Salim Bey , Fethi Efendi'ye damat olduktan sonra tasavvufa ve edebiyata yönelerek etraflı bilgi sahibi oldu. Çok dindar bir kimse olduğunu, bir çok tekkeye birden devam ederek âyinlere katıldığını çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. Ney üflemesini Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhi Neyzen Salih Dede'nin üvey kardeşi neyzen ve giriftzen Said Dede'den öğrendi. Hoşsadâ adındaki eserde ney hocasının neyzen ve tanburi Oskiyan Efendi olduğu belirtiliyor. Oysa bütün kaynaklar bu konuda hocasının Said Dede olduğu noktasında birleşiyor. Bununla beraber Oskiyan Efendi'den de ders almış olması uzak bir ihtimal değildir.
Ünü İstanbul’a yayıldıkça mûsiki sever çevrelerce aranan bir neyzen oldu. Üsküdar Mevlevihanesi'nde ki neyzenliğinden başka Kıyami tekkelerinde ''İsm-i Celâ1'' sırasında mansur çalardı. Giriftzen Rıza Bey'in (öl.1886) yakın dostu olduğundan, gidilecek yerlere genellikle birlikte giderler , biri ney üflerken diğeri dem tutardı. Şiirlede uğraşarak bazı şiirler söylemiştir .Yaşadığı sürece isteyen her heveskara bu sanatı öğretmiş, hayli öğrenci yetiştirmiştir Bunların içinde en ünlüsü Neyzen Aziz Dede'dir .Söylendiğine göre bazı hatırlı kimselerin konaklarına derse giderdi. Bu yıllarda piyano konaklara girmeye ve Türk musikisi icrasına katılmaya yeni yeni başlamıştı.
Salim Bey de bu gidişe ayak uydurmaya çalışmış, piyano ile eser icra edilirken akort tutmadığından, ney'in boyunu biraz kısaltarak akordu tizleştirirmiş.
Söz eseri de bestelemiş olmasına rağmen daha çok saz eserleriyle tanınmış, bunların çoğu sevilmiş ve tutulmuştur. Zevkli ve güçlü istidadı sayesinde saz mûsikimize ölmez eserler hediye etmiştir .Bir tarikat müntesibi ve tasavvufla uğraşan bir kimse olmakla birlikte, eserlerinde daha çok duygu ve düşüncenin hakim dolduğu bir yolda ilerlemiştir. 117 Saz eserlerinin repertuarımızda beş peşrevi ile dört saz semaisi bulunmaktadır .