16
Mayıs
2024
Perşembe
PINARHİSAR - KIRKLARELİ

Edirne Bunları Aşmalı


Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin her yükselişinde meydana gelen taşkınlar neticesinde bölgedeki vatandaşlar çiftliklerindeki hayvanlarını koyabilecek güvenli yerler aramak zorunda kalıyorlar, yeri geliyor geçim kaynakları olan sütleri şehir merkezine ulaştıramıyor olmanın sıkıntısını yaşıyorlar.

Hatta yakın zamanda ineklerini her gün sağmak zorunda olduklarını belirten, özellikle Karaağaç ve Bosnaköy muhitlerinde yaşayan vatandaşlar, taşkın nedeniyle sütlerini şehir merkezine ulaştıramayarak, yaklaşık 2 ton sütü dökmek zorunda bile kalmışlardı.

Taşkınlar nedeniyle nehir kenarlarında bulunan işyerleri, çay bahçeleri, parklar, askeri sosyal tesisler, Balkan Şehitliği, Köprüler, Kırkpınar Güreş Alanı ve Evliya Kasımpaşa Camii sürekli sular altında kalıyor.

Yeri geliyor Kapıkule Sınır Kapısı ile Pazarkule Sınır Kapısı'nda taşkınlar yüzünden giriş-çıkış yapılamıyor.

Yıllardır yaşanan her sel felaketinde, yaşanan her taşkında böylesine sıkıntılarla baş başa kalan ve zorluklarla mücadele etmek zorunda vatandaşlar bu yaşananlar karşısında hiçbir çözüm yolu düşünemiyorlar mı?

Her an taşkın olabilecek korkusuyla, uykusuz geceler geçirmeye, mallarının, davarlarının başında korku içerisinde beklemeye daha ne kadar katlanabilecekler?

Her seferinde mevsimlik yaşantı yapar gibi, yaz aylarında veya iyi havalarda o bölgelerde yaşayıp, yağışlı havalarda söz konusu bölgeleri terk mi edecekler?

Ya siyasiler, bürokratlar, idari ve ya mülki amirler Edirne'nin her yıl başına bela olan bu durum karşısında hala sessiz mi kalacaklar?

Edirne’de İl Kriz Merkezleri oluşturmak sorunların çözülebilmesi açısından ne kadar yeterli olabilir?

Taşkınlara karşı, Sivil Savunma, Jandarma, Belediye, Özel İdare, DSİ ekipleri ile kurtarma ekipleri hazır halde bekliyor olmaları, komşumuz Bulgaristan’ın baraj kapaklarını açması durumunda oluşabilecek bir sel felaketi karşısında ne kadar yeterli olabilir?

Tamam, belki kurtarma ekiplerinin yardımlarıyla ve girişimleri ile can kaybı olmaya bilir… Taşınabilir mal kaybı da en aza indirgene bilir… Ancak taşınmaz malların ve bu taşınmazlara ihtiyacı olanların mağduriyetleri nasıl giderilecek?

Resmi Kurum ve Kuruluşlar ile bazı Sivil Toplum Kuruluşlarının uğraşları, mücadeleleri ve bir takım çalışmaları elbette göz ardı edilemez. Lakin ne zaman ne ile karşılaşacağı belli olmuyor ki.

Son yaşanan gelişmelere bakıyoruz; sağanak yağışlar ve Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması nedeniyle taşan Meriç ve Tunca nehrinin tam ortasında bulunan özel bir öğrenci yurdu sular altında kaldığı ve öğrencilerin yurda ulaşabilmek için suların içine girdiği ve duvarlar üzerinde yürümek zorunda kaldıkları görülüyor.

Burada suç kimin?

Baraj kapaklarını açan Bulgaristan’ın mı?

Öğrencilerin mi?

O yurdu göz göre göre oraya inşa edenin mi?

Yurdun oraya inşa edilmesine göz göre göre izin verenin mi?

Yoksa her yıl olduğu halde bu taşkınların yaşanmaması, ya da en aza indirgenmesi için bir çözüm üretmeyenlerin mi?

Zamanında Osmanlı İmparatorluğu’na Başkentlik yapmış, şimdilerde ise adeta Trakya’nın Başkenti konumunda olan Serhat Şehrimiz Edirne’nin bu olayları şimdiye kadar aşması gerekirdi diye düşünüyorum ben.

Zamanında Edirne’de yapılan hanlar, çarşılar, camiler, köprüler, onca tarihi eser inşa edilirken; teknolojiden uzak, sadece insan gücü ve zekâsı ile ortaya çıkarken, şimdi ise her türlü imkânın mümkün olduğu günümüzde, özellikle Edirne’nin coğrafi konumunu da göz önüne alacak olursak bu konunun üzerine fazlasıyla düşülmeli.

Belki bu sorunları gidermek tahmin edildiği gibi, pek o kadar kolay olmaya bilir… Fakat daha fazla beklemekten ve olayları akışına bırakmaktansa; bir takım girişimlerde bulunulması, bazı çözüm yolları aranması ileride daha fazla tehlikelerle karşılaşılmaması için atılan en mantıklı adım olacaktır.

Bu adımı atmak için birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, beraberce çözüm üretmek gerekir. Eğer, Edirne’nin kâbusu durumuna gelmiş bu taşkın olayları sadece Edirne sınırları içerisinde halledilemiyorsa da, bu durum bir ülke sorunu haline getirilerek gerekirse TBMM’de bile ele alınmalıdır.

Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi yener.
Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa, o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur.
Milli sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz. K.Atatürk

Yayın Tarihi : 22 Kasım 2007 Perşembe 11:45:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?