19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Anılarından iki yaprak uçtu; Marlon Brando ve Hüseyin Baradan

Bugünkü yazım biraz farklı olacak. Tanıdığım iki sinema aktörü – aynı günde – biri Amerika’da öteki İzmir de öldü...Anılarımdan iki yaprak uçtu. .Dünyaca meşhur Marlon Brando ile Türkiye’ce meşhur Hüseyin Baradan! Ölüm haberlerini alınca, ilk düşüncem, banım de onlar gibi seksen yaşında olduğum! Has bel kader, ikisini de tanımış ve bir süre beraber olmuştum.
Türk Sinemasının “kötü adamlarından” fakat aslında “çok iyi adam”, Hüseyin Baradan’ı, İzmir’de tanımıştım. Orada çıkardığım DEVİR dergisi için fotoğraflar çekerdi ve bize her konuda yardımcı olurdu. . Çok efendi bir insan candan bir dosttu. Sonra yıllarca hiç görmedim Allah rahmet eylesin , geride kalanlarına sabırlar versin!
VE BRANDO
Marlon Brando’ya gelince- 1968 yılında Paris’te, iki ay kadar , tabir caizse ona hamilik attım, Onu Finlandiya’ya götürdüm. Neden diyeceksiniz? Ben o sırada Paris’te UNICEF – Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun Enformasyon Bürosunun başında idim. Bu görevimde Danny Kaye, Peter Ustinov, Richard Burton , Elızabeth Taylor ve Dustın Hoffman la “çalıştım” Bu yıldızlar UNICEF’in “ iyi niyet elçileri” olarak “dünya çocuklarına yardım “için tertip ettiğimiz galalarda “sahne alırlardı”
Marlon Brando, UNICEF “elçiliğine” kendisini fazlaca adamıştı ve galaların organizasyonunda ve diğer yıldızları bulmamıza yardım ediyordu ve Paris’te yapacağımız büyük Galanın ve sonra da Helsinki TV’sindeki galanın hazırlıkları için, eşiyle Paris’e gelmiş ve benim kendileri için tuttuğum lüks bir apartmana yerleşmişlerdi.. Çok yumuşak, güç işitilebilen bir tonda, adeta GODFATHER (Baba) filmindeki mafya babası gibi kısık konuşurdu.Hele telefonda anlamakta güçlük çekerdim. Parasının hesabını bilmez,cebinde para taşımazdı Bir gece yarısı telefon çaldı. Kısık sesle “Altemur, Param bitti- bana lütfen para getir” dedi...Birisi şaka yapıyor sandım. Ama o idi Parayı istediği yere götürdüm. Hatta Perisin en lüks caddesindeki Apar tınının adresini unuttuğu olur, ben de gidip onu evine götürürdüm. Tahitili eşine kuaförden randevu almak ve sonra gidip ,onu oradan almak da bana düşerdi..
Paris’teki Palaıs de Chaıllot’da yapılacak Galaya – ki buna Türk folklor ekibini de getirmiştim - Elızabeth Taylor la Richard Burton’u da o davet etmişti. Prova günü bana “bunlar çok içerler, hazırlık yap” dadı Pazar olmasına rağmen çıvardaki bir lokantadan garsonlar ve şampanyalar ayarladım sahne gerisinde hazır ettiler. Taylor ve Burton geldiler. Anlaşılan bir gece önce Paris Kontesinin resepsiyonunda imişler.Richard Burton, alel usul çok sarhoş olmuş ve etrafı dağıtmış. Eşi Elızabeth Taylor’a sordu “Çok mu kötü idim? diye...Kimden özür dileyim” diye...Elızabeth de, o güzel menekşe renkli gözlerini yuvarlayarak “Şekerim, Herkesten ,herkesten!" diye cevap verdi.. Burton Gala de Camelot müzikalindekiş meşhur şarkısını söyledi.
Galadan sonra Brando’yu uçakla Fin Televizyonundaki gala için Helsinki’ ye götürdüm. Finlandiya Cumhurbaşkanının sarayında Başkan Keekonen tarafından kabul edildik. Orada kaprisi tuttu. Oteldeki odasının kapısına bir sürü güzel İskandinav kızı birikmişti. Ama Brando’nun gözü onları göçmüyordu- esmer ve pek de güzel olmayan bir hatuna takılmıştı. Gala gecesi ,programın başlamasına dakikalar kala “ Hastayım, programa çıkamayacağım" ” diye tutturdu.Besbelli kapris yapıyordu. Odasına girdim; gözleri kapalı yatıyor ve inliyordu. ” Aman Marlon ,canım Marlon etme eyleme “ diye güçlükle kandırdım ve programa çıktı.
Ertesi günü, zengin bir Fin armatörün köşkünde , saunada kendisine güç geldi. Bu seyahati izleyen bir İngiliz gazeteci sonra “ Yanında anlayışlı bir Türk diplomat olmasaydı Marlon Brando” rezil olacaktı" diye yazacaktı
Tiyatro ve Sinema kariyerine 12947’de başlayan ve RIHTIM (On the Water Front) filmiyle 1954 yılında Oscar ödülü alan Marlon Brando muhakkak ki büyük bir aktör fakat eksantrik sıra dişi bir adamdı. Özel hayatı da çok sıra dışı idi.Galiba 4 kere evlendi ve söylendiğine göre çoğu evlilik dışı 15 kadar çocuğu varmış. . Son yıllarını bir adada yarı münzevi yaşıyordu. Hayat hikayesini okurken, aramızda başka bir ortak bağ buldum. Meğer Brando da, benden üç yıl önce benim 1”950 de mezun olduğum New York’taki New School Üniversitesinin tiyatro bölümüne devam etmiş ve sahneye ilk defa o okulda çıkmış!
Paris macerasından sonra Marlon Brando’yı birkaç göre son olarak Londra’da kaldığı otelde gördüm ve bir kaş defa da , telefonla konuştum. Sıra dışı, eksantrik ve hoş bir adamdı Yıllar sonra- oğlu Christian birisini öldürüp hapse girdiği zaman, üzüntüsünü paylaşmak için aramış ve konuşmuştum . Aradan çok zaman geçtiği halde bana ilk adımla hitap etmişti. Toprağı bol olsun!

Yayın Tarihi : 5 Temmuz 2004 Pazartesi 10:39:47
Güncelleme :5 Temmuz 2004 Pazartesi 13:42:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?