu böyle zamanlarda daha iyi görülüyor. 

Çanakkale’ye her yıl gelenler sadece Anzaklar olmasın, Rusya askerlerinin torunları da gelmeli.

 

Milliyet
Yayın Tarihi : 29 Mayıs 2008 Perşembe 14:04:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?