20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Atatürk'ün Uyarılarına Rağmen

Önceki yazımda Çankaya’daki Resepsiyonda ortaya çıkan çelişkilerden söz etmiştim… Bugün bu çelişkilerin devletin tepesinde ve Ordu canibinde, adeta bir kavram kargaşasına dönüştüğünü görmekteyiz. Bu kargaşanın bir merkez üssü de, Hükümetin hala benimseyip, benimsemediği açıklanamayan - fakat Başbakanlık titri ve çatısı altındaki “Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu”nun “Azınlık Raporu”! . Danışma Kurulu Başkanı Profesör İbrahim Kaboğlu, Profesör Baskın Oran’ın kaleme aldığı anlaşılan raporu, basına dağıtmış veya dağıtmak istemiş….

Raporda, “ TÜRKLÜK” yerine, TÜRKİYELİLİK ““ kavramında Israr ediliyor. “ Kemalizm”in , yani Atatürkçü Düşünce Sisteminin , demode olduğu ,Lozan’ın artık geçersiz kaldığı ve “Sevr” endişelerinin “paranoya “olduğu tekrarlanıyor…Zaten ”TÜRKİYELİK” tabirini daha evvel ortaya atan Başbakanın Kuruluna da böylesine Başkan ve Rapor yaraşırdı! Kaboğlu’nun “ kana susamış milliyetçi ve ırkçılar” olarak tanımladıklarından Kamu-sen Genel Sekreteri, Kurul üyesi Fahrettin Yokuş Raporu Başkanın elinden almış ,yırtmış ve Kaboğlu’nun yüzüne fırlatmış…Elleri dert görmesin! !

İHANET RAPORU

Düşünün ; Mustafa Kemal’in, “ Ne Mutlu Türküm Diyene” kavramında birleştirdiği kaynaştırmak istediği Türkiye’de e , Başbakanlığın Kurulu ve Başbakan tarafından tayin edilmiş Başkanı, “İnsan Hakları” adına, Milli, Üniter Devletin TC Devletinin altını oymaya çalışıyorlar ve meydan okuyorlar. Bu bir bilimsel tartışma değil bir ihanettir;Türk milletinin sabrı deneniyor! Bakalım Sayın Erdoğan ve Sayın Gül bu durumda ne yapacaklar; Kaboğlu’nun görüşlerini onlar da benimseyecekler mi? Yoksa savsaklayacaklar mı? .

Bir yeni web sitesinde ( Kodadımedya) yapılan teşhis doğrudur; bu millet tarihte 16 Devlet kurmuştur . Ve maalesef bu devletlerin çoğunu ,düşmanlar değil,kendimiz içerden , ihanet ve gafletle içerden yıkmışızdır. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı fors’undaki güneşi çerçeveleyen, 16 devleti temsil eden yıldızlara, başkaları tarafından “doğurultulacak” 17. Devlet-, ümmetçi mi, liberal mı olacağı ,henüz belli olmayan bir 2.Cumhuriyet- eklenmek istiyor.Bu devletin yıldızı da güya AB bayrağındaki. yıldızlara bağlanacak! … .

AB TAVSİYELERİYLE AYNI

Başka bir gerçek te var; ; bütün bunların kaynağı , Avrupa Birliğidir “Azınlık Raporunda” ifade edilenlerdir , . AB’nin bize dayattığı kriterler ve uyum yasalarıyla ve 17 Aralık’ta , eğer Müzakere Tarihi verilirse, yeni daha ağır “sürüngenlikte” ,bize itiraz imkanı verilmeden dayatılacak koşullarla aynen örtüşüyor. Cehaletimi , safdilliğimi mazur görün, ben TC Devletini böylesine yok etmekte- posamıza çıkarmakta kararlı bir Avrupa Birliğine ,“taraftarız” demekte hala nasıl ve neden ısrar edilir, …anlamış değilim.

PAMUK GİBİ DÜŞÜNCELER

Eğer Orhan Pamuk gibi romantik, hayalperest olsaydım, “Türk daha az Türk, Kürt daha az Kürt olacak” der ve onun gibi AB’ne takılmaktan maksat “bağcıyı dövmek değil üzümü yemek”, böylece de, meselenin “AB’ye girmek değil , bu fırsattan istifade reformlar yapmaktır” derdim ..Ancak Pamuk’un anlamadığı bir şey var, bu süreçte toplumumuza , devletimize yapılacak tahribat sonra nasıl onarılacak? Zira sonunda yiyeceğiniz “üzüm” değil “koruk” olacaktır. . Hem, “Türk daha az Türk” olurken, Pamuk kardeşime haber vereyim; “ Kürtler daha fazla Kürt oluyorlar”!

Acıdır ; bu rapor ve bu raporu destekleyenler, Türkiye’nin ve Atatürk’ün altından bir fay hattının oluştuğunu gösteriyorlar. Önce Atatürk’ün düşüncelerine karşı,bazı köşelerden , O’nun Laik ve , tekil Cumhuriyeti kurmakla hatalar yaptığı yolunda sesler yükseliyor…Bundan sonra da Atatürkçü ve kişiliğini hedef alan açık eleştirileri; bekleyin; tahtakuruları kovuklarından çıkıyor! Hem İnsan Hakları Raporundaki “TÜRKİYELILIK” kavramı ,Atatürk’ü ve milli birliğimizin kilit taşı “Ne Mutlu Türküm Diyene” vizyonunu kökünden inkar!

HATA NASIL YAPILIR?

Bu kavram kargaşasında , beni çok üzen bir husus var. . Eğer doğru nakledilmişse, Sayın Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral Hilmi Özkök Resepsiyonda “AB toplumsal bir talep….Şimdi, Türkiye’nin önümüzdeki l0 yılı ,bu süreçte belirlenecek ,17 Aralık’a kadar hata yapmamalıyız” buyurmuşlar. Yani, bunca aksi işarete rağmen hala AB’ne taraftar ve AB’den umutlular…Ordunun “AB’ne karşı” gösterilmesinden endişeliler! TC’nin geleceğinin ve milletimizin var oluşunun, “önümüzdeki 10 yılda belirleneceği” “ çok doğru da ,önce sormak gerek “bu geleceği kimler” belirleyecek.? Türk milletinin kendisi, hür iradesi ile mi, yoksa,Müzakere sürecindeki dayatmalarıyla Avrupalılar mı?

Orgeneral’in 17 Aralık!a kadar yapılmasından endişe ettiği “hata” ne olabilir ? Avrupalıları, bağımsızlık ve milli egemenliğimiz konusunda göstereceğimiz, öncelikle TSK’nin göstereceği ,duyarlılıkla kızdırmak ve onlara Müzakere tarihi konusunda mazeret sağlamak mı? Paşamızın , Türk devletinin ve milletinin geleceğini ,Avrupalıların tayın edeceğine ve onları kızdırıp AB’nin " nurlu yollarını" engellemek vebali altında kalmak istemeyeceğine inanmak istemiyorum. Çünkü, bu tavır, Genelkurmay Başkanımızın daha önce azınlıklar ve kimlik hususunda söyledikleriyle çelişir.

MUSTAFA KEMAL’IN UYARISI

Mustafa Kemal, 1922 de, Avrupa’nın bütün ilerlemesine ,yükselmesine ne ve medenileşmesine karşın, , Türkiye’nin gerilemesi durumunu düzeltmek için “ mutlaka, Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bır takım zihniyetler belirdi” diyor ve ekliyordu “Oysa hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleri ile ecnebilerin planları ile yükselebilsin…Tarih böyle bir şey kaydetmemiştir”…Atatürk aynı düşünceleri ölene kadar muhtelif zaman ve şekillerde ifade etmişti. .

Cumhuriyet’in 81 Yıldönümü vesilesiyle, Cumhuriyet’in “ilelebet payidar olacağı” yolunda nutuklar irad edildi. Birkaç gün sonra 10 Kasım’da Atatürk, ölümünün 66. yılında gene “sen ölmedin “ diye nutuklarla güya anılacak.

Pekala Atatürk’ün bu sözleri artık geçerli değil mi? Şimdi AB’den ve kriterlerinden medet ummak Mustafa Kemal’in hep karşı çıktığı sürüngenlik değil mi? ?... “AB’ne taraftarlık” ve Devletimizi AB kriterlerine göre değiştirmek çabaları ve bu çabalara karşı, “hata yapmamak” endişesi, O’nun bu uyarıları ile ne kadar örtüşüyor? …Eğer, bu uyarıları artık varit değilse, Mustafa Kemal’in bu sözlerini de ,fani vücuduyla birlikte Anıtkabire , ,müzesine koymak veya müzayedeye çıkarmak mı gerekecek? Her şeyden önce zihinlerimizi ve kavramlarımızı toparlamamız, açıklığa kavuşturmamız gerekiyor!

Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımızı Avrupa Anayasasının “nihai senedini” imza etmeleri , Cumhuriyetimizin 81. Yıldönümü gününe tesadüf etti. Hükümetin baskısıyla AKŞAM m gazetesindeki kösesinden uzaklaştırılan eski Dışişleri Bakanı,bilge Coşkun Kırca, Emin Çölaşan’a yazdığı mektupla tavzih etmiş; askına Erdoğan’ın ve Gül’ün imzaladıkları ve yalaka medya tarafından Cumhuriyet’in ilanıyla eş anlamda bir zafer ilan attıkları bu "imza" ,sadece şekli yani hukuken bağlayıcı bır belge değil…Ama sembolizm önemli; ilerde Avrupalıların gönülleri olur da Anayasanın kendisi de imzalanırsa Avrupa Anayasası kendi anayasamızın önüne geçecek, bütün törenlerde AB Bayrağı Türk Bayrağıyla yan yana gönderlere çekilecek ve AB marşı da, İstiklal Marşımızla birlikte söylenecek!

Erdoğan ve Gül, imzalarını , Türk Düşmanı Haçlı seferlerinin kışkırtıcısı Papa Onuncu Innocent’in heykeli önünde attılar. Eğer aynı şeyi, başka bir Parti’nin Başbakanı ve Bakanı yapsalardı, muhalefetteki AKP’liler,başta Erdoğan, onları “milli” olmasa da,” dini duygularımızı rencide ettikleri" için topa tutarlardı…. Ama ben başka bir taraftan umutluyum,; ilerde AB ve tarih almak için belki “türban” konusunu da, “suhuletle” çözeriler!

Yayın Tarihi : 2 Kasım 2004 Salı 18:54:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?