Adaletin evrensel sembolü, gözleri bağlı, bir elinde kılıç diğerinde terazi tutan bir kadındır! Ancak gerçek hayatta – hele şu sıralarda- bizdeki bu “hanımın”, gözleri ne kadar bağlı, yani objektif, yoksa kör mü? Kılıç’ı iki taraflı acem kılıcı mı? Terazisi de doğru tartıyor mu? Düşünmek lazım!
Van “Cumhuriyet” Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın Şemdinli olayları hakkındaki iddianamesi ve buna ilaveten Hakkâri Cumhuriyet Başsavcısının aynı doğrultudaki iddianamesi, doğrusu, bu konularda şüpheler uyandırıyor… Hele, Yüzüncü yıl Üniversitesi Rektörü Profesör Yücel Aşkın hakkındaki iddianameyi de hazırlayan aynı Savcı olduğu hatırlanınca! …
İddianame de, Orgeneral Yaşar Büyükanıt Paşa ve diğer Komutanlar, çete kurmak, sahte belgeler düzenlemek ve yargıyı etkilemekle, özellik ve ağırlıkla, yöresel gazeteci ve iş adamlarının “bilgilerine”- iftiralarına- atfen, somut delillere yer verilmeksizin suçlanıyorlar…
Bu iddianame, bu haliyle, neticede Mahkeme tarafından kabul edilsin edilmesin ve Genelkurmay Başkanı da Ordu içinde yargılan maya izin versin vermesin, herhalde, ilk defa olarak, bu kadar pespaye boyutlarıyla TSK’nin üst düzey komutanlarına karşı düzenlenmiş bir “iftira” belgesidir. Nazlı Ilıcak ve Mehmet Altan, , “Cumhuriyet” Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın , “Sivil yargı- Askeri Yargı” ikilemini sorgulamak, yüksek komutanlarında sivil mahkemelerde yargılanabileceklerini, kanıtlamak ve yolunu açmakla cesaret gösterdiğini söylediler. Bu yol, ne dereceye kadar “hayırlıdır” veya fesatlara vesiledir, göreceğiz! Ancak, ötede beri, alttan alta sürdürülen TSK’n yıpratma kampanyasının bir yeni ve şimdiye kadar misli görülmemiş bir şekli olduğu muhakkak. Ülke ve İktidar da atlatılması güç olacak bir bunalımın içine düşürüldü!
KİMİN İŞİ?
Bugünkü Genelkurmay Başkansı Orgeneral Hilmi Özkök’le uyum içinde olan iktidarın Büyükanıt Paşa’dan ve tavırlarından hoşnut olmadıkları ve O’nun yerine – eğer Orduda varsa - ondan daha uyumlu , “demokratik” bir Orgeneralin gelmesini ayı tercih edecekleri de sır değil!
Gerek Hükümet Sözcüsü Adalet Bakanı Cemil Çiçek, gerekse Başbakanın sözcüsü Atıf Beki, Başbakanın ve hükümeti bu olayın dışında olduklarını ve basından, izlediklerini söylediler.
Başbakan Erdoğan da gurup toplantısında, İktidarla TSK’nin, TSK ile yargının arasını açmak çabalarını, savcıyı hedef göstermemeye itina ederek telin etti.
Aslında, AKP, İktidarının ve başının, Rektör Aşkın konusunda müdahil olmuş olsalar bile, Büyükanıt Paşa konusunda, Savcıyı yönlendirecek kadar, böylesine “ kör gözüne parmak” duyarsız ve vizyonsuz ve de cüretkâr olabileceklerine inanamıyorum. Zira bu “iddianamenin” geriye tepeceğini ve kendi yüzlerinde “ patlayacağını”, ağır bunalımlara sebep olacağını tahmin etmek için kâhin olmak gerekemezdi…
Büyükanıt Paşanın Genelkurmay Başkanı olmasından, böylesine bir riski göze alabilecek kadar tedirgin olsalar bile!
Ne var ki, Savcı Sarıkaya’nın iddiaları ispat edilemese, hatta yargıya kadar gitmese dahi, böyle şayiaların “resmen” ortaya atılması bile Paşanın 30 Ağustos ‘ta Genelkurmay Başkanlığına terfiine gölge düşürebileceğini “birileri” düşünmüş olabilirler… O “birilerinin” de kimler olabileceğine “Rufailer” karışır. Yani acaba işgüzarca bir tarikat komplosu mu?
Herhalde bu ihtimal Ali Bayramoğlu’nun, bu iddianamenin arkasında, Ordu içinde Genelkurmay Başkanlığı için rekabet olduğu iftirasından çok daha akla yakın!
Ve acaba Savcı bu işi şu sırada neden yaptı? Başından beri Jandarma ve Ordu hakkında şüpheleri Komisyonda ve medyada dile getiren bazı AKP'li ve CHP’li, yöre milletvekillerinin yönlendirmesiyle mi? Ferhat Sarıkaya’nın, siyasi ve “manevi” meşrebi görüşleri istikametinde bazı kişisel beklentileri var ve de İktidara hoş görünmek istiyor…
Ya da salt hukuk diye, gerçek hayat koşullarına aldırış etmeden, görev bildiğini bunun ülkeyi ne kadar karıştıracağını ve ne büyük tehlikeli bir bunalım yaratacağına hesap edemediği için realitelere aldırış etmeden “gereğini” yapıyor – Bu gene en masumane bir ihtimal!
Her, ne olursa olsun, bu bunalım, öyle kolay çözülebilecek, tatlıya bağlanabilecek bir olay değil… Tarihi bir ayıraç noktası olacak, İzleri kalacaktır.
TSK, Komutanları ve tüm mensupları, kendilerine vurulmak istenen bu “darbeyi” kolay unutmayacak ve af etmeyeceklerdir.
Aslında böyle alçakça suçlanan Orgeneral Büyükanıt ve diğer Komutanlar, “dağlarda çarpışarak savunduklarını”,her platformda savunacak güç ve durumdadırlar. Ancak Internet sitelerini kullanarak kafaları ve ortalığı bulandırmak isteyen bir takım karanlık güçlerle nasıl mücadele edilecek? Şer ve fesat tezgâhları işletiliyor.