19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

"Abest"le iştigal

Bodrum kalesindeki işkence hanenin kapısındaki “INDE DEUS ABEST”( Tanrının bulunmadığı yer) , kitabesi,500 yıl kadar önce Bizans Şövalyeleri tarafından yazılmış mı idi? Yoksa şimdiki Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün’ün iddia ettiği gibi,1999’da (işgüzar) müze müdürü Oğuz Alpözen tarafından yazdırılmış, oraya konmuştu? 

Bu, aslında mesele olmaması gereken olayın, günlerdir, gündemi ve Turizm ve Kültür Bakanını işgal etmesi garip. Ama Bakan da, bu iddianın altında başka bir çapanoğlu, – inananlar-inanmayanlar davası- olduğu için, “sonradan yazılmışsa ne olmuş” deyip, işi kesip atamıyor. Çünkü belki de dinsizlere Allaha inanmayanlara, prim vermekle suçlanırım diye! 

Bir defa, Alpözen olmayan bır kitabeyi neden icat etsin? Fantezi olsun diye yapmışsa belki yanlış, ama Kalenin bir yerinde unutulmuş olan kitabeyi çıkarıp,, İşkencehanenin kapısına koyduysa, bu onun dinsiz, imansız ve Allahsız olduğunu mu gösterir?
Bu olayın patlamasına, anlaşılan, geçen yıl “dindar” bır ziyaretçinin bu ibareyi Allah'ı tanımamak olarak algılaması ve şikâyet etmesi- birilerinin de bu olaya sarılmaları neden olmuş! 

Bence, tam anlamıyla bır bağnazlık ve abesle iştigal olayı! Çünkü, bütün semavi dinlerde yüce Allah her yerde hazır ve nazırdır. Hatta eski Roma ve Yunanda da, “tanrıların bulunmadığı yer yoktur… Şövalyelerin de Bodrum kalesindeki işkence bölümünün kapısına bu ibareyi, oraya işkence yapmak için soktuklarına “Burada Tanrıdan medet ummayın” demek için koymuş olmaları muhtemeldir 

ZAMANIMIZDA
Zira zamanınızda da, işkence görenler veya banım gibi, bu tehditle karşılaşmış olanlar bilirler ki, o işkence odalasrında, “Allahsız gardiyanlar” karşısında Allaha yakarmanın pek faydası olmaz!
27 Mayıs 1960’dan sonra tıkıldığımız Yassıada’nın bir Komutanı vardı… Rahmetli Turhan Dilligil, ona “ Allahsız Gardiyan” adını takmıştı. Bu Komutan, bizleri, adada Bizans’tan kalma zindanlara sokmakla, tehdit ederdi… Ben, şükürler olsun ki zindana sokulmadım. Ama yiğit koğuş arkadaşım, rahmetli Hamido- Hamit Fendoğlu- birkaç defa sokuldu. O da,galiba,bir. Birkaç gün ,rutubetli zindanda , aç<susuz tecrit edilmekten başka işkence görmedi… Ama o dönemde başkalarına “Bizans işkencesi” olmasa bile “baskılar” yapılmış olduğu malûmdur! Bu baskıları görenlerin Allaha yalvarmaları neye yaradı? 

APO-BEŞİKÇİ
Abdullah Öcalan İmralı’dan, Türk olduğu halde aydın olmak uğuruna, Kürtçülük yapan İsmail Beşikçi aleyhine “kişiliğine hakaret ettiği için, dava açılmasını istemiş… Cumhuriyet Savcısı bu davayı kabul eder, dava açılır mı, bilmiyorum, ama 1999 Mayıs’ında APO beni de kendisine “katil, cani” dediğim için, dava atmış ve Bakırköy Cumhuriyet Savcısı da. İmralı’da “mukim”, “şikâyetçi”<Abdullah Öcalan tarafından açılan davanın 17 Kasım’daki ilk duruşmasına “sanık” olarak, cezalandırılmam isteğiyle celbe diyordu. Sonra Basın Kanunda yapılan değişiklik üzerine- suçun "bır daha işlenmemesi" kaydıyla, tecil edildi. Ana ben, APO’ ya katıl-canı demeye devam ediyorum!
Yayın Tarihi : 16 Haziran 2006 Cuma 14:15:07
Güncelleme :16 Haziran 2006 Cuma 18:51:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?