17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

"Vicdani ret" ve ordu düşmanlığı

" Vicdani Ret’çilik”- ( yabancılardan görme ve özenti “Consciıentious Objection” ,-) Türkiye’de moda oldu. Askerlik görevinden kaçmak isteyenler, “vicdanen askerliğe –silah kullanmaya –savaşa, karşıtlık ” bahanesiyle eşcinsel, olduklarını ileri sürerek, vatan görevinden kaçmak istiyorlar… Anlaşan “cinsel tercih”le, Askerlikten kaçmak arasında, bir ilinti var. Türk kanunlarına göre, sapıklıkları, “tıbben” tespit ve ispat edilmedikçe, askerlik görevinden kaçmak suç Fakat AB normlarına göre öyle değilmiş ve bunun için de bu gibilerin “davaları” AIHM’ kadar gidiyor- göçürülüyor. 

Askerlik hizmetinden açanların – “vicdani retçilerin” savunucusu da, medyamızda, tabii, milliyetçiliğin de, ordu ve asker düşmancığının organı, . Generallerimize “makûs talihimizin meşum aktörleri “ diyebilen, yazıları da yayınlayan RADİKAL gazetesi!
Bu gazetenin Başyazarı Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, AKTÜEL dergisinde “ Vicdani retçileri ve retçiliği” savunan yazısından dolayı, bugünlerde yargılanacak olan Perihan Mağden’i, kendi köşesinde savunuyor ve iki gün, üst iste yazıdan alıntılarım köşesinde yayınlıyor… Böylelikle de, yargıyı etkilemeye teşebbüs ederek, suç ışılıyor, ama bu onun problemi. 

MAĞDEN’İN İNCİLER
Davası AIHM’ giden “ vicdani retçi” Mehmet Tahran’ı savunan Mağden Hatun, “Ben diyorum ki” diye başlıyor ve devam ediyor :”, hayır kardeşim Her Türk Asker Doğmaz! Her Türk asker doğmak, askerlik yapmak, asker ölmek, asker de ölebilmek mecburiyetinde değildir. Nasıl her Türk nükleer fizikçi, baraj mühendisi, balet, narenciye üreticisi, son ütücü olarak doğmuyorsa, doğmayacaksa, doğmaması tercih nedeniyse her Türk, asker de doğamaz. Doğmayacaktır. Doğmaması gerekir… Ben diyorum ki, hayır kardeşim Her Türk Asker Doğmaz! Her Türk asker doğmak, askerlik yapmak, asker ölmek, askerde ölebilmek mecburiyetinde değildir. Nasıl her Türk nükleer fizikçi, baraj mühendisi, balet, narenciye üreticisi, son ütücü olarak doğmuyorsa, doğmayacaksa, doğmaması tercih nedeniyse her Türk, asker de doğamaz. Doğmayacaktır. Doğmaması gerekir.” 

Perihan Mağden’in bu sözlerim tartışmaya kalkışacak değilim… Körlere renk tarif edilemeyeceği gibi, Mağden gibilere de, bazı duygular tarif ve telkin edilemez… Bizlerle, onlar –böyle düşünmeyen ve hissetmeyenler -arasında asla s dolmayacak bir uçurum var Bu duygu ve inançlar, ya vardır ya da yoktur. Ben-bizler. Ondan ve onlardan başka “kültürler ve ortamlarda büyüdük, yetiştik. Asıl soru, bu bizimle aynı ülkede olanlar, nasıl böyle yozlaştılar, Frenkçesi “dejenere” oldular? 

Bizler, Askerlik yapmanın, Türkler için geleneksel kutsal bir görev olduğuna ve Türk milletinin, şimdiye kadar bu sayede yaşadığına ve mücadele ettiğine inanırım. Bugün de çok güç ve tehlikeli bir coğrafyada ve hiç eksik olmayan düşmanlara karşı, Türk Nillerinin asıl üstünlüğü ve belki de nükleer silahlardan da güçlü “silah ” budur- ordu-millet olmak geleneği ve inançlarıdır! ! Benim –bizim kitabımda, askerlik yapmamak bir zül- askere güle oynaya gitmek büyük onurdur. ! Bu inanç ve duyguların- Askerlik ve Ordu sevgisinin, asla savaş sevgisi-militarizm olmadığını, hatta saldırıları ve savaşı caydırıcı olduğunu da belirtmek gerek. 

Perihan Mağden, Berkan’ın geniş alıntı yaptığı yazısında, Mehmet Tarhan’ın davasının ayrıntılarını ve Askeri Yargıtay 3. Ceza Dairesinin hükümlerin eleştirmiş. Ama anlaşılıyor Kı onun asıl derdi, davası ilke olarak Ordu ve askerlik sistemi... Diyor ki: “Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Yurdumuz topraklarında 300 bin ila 400 bin arasında değişen (kayda değer) sayılarda asker kaçağı dolaşıyor. .Ne yapılıp edilse bu sayı aşağı çekilemiyor, her üç ila beş yılda bir 'bedelli askerlik' çıkarılarak zevahir kurtarılıyor: Yani 'bedelini' ödeyebilecek maddi imkânlara sahip çocuklarımız Askeriye'nin emrinde geçirilecek 15 aylık bir süre ve süreçten 'yırtıyorlar.'…Modernize edilmiş bir ordudan, profesyonelleştirilmiş bir ordudan (bizzat ordusu tarafından) bu denli sık söz edilen bir ülkede, ordumuzun bütçemizden aldığı pay bu denli 'hatırı sayılır' iken, teknoloji bu denli ilerlemiş (özellikle savaş teknolojisi) bir sürü aletin başına 'uzmanlar' yani 'teknik donanımlı subaylar' dışında kişilerin yerleştirilmesi giderek imkânsız hale gelmiş iken- . Askerlik süresi şu kısaltılmış haliyle bile, ziyadesiyle uzun değil midir? ,- Ordumuzun bu kadar çok sayıdaki kişiyi askere almaya çalışması hakiki bir zaruret midir?- . Bu denli çok para harcayabilen ve hatta elemanlarının kaynaklarıyla OYAK gibi bir ekonomi devini yara tıklandırabilen “Yüce Ordumuz”, 'Türkiye'nin içinde bulunduğu ÖZEL koşullar' teranesinin artık az biraz eski etkisinde ve inandırıcılığında olmadığını, bilmem kabule yanaşabilecek midir?” 

Mağden. “AB sürecinde” Aczmendiler, Yehova Şahitleri, kimi fundamentalist Protestanlar Budistler ve Hindular gibi dinleri gereği ellerine silah almayanlar artacağına göre” “vicdani retçiler” de olacak “ diyor. Ve.”bedelli askerlik uygulamasını eleştiriyor .. Ve de “bedelli Askerlik' uygulamasını eleştirdikten sonra,” Türk Ordusu'nun profesyonelleşmesi, modernleşmesi konusunda ciddi adımlar atılmasını, askerlik süresinin kısaltılmasını, VİCDANİ RET bir insan hakkı olarak tanınmasını” istiyor! 

İtiraf etmeli ki. Mağden ve onun gibilerin, bazı söyledikleri, eğer müzmini. Ordu düşmanlıklarını ve vicdanı ret konusundaki taleplerinin de, asıl bundan kaynaklandığını bilmesek, objektif olarak tartışılabilirdi… Hatta tartışılması da lazım. Ancak, Ordu düşmanlığının komplolarla kaşındığı, “militarizm” dediklerinin, adeta gericilik ve irtica ile aynı muzırlıkta telakki edildiği ve Türkiye’nin “cami ile kışla arasında sıkıştığının” iddia edildiği şu sıralarda Mağden ve Berkan’ın yazıkları başka anlam kazanıyor! Dedim ya Perihan hatunun ve onun gibilerin dertleri başka Ordu hiç olmasa mutlu olacaklar! 

BEDELLI ASKERLIK-PROFESYONEL ORDU
Fakat gene de itiraf etmeliyim ; “Bedelli Askerlik” uygulaması hem eşitlik ilkesini bozduğu, hem de, Ordu-Millet ruhuna ters düştüğü için, beni de rahatsız eder.r… Sonra, eğer, parayı verenlerin askerlik süreleri kısaltılabiliyorsa. “vicdanı retçilerin” de, ya, para vererek, ya da kanalizasyon kazarak askerlik hizmetlerini yapmaları, savunulabilir! 

Profesyonel Orduya gelince: çağımızda Silahlı Kuvvetlerin, uzmanlaşmış ve profesyonel teknik bir kadro omurgasında yapılanmaları doğrudur ama bu, Türkiye’nin koşullarında bu herkes için eşit şekilde “mecburi” olacak askerlik hizmetine –Ordu-Millet anlayışına karşı olmamalıdır! 

Bir şey daha var: şu sıralarda, oralarda ortalıkta dolaşan “Alternatif Ordu” projesini hatırlattı. Geçenlerde Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın söz ettiği ve unutulmuş görünen “Alternatif Ordu” projesi. Rivayete göre, sadece paralı profesyonel bir kadrodan oluşacak böyle, bir “ sınır muhafızı para-mililer bir gücü” AB destekliyormuş ve finanse edecekmiş: Sadece AB parmağı bu projemin TSK ne karşı tehlikeli proje olduğunu kanıtlar! . 

.TARIH NOTU - Askerlik ve savaş karşıtlığı, yeni değil… Kurtuluş Savaşı esnasında ve hemen sonrasında bunlar varmış… Mesela Cevat Şakir, Istan bul’da Zekeriya ve Sabiha Sertellerin yayınladıkları REESİMLİ AY gazetesinde asker kaçaklarını savunan bir yazı yazmış ve tutuklanarak İstiklal Mahkemesine sevk edilmiş. Babamın da üyesi olduğu Ankara’daki Mahkeme, yargılayacak ve balkı de idam cezası verilecek… Cevat Şakir2İN, bir de sabıkası var. Afyon da çiftlikte Babası Şakir Paşayı hala bilinmeyen bir sebepten öldürmüş… Fakat Cevat Şakir'in dayısı Nedim Bey, Babamın Medine'den asker arkadaşı… Anakaraya koşuyor ve Babama dan dan yeğeni için şefaat istiyor. Babam onu kıramıyor, “Sürün keratayı Bodruma” diyor ve Cevat Şakir’ikurtarıyor… Cevat şakır sonra "Halikarnas Balıkçısı" olarak Bodrumu kurtarıyor… Ve Babam da, tesadüf bu ya, Onun yeğeni Füreya ile evleniyor. Ben bu öyküyü bizzat rahmetli “Balıkçıdan” dinledim!
Yayın Tarihi : 7 Haziran 2006 Çarşamba 12:33:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
tamer ulusoy IP: 81.213.167.xxx Tarih : 10.06.2006 18:24:36
"Vicdani ret" ve ordu düşmanlığı baslikli yazinizda bedelli askerliği esitsizlik olarak vurgulamissiniz. Benim size birkac sorum olacak, bedelli askerlik esitsizlik ise dovizli askerlik nedir? neden 4 yillik universite mezunlari 5 ay yaparken 2 yillik mezunlar 15 ay yapmaktadirlar. Neden kendini 3 sene yurt disinda calisiyor gosterebilen zengin insanlar 21 gun askerlik yapabiliyorlar. Bedelli askerlik esitsizlik ise parasi olanlar faydalanacak diye o zaman bu ülkede neden ozel hastaneler var, ozel okullar var, ozel dersaneler var, vb. Yani parasi olmayan ölsun, okumasin, gezmesin mi? o zaman sizin deyiminize gore kapatmamiz mi lazim bu kurumlari?

birkan demirci IP: 81.214.148.xxx Tarih : 14.12.2006 23:13:42
yazınız için sizi kutlarım cidden çok mantıklı birisisiniz sanırım acaba ilk okulu bitirebildinizmi diye merak ettiğimden soruyorum. bu yazıları yazarken vateni görevin sadece askerlik olmadığının farkına varamadınız sanırım. vatana hizmet illaki askerlikle değildir vergi vermekte istihdam sağlamakta bir vatani hizmettir.hoş size bunun izahını yapmak çok çok zor olacağınıda biliyorum.bedelli askerliğe gelince şunu bilinizki şahsen ben zengin bir aileden gelmedim hatta hiç maddi durumumuz dahi yok denecek kadar azdır. lütfederseniz ben kendi imkanlarımla belli bir mevkiye kadar geldim ve ticaretle uğraşarak belli bir birikim yaptım yanımda onlarca kişi isdihtam ediyorum. askere gideyim bunlarda bende aç kalayım değilmi gerçi siz bunları pek bilmezsiniz herşey tozpembedir sizin için. şunu bilinizki ben Türkiyemi sizdende daha çok seviyorum ve askeriyeme sizden daha çok gereksinim duyuyorum sadece biraz mantık çalıştırılmasını istiyorum.birde kimsenin ahlakı sizi ilgilendirmese. ama sizin gibi insanlarda olmalıki bizim gibi insanlar yanlış düşünceleri bizzat bilsin. eşcinsel felan dersiniz diye söylüyorum kesinlikle değilim o konu beni aşar. herkezin cinsel tercihi kendine.

osman tunc IP: 89.217.133.xxx Tarih : 23.02.2007 13:35:57
arkadaslarin yazdigi yorumlara bakiyorum ve kendi kendime sunu sordum. okadar elestiri yapiyoruz ama hic kendimize sordukmu, ben kendim vatanim icin ne yapiyorum? birkan bey vergi ödemeyide bir vatani görev olarak görüyor ve kendisine soruyorum: siz verginizi dört dörtlük ödüyormusunuz? sanmiyorum.. türkiyede kimse vergisini düzgün bi sekilde ödemiyor. ben bile. keske herkez vergisini ödesede devlet biseyler yapabilse o paralar ile. böyle olukdan sonra ne özel hastanlere gerek kalir ne özel okullara.. yani sonucda demek istedigim baskalarini elestirecegimize kendimize bakalim arkadaslar.. bu arada askerligi yapmayana adam demiyorum...