19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

"Dördüncü Kuvvet"in zaafı

Üniversitede okurken bir hocamın basın konusundaki sözlerini hiç unutmam: “Demokratik düzenin iyi işlemesinin başlıca garantisi, doğru ve tam haber alıp veren, bağımsız ve ahlaklı bir basındır.”  ve “ Eğer, basın, kendi evini yoluna koymazsa ve doğru işlemezse ve mahzurları kendisi gidermezse, bunu dışardan yapmak isterler”. 

Bunca yılda Bedii Faik’in deyimiyle “Matbuat, basın derken Medya"- yazılı basın TV ve Radyo alanında, teknik, grafik, yapım alanında erişilen yüksek düzeye oranla, içerik ve “ etik” hususunda, Türkiye’de de, dünyada da, aynı düzeye ulaşıldığı söylenemez.
Hem evrensel, hem de şu sırada, Türkiye için güncel bir sorun da, medya araçlarının ve kanallarının, gazete, dergi, televizyon ve radyoların, Internet sunucularının, kıtapçılık kuruluşlarının ve dağıtım şirketlerinin, giderek, “tek ellerde” toplanmasının yarattığı ve yaratacağı mahzurlardır. 
Ülkemizde bu alanın başka uğraşları olan ve bu yüzden de hükümetlere “mecbur” olan holdinglerin n elinde toplanması, hem olayların objektif ve tam olarak kamuoyuna ulaştırılmamasına, hem de özgür yorumların yapılmasına engel oluyor, açıkçası, bazı olay ve haberler hasıraltı edilebiliyor, ya da manipüle ediliyor, serbestçe yorumlanamıyor. 
Üstelik “bu tekellerin” egemenliği yüzünden n, bağımsız TV ve gazetelerin reklâm almak imkânları da, yayın ve dağıtım kapasiteleri de mahdut. Kaç dergi ve gazete bu yüzden yayın hayatına son vermek zorunda kaldı, kalıyor, Mesela yıllardır ve son döneminde, sekiz yıldan beri, Türkçü-milliyetçi görüşlerin saygın organı ORKUN dergisi de olumsuz dağıtım koşulları yüzünden, kapatılmak zorunda kaldı. . .
DANIŞTAY SALDIRISI İMTİHANI

Fakat medya konusunda güncel ve insani vahim bir olay – bir olgu var… 17 Mayıs'ta, Danıştay 2 Dairesine yapılan kanlı baskın konusunda, medyamız- çoğu gazete ve televizyonlar, çok kötü sınav verdiler. “Sınav kâğıdının” en belirgin örneği, liberal görüşlerin “kalesi” olmakla övünen RADİKAL gazetesinin, saldırının hemen ertesi günü büyük manşetiyle saldırının, “Türk-İslam Sentezinin" ve"Kızıl Elmacı'ların" "Milliyetçilerin” örgüt işi olduğunu ilan etmesi idi. Sonra da, “kilit ismin” emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin olduğu da ve saldırının “asker bağlantılı” bir “çete” işi olduğu, hem RADIKAL’ de, hem de çoğu gazete ve televizyonlarda sürdürüldü… Hatta emekli General Veli Küçükçün vb başka, eski askerlerin saldırıdaki ilgileri de bazı fotoğraflardaki beraberlikleri vb. teşhir edildi. Bu “haberler” hükümet çevrelerin “örgüt” ve “komplo” iddialarıyla denk düşüyordu! 

Aynı medya organları, Genelkurmay Başkanlığı önünde esrarengiz şekilde dağıtılan “sarı zarflara” ve sızdırılan ,” haberlere” sarılarak, aynı “çetenin” Başbakana suikast düzenleyeceğini yazdılar, söylediler. Bu, mesleki bakımdan be kadar ahlaki idi, ama asıl, haberleri iyice kontrol etmeden, birlerinin “dezinfornasyon” operasyonuna alet olmak ve böyle kesin hükümlere varmak meslek bakımından ne kadar doğru idi?. 

Şimdi, bu saldırının ve Alparslan Aslanın arkasında kimlerin hangi cemaatin bulunduğu , “çetenin veya örgütün” –“ komplonun” gerçek mahiyeti ortaya çıktıkça, bu yazılıp çizilenleri o gazete ve televizyonlar, özellikle başı çeken RADIKAL gazetesi nasıl yalayacak? Saldırının “ Türk İslam sentezi ve Kızılelmacıların, milliyetçilerin ve v askerlerin" işi olduğu palavrasını savuran İsmet Berkan, bunlarım şimdi nasıl yutacak, yutturacak? Asıl önemlisi, haksız yere suçlananların çektikleri, yanlarına kâr mı kalacak. Bunun bir müeyyidesi yok mu?
Fakat ben asıl, bilgili ve dürüst medya uzmanı Haluk Şahin’e ve medya ahlakı konusunda , “köşe kadısı”” veya “mı yoksa kör kadı” Hakkı Devrim’e, bu konudaki i düşüncelerini sormak isterim, : “Yayın dağıtım araç ve kamalarlının “tek ellerde” hele iktidarlara bir şekilde mecbur olan holdinglerde toplanması, demokrasinin tam olsak işlemesine ve kamuoyunun doğru oluşmasına ne kadar yarar? Tam olarak yapmasının ve demokrasinin tam olarak işlemesi gereğinin neresine sığar? Danıştay saldırısından sonraki medya manzaralarını siz nasıl değerlendirirsiniz? Kerameti ve gücü yasalardan değil de, kendisinden menkul, “DÖRDÜNCÜ KUVVET"in zaaflarını izale etmenin çaresi nedir?
Yayın Tarihi : 4 Temmuz 2006 Salı 12:59:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Emre Ketenci IP: 165.170.128.xxx Tarih : 4.07.2006 15:09:12
Sayın Kılıç, Bu yorum, tüm yazılarınıza bir yorumdur. Artık yeni bir dönemece girmiş bulunmaktayız. Neo-Concu (!) yazarlarımız artık bir değil 5 adım daha ileri gittiler. Birand Bey, 04/07/2006 tarihli yazısında, Rum kültürünü Yunanlılara bırakmayıp, b,z,m de sahip çıkmamız gerektiğini yazmış. Artık diyecek bir söz bulamıyorum. Allah'a, Atatürk gibi bir lider daha göndermesi için dua ediyoruz. Ancak O'nun gibi biri bu ülkeyi toplayabilir Allah'ın izniyle.