HSYK –Hâkimler, Savcılar Yüksek Kurulu- genel de, Hâkim ve Savcıların yerlerini değiştirir ve yeni tayinler yapacakken, “Ergenekon” Savcı ve Hâkimlerinin yerlerinin değiştirilmesi, öne çıktı… Böyle olur da Ergenekon davalarına yeni bir ekip devam ederse- ülke, bu dipsiz gayya kuyusundan – bir “dehşet vadisine” dönen bu “Ergenekon”dan da, inşallah, kurtulacak! Fakat bu kadar can aldıktan, masum insanların hayatlarını, altüst ettikten ve onların olduktan –bir daha geri alamayacakları zamanlarını kaybetmelerinden sonra! Bunun vebalini hangi savcı hangi hâkim ödeyecek!
“Ergenekon süreci” şayet, adilane hükümlerle sona erdirirse, bu süreçten beslenenler, nema alanlar,”fesat sütünden” kesilecekler, “merkepten düşmüşe” dönecekler!
Fesat tayfasından TARAF, manşetinden “Halk bunu - yani şimdiki savcıların değiştirilmesini- affetmez” diye haykırıyor! Halkın, kimi, neyi affedip, affetmeyeceğini zaman gösterecek ve ilerde bağımsız tarihçiler yazacaklar!
Aynı tayfadan, ZAMAN gazetesi de gene manşetinde, “Savcı ve Hâkimlerin değiştirilmesi için gerekçe bulamıyorlar” diye feryat ediyor…
GEREKÇE Mİ İSTİYORSUNUZ?
Artık ayyuka çıkan bu gerekçeleri Türk Halkı çoktan biliyor. Objektif bir Kamuoyu araştırması yapılsın: Türk milleti – bu “süreçten” – fena halde rahatsızdır… Çünkü süreçte, kendi özel hayatlarına da dayandı; telefon ve ortam dinlemeleriyle “teknik takibe” takılmasından korkuyor… Ve onurlu Atatürk Milliyetçilerinin, mesela Türkan Saylan’ın ve PKK’ya karşı mücadele vermiş kahramanların, generallerin, kendi kişisel çıkarları için “çeteler” kurmuş olanlarla. Aynı kefeye konulmalarından, bundan sonraki dalga ve iddianamelerle, bu sürecin sonsuza kadar –yani canlar alarak, devam etmesinden, son derecede rahatsızdır… …Tutuklamalar ve aramalardaki hoyratlıklar- polisin veya savcıların, kanunlara göre gizili olması gereken belge ve haberleri, medyaya pervasızca sızdırtmaları, İddianamelerde, olağan telefon sohbetlerinin –Tuncay Güney adlı meczubun- ne oldukları belli olmayan “gizli tanıkların” ücret veya vaat mukabili “ifşaatlarının” delil olarak gösterilmesi, “halkın” gözlerinden kaçmadı… İki Atatürkçü, “Ne olacak bu ülkenin hali- ülkemizi, irticadan ve bu iktidardan, nasıl kurtaracağız” diye konuşmuşlarsa, savcılara göre bu ‘suç delilleri’. Yani ” düşünmek” bu savcılara göre suç…
GÜÇLÜ VE SUÇLULAR
Garabete bakın: Atatürk Cumhuriyetini, korumak için, canları pahasına mücadele edenler, aslında bu Cumhuriyeti yıkmak isteyenler tarafından suçlanıyor ve yargılanıyorlar… Son umut, 13 Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıçlarının adaletinde! Ama korkarım- Hâkimlerden birinin, “üzerimde kurumsal baskı var” diye çekilmesi, “acaba bu Mahkemenin adaletine de mi gölge düştü” diye kuşkulandırıyor.
HSYK BAĞIMSIZ MI?
Ve bu kritik kavşakta, Savcı ve Hâkimlerin, değiştirilip, değiştirilmemesi kararını verecek HSYK gerçekten bağımsız mı? Adalet Bakanının başkanlığındaki Kurul, netice itibarıyla Başbakana bağlı… Bu davanın savcısı olduğunu ve “bu temiz eller operasyonunu” başlamakla övünen, “sonuna kadar gideceğiz” diyen, Başbakan Erdoğan bu konuda tarafsız mı? En azından, şimdi, müşkül durumda.
Kurul değiştirme kararı verirse, bir türlü, karar vermezse, Savcıları ve Hâkimleri ikna derse başka. O zaman, son tahlilde, kamuoyunun değerlendirmesinden ve asıl tarihin hükmünden kurtulamayacaktır!
O “savcılara” gelince, işler bu tartışma raddesine geldiğinde, vicdanlarını bir tarafa bırakıyorum; bundan sonra rahat olacaklar mı? Kamuoyu kendileri hakkında ne hüküm verecek? “Dere geçilirken at değiştirilmez” diyorlar… Ben ekleyim bu süreçte “atı alan Üsküdar’ı geçti”. Amma bu safhada HSYK radikal bir karar veremezse, ortada ne at kalacak, ne dere, ne de “Üsküdar”?
Türk tarihinde, hiç bir dava, Türk milletinin var oluşunu, kaderini, bu kadar etkilememiştir - ve hiç bir dava da Türkiye’yi, iç ve dış düşmanlara karşı, bu kadar mecalsiz –bırakmamıştı!
UYARI
Bana “Aman bunları yazma, sonra dalga seni de götürür” diyorlar… Beni sorgulayacak savcılara şimdiden söyleyeyim; Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden ve "Eski Muharipler Cemiyetinden" başka hiç bir örgüte üye olmadım, terörün çıkmaz yol olduğunu, her fırsatta söyledim. Fakat itiraf edeyim bu ”kâbustan” nasıl kurtuluruz diye düşündüm ve şimdi, çoğu içerdeki, Atatürkçü dostlarımla dertleştim! Eğer bu suçsa! Ve eğer, evimde arana yapacaklarsa, boşuna zahmet etmesinler; arşivlerimde kitap çalışmalarım, gazete kupürleri ve bol miktarda “Atatürk” bulurlar! ***