17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Atatürk’ün Vasiyeti

Atatürk’ün 66.Ölüm yıldönümünde , umut veren bir olgu vardı; halkımız yabancılar ve onlarla işbirliği yapanlar tarafından köşeye sıkıştırıldıkça, uyanıyor ve gene “Gazi Mustafa Kemal Atatürk”’e sarılıyor…hem,artık sadece bir kalıp olarak değil, bugünkü tehlikelere karşı ifade ettiği gerçek anlam ve içeriğiyle, yani “Atatürkçü Düşünce Sistemine” sarılarak! !


Bu çok hayırlı bir gelişme, çünkü aynı zamanda Atatürk’ün ezeli ve ebedi düşmanları Atatürk’ü ve Atatürkçülüğe karşı saldırıya geçmişler, onun ilkelerini sorgulamaktan da öte, özel hayatına da kıyısından köşesinden “dokundurmaya” başlamışlardır. Atatürk’ün ,tabii ki eleştirilere ve özel hayatının da “araştırılmasına” karşı “dokunulmazlığı” olamaz, ve artık bir “ritüel” olmaktan çıkarılarak tartışılacak ve gerçek muhtevasıyla,bütünüyle anılacaktır: Zaten kendisi de yaşarken böyle bir dokunulmazlık istememişti. Hayatı , bütün ayrıntılarıyla- zaten milletinin önünde idi…

Buna rağmen, daha yaşarken malum çevreler O’nun “havuzlarda çıplak kadınları oynattığı” yolunda süfli dedikodular yaymışlardı. O bunları duyar, gülüp geçer , içkisini halkın önünde kadehini onların şerefine kaldırarak içerdi..Gizli alemleri filan da yoktu! Özel hayatı hakkında Armstrong’un yazdığı, dedikodulara dayanan kitabının da yasak edilmesine karşı çıkmıştı. Ne var ki, zaman geçtikçe düşmanları, bu dedikoduları pervasızca yayacaklardır. Ama Atatürk’ü gene de bunlarla lekeleyemezler. .Çünkü Profesör Çetin Yetkin’in ve Hasan Pulur’un naklettikleri gibi, Atatürk “Ben de bir insanım” deyip, hem putlaştırılmasına, hem de,insani zaaflarının” abartılarak dile getirilmesine , karşı son noktayı hayatında,kendisi koymuştu.


AKADEMİK SALDIRILAR


Fakat Atatürk’e ve düşüncelerine – anlamına -karşı ,kıyısından köşesinden başlayan, sözde akademik ,fikri saldırılar – Atatürkçülüğü olduğundan başka göstermek teşebbüsleri daha ciddidir.Dün O’nu anarken, bazı köşelerden bu teşebbüsler sırıtıyordu. Demek istedikleri aşağı-yukarı şu; Atatürk ve düşünceleri, “jakoben” hareketleri zamanını doldurmuştur.Mesela Cengiz Çandar Atatürk’ü Turgut Özal’la kıyaslamış, “putlaştırılmasının”- AB Kriterlerine uymayacağını söyleyen bir İskandinavyalı muhatabına –bunun şu aşamada - doğal olduğunu .ve fakat “zamanla”, bunun da -Türkiye ve halkı, sosyal ve kültürel açıdan geliştikçe “ aşılacağını” söylemiş…Hasan Cemal gibi Atatürk’ün yolunun AB yolu olduğunu iddia eden gafiller de var..Bir süredir Atatürk’ün “jakobenliğini" eleştiren , Taha Akyol da, dünkü yazısında, Mustafa Kemal’in Milli Mücadeleye beraber başladığı “beşli”ile, Rauf Orbay’la, Kazım Karabekir, Refet Bele ( Akyol’un dediği gibi,Samsuna çıkarken Paşa değil Miralay idi) , Alı Fuat Cebesoy’la ,yol ayrımından , adeta Onlara haksızlılık yaptığı için, tarizde bulunuyor ve “birilerinin” kasten aralarını bozduğunu, hatta sonraları , aynı “birilerinin” Atatürk’ün İsmet Paşa ile beşmelerini önlediklerini ima ediyor…Akyol’dan, meslek ve fikir namusu adına, rahmetli babam dahil bazı kişileri , töhmet altında bırakan bu iddiasını isim vererek açıklamasını,- tarihe ışık tutması için- beklerim. . Atatürk, “birilerin” tesirleri altında kalacak bir insan değildi. O’nun bu , eski arkadaşlarıyla yol ayırımına girmesinin sebepleri, “beşlerin” Trekkiperver Partiyi kurarak kişisel kıskançlıklarından dolayı-devrimlere karşı çıktıkları, Saltanatı ve Hilafeti savundukları, NUTUK’TA belgeleriyle anlatıldığı gibi, bir gerçekti. Hem “beşlerin” asıl dertleri,alıp veremedikleri, sorunları o zaman Mustafa Kemal’le değil İsmet Paşa ile idi.. Atatürk öldükten sonra Paşanın aslında kendisine karşı olmuş bu “beşliye”, iade-i itibar ettirmesi ve mevkiler vermesi ise,ayrı bir mesele!


Bir aralık aynı apartmanda oturduğumuz Rauf Orbay bana “Mustafa Kemal haklıydı-biz hata yaptık- Onu anlayamadık” demişti…Taha Akyol,Gaziyi, Mustafa Kemal’i ve Atatürk’ü hiç anlayamamış,doğru okumamış ve doğru yazmamıştır ,r çünkü idraki müsait değildir.


ASIL VAHIM İDDİA


Fakat şu bağlamda, vahim olmasaydı, gülünç olabilecek bir iddia, kerameti kendisinden menkul ,”araştırmacı yazar” Aytunç Altındal’ınki.


Bu zata göre, Atatürk’ün, ölümünden 50 yıl sonra açılmasını istediği gizli bir vasiyeti varmış. Kenan Evren’in, Turgut Özal’ın ve herhalde Genelkurmayın ,içeriğini bildikleri bu “sır” vasiyetin açıklanmasına ,,”toplum henüz hazır değil” gerekçesiyle 25 yıllık ek bir yasak konduğunu, ve fakat, r şimdi TBMM “Atatürk’ü Koruma Komisyonun kararıyla ve Genelkurmayın oluruyla , bu vasiyetin açıklanması gerektiğini söylüyor. .


Bir defa, ben şahsan eminim ki,- Atatürk’ün yazılı malum,noter tasdikli vasiyetinden başka , böyle bir gizli vasiyeti yoktur ve bu da Atatürk’ün tarzına ve şanına yaraşmaz! …Bu dedikoduyu hem de Babama atfen, İsmet Bozdağ adlı sözde tarihçi –araştırmacı birisi çıkarmış ve zamanında Babam şiddetle ret etmişti.Sonra da ben bu zata , telefonda böyle asılsız dedikodular çıkardığı için gerekenleri de söylemiştim. Babamın ve Atatürk’ün son Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın anılarında bu konuda en ufak bir ima bile yoktur.Atatürk’ün ölümüne kadar yanından ayrılmadığı ve her konuda sırdaşı olan babam , hayattayken,,bana böyle bır vasiyetname olmadığını sarahatle söylemişti.


İddialardaki- şekil ve mantık yanlışları bır tarafa, Bu , sözde “sır”,gizli belgedeki asıl vasiyeti hakkında, Altındal’ın iddiası daha vahim…


Güya, Atatürk zamanı gelince hilafetin ihyasını önermiş,”ilerde Müslüman devletlerin sayısı kırka elliye çıkarsa, başta Türkiye, bu devletler bir araya gelerek, bir hilafet meclisi oluştururlar” demiş…Hem, Adnan Menderes de, Meclisin gücünü ifade etmek için ,sözün gelişi “Siz sterseniz, hilafeti getirirsiniz” ” sözlerini, meğer, Atatürk’ün bu “sır” vasiyetini bildiği için, söylemişmiş! …


Altındal, Atatürk’ün Saltanata karşı olmakla beraber , Hilafete karşı olmadığını ,, hangi sözlerine göre belli değil ,herhalde gaipten bazı sesler duyduğu için olacak,“ Türkiye dahil, beş İslam devletinin-bır Hilafet Konseyi oluşturmalarını önerdiğini kendisinin -“düşündüğünü”- söylüyor…Bu Meclis de , Vatikan misali, İslamiyetsin “fetva “ meclisi olacakmış…
Altıundal , Hilafet konusundaki bu isteklere, Mustafa Kemal’in Nutuk’undan bazı sözlerini kanıt olarak gösteriyor.


ZIRVA VE ABES


“Zırva tevil götürmez”, abesle iştigal edip, Altındal’ın bu zırvalarını onurlandırmaya değmezdi ama şu sırada, mesela Graham Fuller’in “ Atatürk lobotomi yaptı İslam’ı ve Osmanlının haşmetini , Türkiye’nin kolektif beyninden çıkarıp attı, ama Başbakan Erdoğan şimdi, “Ilımlı İslam’ı ” Türk siyasi sistemine entegre ediyor “iddiası ve bizzat Başbakan Erdoğan’ın dün “Laklık de zamanla değişir revize edilir” demesiyle ve Büyük Orta Doğu Projeleriyle, denk düşürüldüğü için, bu iddiaları gerçeklerin ışığında şiddet ve nefretle ret etmek gerekiyor.
Altındal, kasten, NUTUK takı ifadeleri yanlış okuyor. Mustafa Kemal daha başından beri, ı Saltanata ve Hilafete karşıydı ve bunların kaldırılmasını istiyor- ancak pragma tik olduğu için de , müsait zaman ve zemini bekliyordu. Bunun için de Saltanatı ilga ettirirken, Hilafeti,önce sureta ta muhafaza etmişti. Ama O’nun Hilafete ilke olarak her zaman karşı olduğunu gösteren onlarca sözü vardır, hem NUTUK’TA, hem de başka yerlerde!


Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün düşünce ve sözlerini ,NUTUK’UNU hatmetmiş, özümsemiş bır kişiyim . Fakat dün gece bu konuda benden daha bilgili olanlara, mesela Turgut Özakman’a ve Atatürk’ün NUTUK’UNUN “bugünkü dildeki 1981 baskısını hazırlayan değerli Profesör Zeynep Korkmaz’a danıştım.Onlar da, ne NUTUK ta ne de başka hiçbir yer de Atatürk’ün hilafeti öven ve özendiren hiçbir sözünün bulunmadığını doğruladılar. SKY TÜRK televizyonunda da Doğu Perinçek de aynı şeyleri söyledi. .

Altındal, NUTUK’UN l963 Baskısının belli bır sayfasında da, Mustafa Kemal’in Müslüman ülkelerin bır Hilafet Mecalsi kuracaklarını söylediğini i iddia ediyor. Yutturmacasın, böylesi olamaz; bir defa, Mustafa Kemal’in 15-20 Ekim 1927’de, Cumhuriyet Halk Fırkasının İkinci Kurultayında, 6 gün ve 36.5 saat süren konuşmasının metinleri, hangi baskısında olursa olsun, dili nasıl sadeleştirilmiş olursa olsun, içeriği aynıdır. Hem, Altındal açıkça uyduruyor; o bölüm dikkatle okununca Mustafa Kemal’in Hilafet konusunda söyledikleri , “tırnak” içine alınmıştır ,yani kendi görüş ve asla kendi düşünce ve istekleri değildir., Mustafa Kemal -İngiliz tarihçi, H:G Wells’in o zaman , geleceğe dair yaptığı tahminlere atfen, mümkün olabilecek , fakat muhakkak Türkiye dışındaki İslam devletlerinin bir Hilafet Meclisi kurabileceklerini ve Meclisin başındaki zata da , Halife denebileceğini bir tahmin olarak “tırnak” içinde ,bir tahmin olarak,söylemiştir.Ancak,NUTUK’ takı her ifadeden,açıkça bellidir ki- bu “İslam devletlerinden biri,asla “laik” Türk devlet ve Halife de herhalde, ,asla,ve kat’ta kendisi olmayacaktır. Altunç Altındal,bilmem şaşkın mıdır ,, art maksatlı mıdır ama muhakkak ki uydurmaktadır’ . Türk milleti de bunlara inanacak kadar budala değildir! . Onun bu tezine gerçek tarihçiler ve bilim adamlar muhakkak gereken cevabı vereceklerdir.


Tabı bu iddiaları ,kesinlikle yalanlamak görevi, bu, sözde ,gizli vasiyete vakıf olmak durumunda bulunanlara,, ,sırasıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza,, Genelkurmay Başkanlığına ve, şu sırada, uygun görürlerse, Sayın Başbakana düşüyor. Eğer bu görev ,zamanında ve kesin olarak ,yapılmazsa bu iddialar maksatlı olarak ve gittikçe daha da şişirilerek devam eder.Altındal gibiler de-istihzayla gerçeklerin derin devlet tarafından gizlendiğinde ısrar ederler…


Gazı Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçek ve açık vasiyeti, çağdaş,Laik TC Milli Türkiye Cumhuriyetinin ,ilelebet payidar “ edilmesidir, gerisi de si laf- güzaf ve Mustafa Kemal’e ihanettir!

Yayın Tarihi : 12 Kasım 2004 Cuma 15:13:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
turgay yeşilkaya IP: 88.238.10.xxx Tarih : 13.01.2007 17:14:44
çok güzel bir sayfa hazırlamışsınız katkılarınızdan dolayı sizi kuyluyorum saygılar tesekkür

berkay yeşilkaya IP: 88.238.10.xxx Tarih : 13.01.2007 17:16:45
öncelikle sizi kutlarım.çünkü iyi bir sayfa oluşturmuşsunuz.