18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

AB kapılarında

AB ‘nin 17 Aralıkta,Brüksel’deki Zirve toplantısında , bir tarih verecekler, ama nasıl , hangi koşullarla, ne şekilde? Haydi, en iyi ihtimalle 2005 Temmuzu için bir tarih verseler bile ,önce “tarama” dedikleri bir dönem olacak…AB.Müfettişleri gelip her şeyimizi “taraktan” geçirecekler ve sonra da , güya Müzakere süreci başlayacak… Bunun adına bizimkiler “Müzakere süreci” diyorlar ama bu süreç müzakere değil , dayatmalar-baskılar sürüngenliği olacak….Bizim hiç itiraz hakkımız olmayacağını peşinen söylüyorlar; yanı “ya kabul edersiniz – ya kabul edersiniz” hesabı! Ve l0 yılın sonunda da , üyelik gene de garanti değil; ”Sizin boyunuz nüfusunuz bize büyük geliyor” deyip ,”,Üyelik olmaz size başka bır “statü” verelim” diyecekler. Şimdi bütün bu ihtimaller "belirleşirken" ,- daha doğrusu “belirsizleşirken”-, Başbakan ve Bakanlar ,tüm Brüksel Çocukları , bir taratan ricat yolları ararken – en kötü neticeye ,şu veya bu şekilde, kulp takmanın da yollarını arıyorlar.
YAKLAŞIM FARKLARI
AB Konusuna birkaç açıdan yaklaşmak mümkün; bazıları gibi, AB üyeliğini,daha doğrusu,şu aşamada, bu üyeliği , on, on beş yıl sonra, – o da “çok” belki-sağlayacak bir “Müzakere Sürecini” ,köklü reformların yapılması ve ülkeye yatırınlar ve rantlar sağlanması için gerekli ,hatta zorunlu gören yaklaşım!…Ve de bu yaklaşımda -Avrupalılarla ilişkilerde ve hatta sonra “müzakerelerde” adeta “kızma birader” veya “Monopoli” salon oyunlarını, masa üstü harp oyunlarını” oynarcasına sabır ve beceri göstermek; uyum yasalarıyla devletimizin temellerinden- ,değerlerimizden,milli çıkarlarımızdan --ve onurumuzdan tavizler vererek, sonunda da -,o da gene belki,- sabrımızla Avrupalıları sözde dize getirmek, üyeliği, “ sabreden derviş muradına ermiş hesabı” mesela 2025’de , – o da gene belki- almak…Bu, liberallerin ve gönülleri hamasette değil, ticarette olanların …Ve nihayet ülkenin menfaatlerini burada görenlerin yaklaşımıdır!
Bu yaklaşım aynı zamanda bugünkü İktidarın yaklaşımıyla,da örtüşüyor, AKP’nin, eskiden lanetlediği AB Kulübüne şimdi sarılmasındaki asıl maksat AB ‘ne ve ABD’ye dayanarak kendi “Ilımlı İslam Modelini” uygulamak değil mi? Yani, Mustafa Kemal’in sözünü ettiği “ Kendi iktidarlarının maksatlarını- yabancıların amaçlarıyla tevhit etmek sendromu! .’
Bana bu yaklaşımın geçerli olduğunu ve başka ülkelerin bu sayede AB’ne üye olduklarını anlatıyorlar. Kim bilir ben ve benim gibiler milli onurumuza düşkün olduğumuz ve bunları kabul edemediğimiz için, çağ dışı kalmışızdır…Ne var kı bu yaklaşımda da önemli bit yenikleri var. Önce, biz Afrika Kabule devleti veya yeni bağımsız olmuş Orta Avrupa ülkesi değiliz.Kendi, feda edemeyeceğimiz değer ve kriterlerimiz var.Çıkarlarımız Avrupalıların çıkarlarıyla her zaman örtüşmüyor… Özetle dayattıkları kriterler ve koşullar, ülke çıkarlarına uyuyor mu, yoksa gıdım gıdım Devlet yapımızı,milli devleti tahrip etmiyor mu? Avrupalılara (hem hangi Avrupalılara?) bu süreçte güvenebilir miyiz? On yıl sonra “Siz fazla büyük lokmasınız sizi yutamayız” derlerse bu on yıl sürecindeki tahribat yanımıza kar mı kalacak? Fakat , en önemlisi- rantlar, yatırımlar gerçekten gelecek ve bizim koşullarımıza ve çıkarlarımıza uyacak mı. ? Lades oynamıyoruz; Türkiye üzerinde ölümcül bir oyun oynanıyor!
GISCARD SÖYLÜYOR
AB kriter ve koşullarının Türkiye’ye uymayacağını, dolaylıda olsa, en net şekılde , Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Valerie Giscard D’Estaing, önceki gün, yazdı. Türkiye’ye üyelik değil ,başka bir statü, imtiyazlı ortaklık verilmesini öneren Giscard ,AB’nin bölgesel bir r BM Teşkilatı olmadığını, olmaması gerektiğini söyledikten sonra, , yeni Avrupa Anayasasının, asıl maksadının Birliğin sosyal, siyasal ve kültürel k bütünlüğünü pekiştirmek olduğunu ,ünü, bu “bütünlüğün” temellerini de Rönesans , Aydınlanma Çağı felsefesi , eski Roma, eski Yunan ve Hıristiyan mirasları ve birikimleri olduğunu ,yazıyor ve sonunda da diyor ki; “Türkiye bu değerlerden hiç birini paylaşmıyor” . Ama ilave ediyor. “Bunu Türkiye’yi aşağılamak anlamında, söylemiyorum ; Türkiye kendi kültürünü ve tarihini geliştirmiştir,bu da saygıya değer….Ancak Türkiye’nin üyeliği, Avrupa’nın bütünlüğünü ve “ortak vatan” kavramını geliştirmek bakımından çok önemli olan Avrupa Projesinin anlamını, kökünden bozarır”
Biz de bunu kendi tarafımızdan şöyle ifade edebiliriz; “AB üyeliği bizi tarihi, sosyal ,kültürel birikimimize-mirasımıza uymaz ve milli çıkarlarımıza ölümcül zararlar verir”
ÇAĞ DIŞIYIM
Sevgili okuyucularım; ben,yukarda özetlemeye çalıştığım yaklaşımları ve zihniyeti kabul edemiyorum ve bunun için de çağdışıyım. Ama , aylardır yıllardır, her , şeyin her olayın başında, “Avrupa sürecinde” laflarından , her şeyimizin, milli varlığımızın, “Avrupa Bu,Avrupa Birliği” tam üyeliğine bile değil, bir Müzakere Tarihçiği alınmasına endekslenmesinden, bana gına geldi. Size de gına gelmedi mi? Ama ,daha da öte,bu haller milli onuruma dokunuyor….Brüksel’de , ne oldukları malum olmayan, kerametleri kendilerinden menkul, yetkilerini , AB üyeliğinden alan, Türkiye hakkındaki bilgileri belli olmayan ,bazı adamların toplanıp, devletimizin ,milletimizin kaderini tayın edecek “tarihi” kararı verecek olmaları ve bizim de, bu kararı- nefeslerimizi tutmuş, bir Alman dergisindeki karikatürdeki gibi, “köpek deliği” önünde beklememiz, benım onuruma fena halde dokunuyor! İktidar mensuplarının da kapı kapı dolaşıp bir “tarihçik” beklemeleri, eğer onların onuruna dokunmuyorsa, hasbel kader veya “hasbel keder” , benim devletimin hükümeti oldukları için ,gene benim onuruma, dokunuyor.
Ahmet Taşgetiren düşüncelerini paylaştığım bir yazar, dağıl ama ,YENI ŞAFAK gazetesinde çok güzel yazmış; Trafikten,statlara erkelerin seks hayatından askerlerden polise ve jandarmaya ve kadınlarımızın kıyafetlerine kadar her konuda “Avrupa Gelsin Terbiye etsin” zihniyetine” kızıyor. Çok haklı…Ben türbana karşıyım ama Hanımlarımıza baş örtülerini ,türbanlarını, AB zoruyla, çıkarmalarını istemek benim kanıma dokunur.
Taşgetıren’e ben de katılayım ; bundan böyle yazılarımızı da ,gelsinler Avrupalılar yazınlar…. Hoş bazılarının yazılarını şimdi de yazıyorlar, yazdırıyorlar ya!
Yayın Tarihi : 27 Kasım 2004 Cumartesi 17:30:08
Güncelleme :27 Kasım 2004 Cumartesi 17:33:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?