İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın Başkanı KAFES davası görülürken; “Burada TSK yargılanmıyor… TSK, hepimizin gözbebeğidir” demiş, ama hiç kuşku yok maalesef Beşiktaş’ta, Silivri’de ve de Diyarbakır’da, aslında TSK yargılanmakta ve Hasdal’da- Silivri de TSK’nin mensupları-“göz bebekleri”, muvazzaf, emekli subayları ve mensupları aylardır tutukludurlar… TSK’nin -Türk milletin, “göz bebekleri” çıkartılmakta! Ben inanıyorum ki, “Ergenekon kapsamı” denen bu “Korku İmparatorluğu”, muhakkak, çökecek-hatta çökmekte”; kurucuları, İmparatorları, enkazı altında kalacaklar… Ancak “enkazını” hiç bir güçlü “vinç” kolay kaldıramayacak… Ve bu “enkaz” yıllarca, Türkiye’nin görünümünü bozacak, “kokuları”, kolay kaybolmayacak!
Sayın savcılara ve yargıçlara buradan sormak isterim: Herkül’ün gücü, Hazreti Süleyman’ın basireti, Büyük İskender’in, kılıcıyla ve dünyanın en büyük, güçlü bilgisayarlarının çözemeyeceği kadar karmaşık “Arap saçını” çözmek gücünü kendilerinde buluyorlar mı? Ve sonunda gerçek Adaletin tecelli edeceğine inanıyorlar mı? Eğer, TSK’ni yargılamıyorlarsa, yargıladıkları insanlardan hangisinin, hakikaten suçlu, kimin mağdur, masum olduğu kararını, sonunda hiç bir şüpheye mahal kalmadan, tespit edip, karara bağlamak gücünü, kendilerinde buluyorlar mı? Ellerini vicdanlarına koyarak söylesinler! …Eğer bu davalarda, karar Yüksek Yargıda temyiz edilmezse de, birileri, günahlarının hesabını, herhalde “Mahkeme-ı Kübrada” verirler… Fakat bu dünyada, Sayın yargıçlar ve savcılar ve de fahri savcılar, sonunda bu dünyada “Pardon- hata yapmışız” deseler de, masumların, mağdurların kaybettiklerini, kim onlara- nasıl- geri verecek?
BABALAR GÜNÜNDE
Bu yazıyı neden yazıyorum. Önce sanık ve tutuklu Albay Dursun Çiçek’in Avukat kızı İrem Hanım Babalar Günü dolaysıyla yazdıklarından duygulandığım için! …İrem Kızım, bu mesajında diyor ki ; “Silivri ve Hasdal Cezaevlerinde haksız, hukuksuz yere siyasi nedenlerle esir alınan babalarımız, bu güzel günde evlerinden, evlatlarından ayrı tutularak, bir kez daha cezalandırılıyorlar. Aslında bu haksız tutuklamalarla sadece Cumhuriyet kahramanları olan asker, bilim adamı, gazeteci, parti mensupları ve de hukukçuları değil, en yakınlarını, eşlerini, çocuklarını, anne babalarını, kardeşlerini ve onları seven arkadaşlarını da cezalandırmaya çalışıyorlar. Bizler, Onları, dışarıda rahatça gezen, yastığa başlarını huzurla koyabilen insanlar adına dimdik nöbet tutan "CUMHURİYET NEFERLERİ" olarak görüyoruz.” …Ve İrem, tutukluların çocuklarını, babalarına duydukları özlemi, sevgiyi dile getirmeleri için Babalar Gününde bir açık hava toplantısına davet ediyor! …
Ben ve eşim, manen, orada, aralarında olacağız ve özellikle de, meslektaşlarımızı, Mustafa Balbay’ı ve diğerlerini, temsil edeceğiz! Merak ediyorum; Sayın Cumhurbaşkanı ve asıl, hep adaletten, yargının bağımsızlığından söz eden Sayın Başbakan, bu sesleri duyuyor mu? Terörle mücadelede, nasıl ve ne kadar kararlıysa, bu adalet terörüne son vermek iradesi ve görevi onun değil mi?
DUYGU VE GERÇEK
Bu, olayın duygusal tarafı, Acı realite; 33 muvazzaf ve emekli Amiral, Deniz subayı, şu sırada KAFES davasında ,“'Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak kafes operasyonu eylem planını hayata geçirmek üzere faaliyet yürüttükleri' iddiasıyla” İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorlar!
Bu dava TSK’ni, Deniz Kuvvetlerini “ kafese koymak”, yıpratıp etkisiz hale getirmek planın bir parçası! TSK Komutanları şu sırada Teröre karşı savaşırken bu ve diğer davalar da başka komutanların tutuklanmaları ve yargılanmaları, “gülünç” değilse “paradoks” değil midir?
“Kafes Eylem Planı’” davasının tutuksuz sanıklarından eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü savunmasında, “Ergenekon gibi bazı davaları yönlendiren üçüncü güç olduğuna inanıyorum. Bu güç bazı mihrakların amacı doğrultusunda hareket eden, TSK’ni yıpratmak için çalışan üçüncü bir güçtür. … Bu üçüncü güç kendinden olmayan subayları tasfiye etmeye devam ediyor. Onlardan yana değilsen darbeden yanasın. Bunları hazırlayan üçüncü gücün, çok iyi organize olan, yurtdışında irtibatı olan, TSK’den ihraç edilmiş subaylar ile onların içerideki muhbirleri olan bir karargâh olduğuna inanıyorum.” Demiş… Çok anlamlı ve benim de, naçizane hep şüphelendiğim, yazdığım şeyler. …En acısı, o köstebeklerin -casusların TSK’nin içine sızmaları- bilgileri, çuvallarla bavullarla, malum TARAF’A taşımaları ve Güneydoğu’da, bir zırhlı birlikte olanların, dedikoduların, bu gazeteye iletilmesi ve yayınlanması, bozgunculuk ve casusluk değil mi? Savaş halinde, cezası idamdır!
Genelkurmay Başkanlığı, öncelikle, acilen bu hainleri, ortaya çıkarmalı ve yargılatmalıdır!.. ***
Değerli Büyüğüm,Yol göstericiliğinize,bilginize,deneyiminize,yürekliliğinize her zamankinden çok gereksinimimiz var.Atatürk'ün aydınlığını üzerimize daha bol yansıtmanız dileği ile;babalar gününüz kutlu olsun.
Sizi, bugünün anlamında "BABALARIN BABASI" olarak kabullenerek, en içten hürmetlerimizle ellerinizden öperiz. (Kara sislerin dağılıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni Atatürk'ün güneşinin yeniden aydınlatacağı zaman, çok yakındır, müsterih olunuz !)
Müfteri basının, Ali Kemaller, Refiiler ve Refikler benzeri müfteri yazarları olduğu sürece, ne "pekaka açılımları, ne "malum siyasilerin açıklamaları" sonuç vermeyecek gibi görünmektedir. Anadolu'nun birliği için tek çare kaldı ki: Bugünün siyasileri ile birlikte, bunlara yandaşlık eden kışkırtıcı gazetecilerin artık gözümüzün önünden çekilmesidir.