19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Edepsizliği

Bütün değerlerin alt üst edildiği bu kargaşa döneminde, “şimdilik sinsice” onlara göre “Atatürk tabusunu” yıkmak çabaları ivme kazanıyor. Cami ile Anıtkabir’i karşı karşıya getirmek çabaları da.

Atatürk’ün böyle hırpalanmasına karşı koymazsak, bunun sonu; adının okul kitaplarından çıkarılmasına veya hınzırca anlatılmasına, Anıtkabir’inin yıkılmasına veya arkeoloji müzesi haline getirilmesine kadar varır! “Olamaz” demeyin, şu son AKP yıllarında, ne “olmazlar” oldu ve olmakta... Öyle ya “2. veya başka Cumhuriyetlerin” yolu, önce Atatürk tabusunu ve “Ordu vesayetini” ortadan kaldırmaktan geçer.

Entel geçinen, hatta zamana ve zemine uymak için belirli zamanlarda “Atatürkçü” olanlar ve “Atatürk” ü, kendi meşreplerine uydurmak isteyenler de, bu hususta hiç de duyarlı değildirler... Aksine, açıkça yapmaya henüz cesaret edemediklerini, sinsice lafları dolandırarak söylüyor yahut başkalarına söyletiyorlar!

“ATATÜRKÇÜLÜK” KÖTÜ KELİME

“Atatürkçülüğü” tıpkı “milliyetçilik” gibi, bir aşağılama olarak kullanıyorlar ve “Atatürkçüleri” sanki düşmanlarıymış gibi kendilerinden, özenle, ayırıyorlar...
Mustafa Kemal Atatürk, O’nun Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa etmek için mücadele verenler uğruna kutsal bir “tabudur” ve Celal Bayar’ın dediği gibi “O’nu sevmek” bizim için ibadettir! Hele şu sırada, O’nun yokluğunda!

Erdoğan’ın ve AKP’nin basın sözcülüğünden sonra, Radikal gazetesinin, mutena bir köşesine oturtulan Akif Beki, sözcülüğe gayrı resmi devam ediyor! Son yazısında, “Atatürkçülüğün bölücülülük” olduğunu iddia ediyor... Kavramlar öylesine altüst edildi ki “Ne mutlu Türküm diyene” sözü, bu ülkede yaşayanları birleştirici olmaktan çıkarıldı, bölücülüğün hedefi oldu...

Beki efendi, Atatürkçülere sesleniyor; “Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü, partizan görüşlerin bayrağı yapmaya hakkımız var mı?” diye. Hemen cevap vereyim: Atatürk bizim partizan değil “milli” bayrağımızdır! Ancak o, şimdi kerhen tuttuğunuz o “bayrak” , sizlerin ellerinize hiç yakışmıyor. Şimdiki halde, belki “güçlüsünüz” ama Atatürk’e karşı, baştan aşağıya, suçlusunuz.

Beki bunları, değerli türkücü, Volkan Konak’ın (kendi kelimeleriyle, “Fazıl Say sendromuna yakalanarak” -boyundan büyük) “Çorap kokulular, Anıtkabir ziyaretine gelmesin” demesi üzerine yazmış. ... “Lafın nereye gittiği belli” diyor. Lafın nereye gittiğini ben söyleyeyim; Volkan Konak, Atatürk’e inanmayanlar, laf olsun diye Anıtkabir’e, sırf gezmek ve belki de beddua etmek için gelen “inanmayanları” kast etmiştir! Ben camilere, ayak kokularıyla girenlerden rahatsız olurum... Nasıl abdest alırlar ki! Ve bazı Müslüman ülkelerde, cami içinde yatıp uyuyanlardan da çok rahatsız olmuşumdur!

ARDIÇ

Şimdi “Atatürk’e vurmak” sezonu başladı ya, Mustafa Kemal düşmanlarından, “kendi ağız kokularını” itiraf etmiş Engin Ardıç durur mu? O da fırsat bu fırsat, Volkan’ın sözlerine takılmış, Atatürk’e doğrudan saldıramadığı için yerine, Anıtkabir’i “taşlıyor”; “Anıtkabir’i arınık etmek gerekecek” diyor! Ardıç Anıtkabir mimarisi ve inşaatı hakkında bilgiler verirken de lafı dolandırarak, Anıtkabir’in Alman Nasyonal Sosyalist mimarisi ve esprisinde inşa edilmiş olmasına dokunuyor... Ve gene sinsice, “İlle arınık edilecekse de bu görevi Türk dezenfektanlarına emanet ediniz. Yabancı marka kullanmayınız.” diyor. Bu sözlerle, ne demek istediği, onun Atatürk konusunda yazdıklarını bilenler için, “Malumdan, Malûm” !

Der ki, önünde saygı duruşunda bulundukları mermerin içinde bir şey yok! Boş da değil, “yekpare” bir blok bu... Atatürk de, onun üç metre kadar altında yatıyor, gizli bir bölmede! Yani, o heybetli mermer, göstermeliktir, Atatürkçülerimizin Atatürkçülüğü gibi Ardıç’ın ne camide ne de Anıtkabir’de, Mustafa Kemal’e hayır duası okumayacağı muhakkak...

Tabii, Anıtkabir’i tavaf etmeyeceği de! Aynı mealde sözleri, hâşâ, Kâbe için de yazmak sıkar mı?***
 

Yayın Tarihi : 23 Haziran 2009 Salı 15:30:19
Güncelleme :24 Haziran 2009 Çarşamba 00:39:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?