Ceylan 14 yaşlarında güzel bir Kürt kızı! Diyarbakır’da bir patlama sonucunda hayatını kaybetti... Ordu düşmanlığının karargâhı Taraf gazetesi kaçırır mı; hemen yapıştırdı manşeti, “Ceylan havan topuyla öldürüldü” ...
TSK’ya saldıranların “çete başı” Ahmet Altan aldı eline sazını bakın ne dedi: “Kocaman açtığı gözleriyle Ceylan, bugün bu ülkede ‘savaşın simgesi’oldu... Eğer savaş olmasaydı o küçük kız evinin önünde bir mermiyle vurulup parçalanmazdı. Ceylan, binlerce insanı bizden kopartıp alan bu savaşın en masum ve en unutulmaz kurbanlarından biri olarak çakıldı herkesin hafızasına. Onun yüzünü ve gözlerini kimse kolay unutamayacak... Her ‘savaş’ dendiğinde hatırlayacağız onu!”
Ve bu replikten sonra, günlerce Taraf’ta, Star’da vb.. bir “Ceylan” edebiyatı... Minik Ceylan, her şeyden habersiz, sadece savaşın değil, Türk Ordusuna düşmanlığın sembolü yapıldı!
Senaryonun bütün unsurları tamam! Fon müziği, o güzel Azeri Türküsü; “Aman Avcı vurma beni, yaralıyam”. Ormanda dolaşan güzel “ceylanı” hain “avcı” (TSK) vurdu. Çünkü o “Kürt olmakla” yaralıydı! “Hain” Türk ordusuna vurmak için, bu dokunaklı fırsat kaçırılır mı?
GERÇEKLER İLGİLENDİRMEZ
Genelkurmay, Ceylan’ın havan atışı neticesinde öldürülmüş olamayacağını, açıkladı. Ama bu haritalı açıklama da yetmedi... Olayı İçişleri Bakanlığı ve Cumhuriyet Savcıları incelediler... Sonucu İçişleri Bakanı Beşir Atalay, açıkladı: “Lice’de hayatını kaybeden çocuğun ölüm sebebiyle ilgili olarak yapılan çalışma ve tespitlerin sonunda Ceylan Önkol’un, arazide bulduğu 40 milimetrelik lancer bombasına, elindeki nacak ile vurması neticesinde patlamanın olduğu tespit edilmiştir!”
Bu Genelkurmay dışındaki, resmi bulgu Ceylan efsanesini bitirir mi? Onları gerçekler ırgalamaz, kararlarını vermişler peşinen! Ordu düşmanları hiç bu zehirli sakızı çiğnemekten, çiğnetmekten vazgeçerler m? Nitekim çete başı Ahmet Altan, Genelkurmaya “Böyle kurtulamazsınız?” diye küstahça, meydan okuyor.
SUFLİ BOYUTLAR
TSK düşmanlığı, Genelkurmay Başkanının yargılanması talebinden de, daha aşağı süfli boyutlarda... Bir asteğmenin, teğmenin işlemiş olabileceği adi bir suç ve bir generalin eşini dövdüğü iddiası, bu müzmin alçakça asker düşmanlığına malzeme! Maalesef diğer bazı gazeteler de bunlara ortak oluyorlar! Mesela, ezkaza, bir meslektaşımız eşini dövse, hiç manşet yaparlar mı? Hatta magazin konusu yaparlar mı? Ama konu TSK mensubu, hele de bir general olursa; dalgalanma!
AB'NİN KATKILARIYLA
Tabii Avrupa’dan, AB’den gelen raporlar da, dışarıdan katkı! Avrupa Birliği Komisyonu, “üst rütbeli subayların”, etnisite, (yani Türklük kavramı) Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi konularda birçok kez konuşmasını, askerin siyaseti etkilemeyi sürdürmesini eleştirmiş... Sırtlarında, Türkiye’nin gerçekleri ve karşı karşıya olduğumuz tehlike ve tehditlerin “küfesi” yok; bol keseden, eleştirirler. Ama dahası Türk Ordusuna karşı, bu eleştirilerin arkasında, kökeninde ezeli Türk, Türk Ordusu düşmanlığı var.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin iç işlerine ve yargısına müdahaleleri, bununla da kalmıyor: İlerleme Raporu taslağında Ergenekon davasına tam destek verilmiş!
AB’nin, bu davaya ilişkin yetkin hukukçular tarafından dile getirilen hukuksuzluk ve insan hakları ihlallerine bigane kalırken, “tam destek” vermesini, nasıl izah etmeli?
Kısacası: Elbirliği ve işbirliği ile TC’nin son sigortası gevşetiliyor...
Bu harekete katılan sözde aydınlar, yalaka yazarlar neden ve nasıl kendi ordularına karşı bu kadar düşman ve kinlidirler?.. TSK’nın bazı icraatı, komutanları, tabii ki eleştirilebilir. Geçmişteki bazı acı olaylar da hatırlatılır... Ama kendisini Türk bilen kişilerin, Türk Ordusuna nasıl bu kadar düşman olabildiklerini anlayamıyorum! Entelektüel şıklıktan öte psikolojik bir vaka!
Bu adanlar unutmasınlar: Onlara bu, imkânı, pervasızlığı sağlayan da, da son tahlilde, TSK’nin güvencesidir - süren hoşgörüsüdür!
BİR KALE DAHA DÜŞÜYOR
Haberlere göre, medyadaki son milliyetçi kalelerden biri daha, Sevgili Mustafa Özbek’in Avrasya Televizyonu’nun Türkiye yayınları kapanacak! Daha önce, Yeniçağ Televizyonu da kapanmıştı.
ART, Ergenekon baskısından dolayı mı, yoksa ekonomik nedenlerle mi (reklâm sıkıntısı mı) kapanıyor bilemiyorum? Ama her iki şık da gösteriyor ki, bugün Türkiye’de haber alma ve bütün düşüncelerin hele milliyetçi görüşlerin, serbestçe ifadesi hususunda en azından bir demokrasi sakatlığı var!***
NOT: Önceki gün vefat eden aziz dostum Ergun Göze’ye Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dilerim.