5
Mayıs
2024
Pazar
ÇANAKKALE

Gazeteciler Bozcaada'da buluştu

Basın Enstitüsü Derneği tarafından düzenlenen "Basın Özgürlüğü Çalıştayı" Bozcaada'da gerçekleştirildi. 

Bozcaada Ataol Tatil Çiftliği'nde gerçekleştirilen çalıştaya Çanakkale'den ve diğer illerden çok sayıda gazeteci, yazar, televizyon yapımcısı ve avukat katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasın yapan Basın Enstitüsü Derneği Başkanı Yazar Ferai Tinç, Enstitüsü çalıştaylarının ilkini İstanbul'da yaptıklarını, Bozcaada yapılan programının ise ikinci "Basın Enstitüsü Derneği Basın Özgürlüğü Çalıştayı" olduğunu söyledi. Başkan Ferai Tinç, çalıştayların amacının basını kapsayan yasalar ve gazetecilerin karşılaştığı sorunları tartışmak olduğunu söyledi. Tinç, ayrıca Bozcaada'da yapılan çalıştayda Türk Ceza Kanununun 301. maddesindeki konular, 301 sonrası ve basın özgürlüğü önündeki engeller ile ilgili gazetecilerin aydınlatılması olduğunu belirtti. 

Gazeteci yazar Haluk Şahin ise, "Bizde basın özgürlüğü mücadelesini 1950'li yıllarda görebiliyoruz. Bir tarihsel gelenek eksikliğimiz var. Kültürel olarak ta gayri müsait bir kültürüz. Günümüz basınında da insanların ne yaptıklarından ziyade ne dedikleri de değerlendiriliyor. Bu da basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili olarak önümüze çıkıyor. Bunun sonucunda da yaptırımlar gerçekleşebiliyor. 301. madde ile ilgili de basına kısıtlamalar geliyor. Basın konseyi olarak 301. maddeye karşı çıkmıştık" dedi. 

"301. madde sonrası basın özgürlüğündeki engeller" konusunda Turgay Olcayto yönetiminde başlayan oturumda İstanbul Barosu Avukatı Turgut Kazan, İstanbul Barosu Avukatı Yücel Döşemeci ve Çanakkale Barosu Avukatlarından Erdal Gezen gazetecileri aydınlattı. 

İstanbul Barosu Avukatı Turgut Kazan, "Hukuka şunu getirdik. Düşünce özgürlüğü adamın kafasındaki değil, açığa vurduğu zaman özgürlüktür. Bunlar biz okurken yazılmamıştı daha biz böyle öğrenmiştik. 301 basın yasasının adalet toplantılarına da katılmıştım. Hem özgürlükler açısında, hem güvenceler açısından basın kuruluşlarının da gazeteci arkadaşların da benimsediği bir basın yasası yapıldı. Bu yasalarda bazı şeylere dikkat etmek gerekiyor. Mesela intihara özendirmek, bu konuda baş ağrıtabilir. Bunlara birçok madde eklenebilir. Mesela iftira suçu uygulanmaya başladı. Basın mensuplarına çok yolsuzluk yazdıkları için kızıldığından yolsuzluk haberleri için davalar açılmaya başlandı. Oysa iftira savcılığa başvurmuşsanız suç oluşturacak bir şeydir. Hukuku özümsemediğiniz zaman maddeler tehlikeli olabiliyor" diye konuştu.

GAZETECİLER SORUNLARINI DİLE GETİRDİ
 
Basın Enstitüsü Derneği tarafından düzenlenen Basın Özgürlüğü Çalıştayı'nın ikinci oturumda ise yerel medya sorunları tartışıldı. Olay Gazetesi'nden Işık Narler başkanlığındaki oturumda yerel gazeteciler yaşadıkları sorunları dile getirdi. Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Boğaz Medya Sahibi İsmet Akıncı, yerel gazetelerin maliyeti ve çekilen ekonomik zorluklar hakkında katılımcıları aydınlattı. "Yerel medyanın önündeki ekonomik engeller, ekonomik tehdit aşılmadan yerel medyada basın özgürlüğünden söz edilebilir mi? konusunda konuşma yapan Akıncı, "Çanakkale'de yerel gazete çıkaran bir kişi olarak bir günlük gazetenin aylık bir maliyetini yaptım. Kalıp, matbaa, çalışanların resmi ilan alabilecek bir seviyede günlük gazetenin maliyeti yaklaşık 18 bin YTL. Yıllığa vurduğunuz da bu 250 bin YTL civarında. Bunu şöyle düşünürsek, Çanakkale'de 10 YTL, 15 YTL arasında aboneliklerle ve ucuz alınan reklam ücretleriyle bunu çıkaracaksınız ki bu çok zor. Ekonomik boyutta yerel gazeteler çok zorlanıyorlar. Siyasiler peki ne yapıyor, kendi gazetelerini çıkararak onlara destek veriyor. Şu anki 20 yıllık gazetelerin karşısında güç olsun diye yerel gazete çıkarılmasına destek olanlar var. Biz yerel gazeteler büyüyemedikçe bu gazeteler büyüyor. Bu gazeteler 18 ay sonra da resmi ilan alacaklar. Bu defa gazeteci bile olmayan insanlar resmi ilan desteği ile gazete çıkaracaklar. Bu şekilde yapılan gazeteciliğin kalitesinde de özgür basın ve tarafsızlık anlayışı da kalmıyor" dedi. 

Kalem Gazetesi sahibi İlker Yurttaş ise, kente gazeteciye bakış ile ilgili konuşma yaptı. Yurttaş, "Çanakkale'de yaptığımız gazetecilikte yaşadığımız en büyük sorunlardan biri kalitesizlik. Aramızdaki bazı arkadaşlar sebebiyle Çanakkaleliler gazetecileri hor görmeye başladı. Bazı gazeteciler yemekli sohbetlere çağırılıp, kişiler tarafından yönlendirilmesiyle yapılan haberler sonucu tüm arkadaşlarımız zor duruma düşüyor. Gazeteciler ikramlar ile satın alınmak isteniyor ve çalışanlar kalitesiz olarak görülüyor. Halbuki diğer gazeteciler bu şekilde değiller. Biz ne sorunlar ne zorluklar çektik gazetemizi bu şekilde satmayarak ayakta tuttuk ve okuyucularımıza ulaştırdık. Gazetecilik mesleği saygın bir meslektir. Buradaki tüm arkadaşlarımda benim gibi düşünmektedir" diye kaydetti. 

Olay Gazetesi Sahibi Aynur Narler de, Kuzey Ege'de yerel medyanın genel durumu konusunda görüşlerini bildirdi. Narler, "Böylesine küçük bir bölgede maddesel olarak yaşamı sürdürmek, siyasi baskılar, ekonomik baskılar, hukuksal sorunlar, personel sorunları bunlar yerel basını zor duruma sokuyor. Ayrıca her değişen iktidarda iktidarlar kendi yerel basını oluşturmak istiyorlar. Bunlar gazeteleri sıkıntıya sokuyor. Çanakkale'de yerel basın çok güçlüdür. Şöyle bir çalışan sayısı ve ailelerini hesaplasak bin kişilik bir aileyiz" dedi. 

Çalıştayda yazar Ahmet Hakan da, "301 Sonrası Televizyon Yayıncılığı Artık Özgür mü?" konusunda katılımcılara bilgiler verdi. Hakan, "Televizyon yayıncılığı anlamında sorumlu bir mevkide olmadığım için program yapan birisi olduğum için sorumlu mevkide bulunanlar kadar derinlemesine bilgi sahibi değilim ama, bildiğim kadarıyla pratikte nelerle karşılaştığımız konunda bir şeyler söylemek isterim. Ben on sene boyunca bir televizyon kanalında haber sorumlusuydum ve o zamanlar ne olup bittiğini görüyordum. 

Radyo Televizyon Üst Kurulu yasası hangi değişimlere uğruyor o döneme hakimdim. Ama yaklaşık beş yıldır böyle bir görevim yok ve beş yıldır da olan biten değişikliklerden çok fazla haberdar değilim. Sadece şöyle diyebilirim. Televizyon yayıncıları normalde gazete yayıncıları ya da gazetecilerin yasal açıdan karşılaştıkları her türlü kısıtlamalara maruz kalıyorlar. Bunun üzerine Radyo Üst Kurulu'nun yasasının getirdiği kısıtlamalar da biniyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun getirdiği kısıtlamalar televizyona getirilen ceza şeklinde olduğu için televizyonda haber yapan televizyonda program yapan insanlar TV yöneticileri tarafından en baştan uyarılıyorlar. İkincisi bu yeni Radyo Üst Kurulu yeni bir alışkanlık peyda etti. Bazı programcıları direkt arayarak şifaen uyarıyor. Yani RTÜK başkanı bir programcıyı arıyor ve reklam arasını sen geç verdin falan diye uyarıyor" diye konuştu. 

Basın Enstitüsü Derneği tarafından düzenlenen Basın Özgürlüğü Çalıştayında Bozcaada Ada Postası gazetesinden Liza Lai, Açık Radyo deniz aşırı programı yapımcısı Deniz Pak, Turkish Daily News'den Gül Demir, Cumhuriyet Gazetesinden Nilgün Cerrahoğlu konuşmalar gerçekleştirdi. Programa çok sayıda yerel gazete muhabiri ile yazarlar katıldı.

İHA
Yayın Tarihi : 19 Temmuz 2008 Cumartesi 09:05:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?