18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Ankara’da Hâkimler Var!

Dünkü yazımda, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, Erzurum Özel yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal tarafından “Ergenekon örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla, tutuklanmasının ardından “foyalar ortaya çıkıyor” demiştim! “Foya”, bu tutuklamaların “Cemaat” işi olduğu ve İktidarın- Adalet Bakanının talimatıyla yapıldığı idi! Yanlış hesap HSYK’dan döndü! Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, “özel yetkili” savcıların, İlhan Cihaner’i tutuklamakla “özel yetkilerini “ aştıklarına ve yetkilerini ellerinden almaya, oy birliğiyle karar verdi.

Malum TARAF “Yargıya 3. Ordu Balyozu” manşetini vermiş… Aslında Ankara’da hala yargıçlar olduğu belli oldu!

Bundan sonra, hukuki-adli izlek nasıl işler? Mesela, en başta bu Savcı Şanal'ın ve savcıların ifade vermeye çağırdıkları ve gelmezse, “polis zoruyla” getirmekle, tehdit etikleri, 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk olayı ne olacak? Aynı cümleden olmak üzere, tutuklanan, daha önce Erzincan’da görev yapan Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu, diğer astsubaylar ve MIT görevlileri ne olacak?

FAY HATTI

Herhalde fay hattı kırıldı ve sadece Yargıda değil “devlette” büyük bir deprem oldu… Dört yıl önce, bir yazımda “Fay Hattı kırılırsa?” diye sormuştum ve Başbakan Erdoğan’ın “müsademe rotasında” devam ettiğini yazmıştım… Anlaşılıyor ki “Korkusuz kaptan” rotasında devam edecek; şimdi bu konuda, HSYK kararını destekleyen bütün yargı kurumlarına HSYK’na, YARSAV, Yargıtay’a Danıştay’a, Barolar Birliğine ve gerçek, saygın hukuk otoritelerine karşı, pervasızca, diretecek-direnecek? Erdoğan, tarafında, malum yandaş medya ve “hukukçular” var! Adalet Bakanı Ergin çıktı, “HSYK’nın yaptığı yargı gaspıdır” deyiverdi! Avukatlar, ücret mukabilinde veya Mahkemece sanıkları savunmaya memur edilince, en haksız davaları – davalıların uçlu olduklarını bildikleri halde, savunurlar!

HSYK’nın kararına karşı, Adalet bakanı Ergin’in konuşması yetmedi; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da konuştu… Özetlemek gerekirse, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, aynı sıralardaki Basın Toplantısında söylediği somut sözlere ve de bütün değerli hukukçuların ve “tüm” Yargı Kurumlarının değerlendirmelere karşı, bir kasaba avukatının mugalâta lâfebeliği örneği idi… Arınç, ”HSYK” kararı Yargıya müdahaledir” diyor. Ancak, besbelli ki “Cemaatlere” müdahale edilmesinden rahatsız! Konuşması ve cevapları, herhalde didik didik edilmeye müsait, ana “zırvalar tevil götürmedi”!

AKP iktidarı -eğer, henüz altında kalmamışsa-şimdi, bu depremin “enkazı” altından nasıl kurtulacak?

Başbakan hayati bir karar vermek zorunda; daha evvel meydan okumuştu “erken seçim yok – seçimler zamanında yapılacak” diye… Son durumların, doğal ve hukuki sonucu olarak, Yargıtay Başsavcısı gene, AKP’yi kapatma davası açarsa, Erdoğan kararını değiştirmek zorunda kalabilir! Seçim tarihi konusunda, AKP için, en uygun zaman, daha fazla puan kaybetmeden, hemen şimdidir… Gene “mağdur” rolü oynayarak kazanmak şansı olabilir! AKP kapatılırsa veya sonunda, iktidarı bir muhalefet koalisyonuna kaybederse, iktidarı zamanında yapılan yolsuzluk ve hataların hesabını, nasıl verecek? Dokunulmazlıklar kaldırılınca ne olacak? Kısacası bir “kalmak mı zor- gitmek mi zor” durumu! Sonra, çok geç olabilir!

Bunun bir de karşı tarafı var; Eger AKP İktidarda kalır da, Anayasa değişikliklerini istediği istikamette gerçekleştirse, iş, sonunda karakolda bitebilir!

VE DEPREMDE ERGENEKON

Bu büyük “depremde” , “Ergenekon efsanesine” ne olacak? Bu kapsamda yapılmış ve yapılmakta olan hukuksuzlar konusunda HSYK’nın “özel savcıların, yetkilerini” almak yetkisi var mıdır? Herhalde olması gerekir, zira bu “kapsam” da, “zıvanasından” çıktı- kargaşa oldu! Avrupa Birliği davalardan yana, ama mağdurlar hukuksuzlukları AIHM’ne taşıyorlar. Ben şahsen, bu Mahkemenin, Türk Mahkemeleri üstünde olmasına karşıyım, ama Eger AIHM Ergenekon davasındaki açık hukuk ihlallerini kınarsa, bu bence, Türk yargısı açısından acı olur!

Yapılması çoktan yapılması gereken bu durumlara Cumhurbaşkanı Gül’ün müdahale etmesi - hatta tabir caizse “önleme darbesi” yapmasıdır… Öyle ya, Ergenekon davasında en son merci, Allahtan başka, Devlet Başkanıdır! Ülkenin yüksek çıkarları uğruna, bu yargı rezaletine ancak o müdahale edebilir… Başka müdahalelere imkân vermek istemiyorsa! Abdullah Gül, Eger bu iradeyi gösterirse, tarihe, iktidardan yana bir politikacı değil, “olağanüstü” irade gösterebilirse, bir devlet adamı olarak geçecektir! ***

Yayın Tarihi : 19 Şubat 2010 Cuma 12:12:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Kuddusi Kurt IP: 88.254.145.xxx Tarih : 19.02.2010 23:16:20

Abi bizim hukukcular uyurken onların hukukcuları farız geldi. Bir kateküllüye getirip oldu bitti dediler. Bari bundan sonra uyanık olunsada böyle şeyler başımıza gelmese.


Gönül Aydemir IP: 88.235.254.xxx Tarih : 19.02.2010 13:32:26

Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK nın doğal üyesi olması,HSYK'nın bağımsız sekretaryası olmaması,Adalet Baknlığı binasında toplanmak zorunda olması, bütün hizmetlerinin hizmetlerinin Adalet Bakanlı'nca sağlanması yargıç,savcı bağımsızlığını zayıflatıyor;ayrıca HSYK kararlarının da yargı denetiminden geçmesi gerekir.HSYK 'nın yedi üyedesinden  ikisi iktidarlar tarafından tayin edilirse HSYK 'lu kararları her zaman tartışmaya açık olabilir.HSYK'nın bu yapısı AKP öncesi iktidarlar tarafından da değiştirilmedi.Tıpkı Anayasa gibi.


Gönül Aydemir IP: 88.235.250.xxx Tarih : 20.02.2010 15:48:13

Genelde çok yorgun saatlerimde dinlenmek için gazetenizi okuyor, yorumluyorum. Uyarılarınız için sağ olun.Daha özenli olmaya çalışacağım.


Sayın Gönül Aydemir IP: 88.231.74.xxx Tarih : 20.02.2010 01:25:00

Sizde bir cevher olduğu kanısındayım. Ben anlamakla beraber, lütfen yorumlarınızı, genelin anlayacağı şekilde yaparsanız çok olumlu olacaktır. Bir hukukçu olduğunuz gerçeğinde de -benim görüşümde - hiçbir anlaşılmamak yoktur ! Bu yorum sütunlarının, "her kesimin anlayacağı bir ölçüde yapılmasını" sizden isterim.