25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

30 Ağustos “Sendromu”

Aynı zamanda, iki ayrı olay, iki ayrı tavır! Ancak zihniyetler bir yerde birleşiyor!
AKP’nin Devlet Bakanı Hayati Yazıcı diyor ki; “30 Ağustos askeri bir zafer olabilir ama kutlamalarında ev sahipliğini Başbakan yapmalı. Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a bağlı... Törende Genelkurmay Başkanı gelince, ayağa kalkmak rencide edici...”

Diğer taraftan, bölücü PKK’nın TBMM’deki kolu BDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, aynı gün grup toplantısında, Güneydoğu’daki operasyon hazırlığına tepki gösteriyor; “Askeri operasyon olursa, milletvekillerimizle bölgeye gider, o tankların önünde dururuz” diyor!

Temelde zihniyetleri birleşen bu adamlara söylenecek çok şey var... Zihniyet ve maksatları aynı, şu ortamda sağdan, soldan, Türk Ordusuna vurulurken, Orduyu aşağılamak ve meydan okumak!

Ve bu böyle olunca, eğer söz konusu geleneklerimiz ve Ordumuzun “Onuru” ise, Zafer Bayramı protokolü konusundaki düzenlemelerden söz etmek, olayı gerçek anlam ve boyutlarından çıkarmak ve “abesle iştigal” olur, konuyu dağıtır!
Demirtaş’ın meydan okuması da öyle... Her iki konuda en ufak taviz sadece TSK açısından değil, Cumhuriyet için çok acı olur! Yanlış anlarlar, “teslimiyet” telakki ederler!

Kısacası Zafer Bayramı kutlamalarında geleneklere aykırı düzenlemeler yapılmamalı ve Güneydoğu’da operasyonlar tasarlandığı gibi zamanında başlamalı ve karşı direniş olursa, ezip geçmeli... “Açılıma” sekte vururmuş “... Asıl “açılım” BDP’nin bu “açılımı”, iktidarın elinde sadece adı kaldı, Demirtaş’ın meydan okuması da bunun yeni kanıtı!

Demirtaş, meydan okumasını “analar ağlamasın için” diye ifade ediyor... Bu adamlara sormalı; yıllardır APO ve adamları binlerce insanımızı katlederken, PKK askerlerimizi kahpece şehit ederken, siz neredeydiniz? Neden bu alçakların önünde kalkan olmadınız? Çünkü onlar sizin adamlarınız ve APO değişmez “başkanınız”! Şimdi, şartlar ve zemin gereği taktik değiştirmenin zamanıdır... Orduya diğer yandaşlarınla eş zamanda vurmak zamanıdır! Bu sırada, ne kadar mutlusunuz; PKK ve sizlerle canları pahasına mücadele vermiş olan kahraman komutanlar tutuklanıyorlar, hapishanelere konuyorlar. Ordumuzun gelenekleri sarsılıyor! Her tutuklamada bizlerin canlarımızdan, can kopuyor! Her asker tutuklanınca, bayram ediyorlar, Ezkaza generaller salıverilirse, Yargıçları suçluyorlar! Gün uğursuzların!

30 AĞUSTOS

Hayati Yazıcı’nın çıkışı karşısında, söylenecek çok şey var... Önce İktidarın Ordu karşıtı zihniyetini yansıtması! Sonra da, kısaca ifade edeyim; TC’yi kuran milletin varoluşunu tescil eden, bu muhteşem zaferi, mâlum zihniyetteki insanların, cemaatlerin karşı koymalarına rağmen Başkomutanı Mustafa Kemal’in komutası altında, Türk Ordusu kazanmıştır ve inşallah, bu zafer sonsuza kadar da “Ebedi Başkomutanı” temsil eden Genelkurmay Başkanının şahsıyla kutlanacaktır! Atatürk de bu bayramı, ordunun temsil etmesini uygun görmüş ve öylece de gelenek oluşmuştur!

Belli ki, 30 Ağustosun öncesi ve arkası, muhataralı geçecek... İktidarın, “Anayasa Paketini” acele geçirmesinin bir sebebi de bu tarihlerde toplanacak “Yüksek Şura”dan önce, generallerin Şura’daki yetkilerini budamak ve kararlarının sivil yargıya tabi tutulmasını sağlamak... O zaman Cumhurbaşkanı ve Başbakan karşı oy kullanmak gereğini görmeyecek, “mağdurlar” da sivil yargıya başvuracak ve sonunda göreve iade edilecekler! O zaman, Ordunun iç düzenine gelecek zararları varın siz düşünün... Ben vatansever bazı yazarların da, bu değişikliğin sebep olacağı mahzurları Orduyu nasıl ve ne kadar yıpratacağını “anlayamamalarını”, anlayamıyorum!

Söz anlamamaktan açılırken ve BDP Partisi Genel Başkanının son söyledikleri ortadayken çok saygın ve bilgili Profesör Ersin Kalaycıoğlu, parti kapatılmasına karşı çıkarken bu partinin de kapatılmamasını ve Türkiye Partisi olarak “evcilleştirilmesini”, benimsenmesini istiyor... İlahi Kalaycıoğlu; maksatları Türkiye’yi bölmek ve Büyük Kürdistanı kurmak olanlar, hiç özde, “Türk” olurlar mı? Partilerinin adı ne olursa olsun, bu Cumhuriyete sadık olur mu?

Hayati Yazıcı’nın çıkışı, başka gelişmelerin de işareti... Aynı mantıkla, yakında 30 Ağustos ve Cumhuriyet Bayramında askeri geçit resmi yapılmayacak “tasarruf” bahanesiyle!.. ***

Yayın Tarihi : 8 Nisan 2010 Perşembe 11:23:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Tarihten Bir Yaprak IP: 88.231.71.xxx Tarih : 8.04.2010 17:51:25

Mustafa Kemal Atatürk, Diyarbakır, Erzurum, Van, Bitlis, Harput vilayetlerine ve 13. Kolordu ile 15. Kolordu komutanlıklarına 6 Kasım 1919 günü gönderdiği şifreli telgrafında, İngilizlerin himayesi altında olan "Kürt Dayanışma Derneği"nin zararlı faaliyetleri hakkında bilgi verdi: "Bu derneğin ayrılıkçı çalışmaları ile, Kürtlerin Ulusal Direniş karşıtı gibi gösterilemeye çalışıldığı istanbul'dan bildiriliyor. Doğu Anadolu'nun asil bir unsuru olan Kürt kardeşlerimizin, Anadolu'nun ayrılmaz bir kıtasında, bütün inanç ve sadakatleriyle bu vatana bağlı bir millet oldukları, ulusal girişim ve örgütlerin en sadık ve kuvvetli bir kolu bulundukları ortadadır. Bu gibi zararlı propagandaların saltanat katında (Vahideddin tarafından) ilgi görmesi üzüntü vericidir. kürt kardeşlerimizin Ulusal Güçlerle birlik olduklarına, bu vatandan hiçbir şekilde ayrılmayıp  sadık kalacaklarına ve Kürt Dayanışma Derneği'nin (Batı emperyalistleri ile birlik içinde) ayrılıkçı hareketini lanetlediklerine dair, Kürt ağalarına ve eşrafına durumun anlatılması suretiyle İstanbul Hükümeti'ne (Ali Rıza Paşa Kabinesi), temsilcilere (İşgalci Anlaşık Devletler temsilcileri) telgraflar çektirilmesi rica olunur."

(Alıntı: "Atatürk'ün Bütün Eserleri" Kaynak Yayınları. cilt: 5, sayfa: 108)