29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Avluda Beklerken

Robert Kolejde çok sevdiğim bilge bir Tarih öğretmenimiz vardı. Ruhu şad olsun. Cami Baykurt… Kurtuluş Savaşında Dâhiliye Vekilliği, Roma'da, Ankara Hükümetinin temsilciliğini yapmış, sonra Mustafa Kemal’le ayrı düşmüş ve geçimini sağlamak için, REDHOUSE sözlüğünün yönetmenliğini yapmıştı ve Kolej’de öğretmenlik yapıyordu. Her sabah Kolejin tepesine, ”Yarrabi, sen selamet ver donanmay-ı Hümayuna”, nakaratıyla, kırk değişik şeklini söyleyerek çıkardık. Tarihi, bize sadcee, olayların takvim tarihlerini ezberleterek değil, anlamlarını ve neticelerini anlatarak öğretti. Ondan -tarihten daha çok şey öğrendik- özellikle, hoşgörülü olmayı! Sınıfında, her konu açıkça tartışılırdı ve hatta onunla münakaşa ederdik.

Ben, o savaş yıllarında Alman taraftarıydım. Cami Bey ise, öteki tarafta… Alman Ordusu her zafer kazandıkça derse girdiğimizde, “Hocam bizimkiler, Majino Hattını yardılar- Paris’i aldılar” diye Hocayı kızdırmaya çalışırdım. Cami Bey, kızacağı yerde beşuş çehresiyle “Görürsün oğlum” derdi. Hitler’in sonunu gördük.

Okuldan mezun olduktan sonra, Cami Beyi- Hocamızı- üzerinize afiyet, ”Solculuktan” içeri aldılar. Onu, Sultanahmet Cezaevinde, ziyarete gittik, ”Ne oldu hocam?” diye sorunca gene o tevekkülü haliyle, “Avludaydık içeri aldılar” dedi. Türkiye, şimdi, üzerinde karabulutlar dolaşan, kocaman bir “avlu”... Son “Ergenekon dalgası –Tsunamisi" ile on gazeteci, bu avludan “içeri” alındı. Adeta herkes, “Polisler, hangi gece yarısı veya hangi şafak vakti, kapıma dayanacaklar, arama yapacaklar bütün belgelerimi, bilgi sayarlarımı, darmadağın edecekler, çuvallara doldurup götürecekler ve beni de götürecekler” diye bekler oldu. Kimsenin dokunulmazlığı yok, AKP Milletvekillerinden başka! Bir “Korku İmparatorluğunun “avlusunda" yaşıyoruz!

Kim neden içeri alındı? Bu dalgayı, okyanus ötesinden üfürenler mi var? Tutuklamalar ne kadar yasal veya hukuki? Burada, son “dalganın" analizini yapacak değilim… Bu sırada, TV ve gazetelerdeki yorumlar, kafaların, amaçların ne kadar karışık ve karmaşık olduğunu gösteriyor! Tutuklamaları, tevil etmek, mazur göstermek için kıvıranlar ve Uğur Dündar gibi dik duranlar, hatta ummazdım, Ali Bayramoğlu gibi doğru yazanlar var.

Ben de avluda kapıma –o tanıdığım eski polislerden, bambaşka- başka kılıklı polisler kapıma ne zaman dayanacak ve beni de götürecekler diye “avluda” beklemekteyim. Amerika’dan bir dostum telefon etti: ”Çok sert yazıyorsun – talihini zorlama” diye, beni uyardı… “Talih” dediği, ülkenin, milletimizin talihi, – kaderi!... Her ne olursa olsun avludan içeri alınana kadar görevimi yapacağım.

Beni de, bu yaşımda, bu kör topal halimde, bir sabah götürürler, içeri alabilirler. Korkmuyorum- canımdan korkmuyorum. Ben götüreceklere, o zaman yazdıklarımdan fazla, söyleyeceklerim var.

Hem, yatağımda öleceğime, orada, dostlarımın yanında ölmeyi tercih ederim... Kore’de şehit olmadım - Yassıada’da ölmedim – Silivri’de ölürsem, şehit sayılırım - şahadetim, belki bir işe yarar!

Fakat neye yanarım bilir misiniz? Önce, aileme, eşime, çocuklarıma torunlarıma vereceğim acıya… Sonra da, bunca yıldır biriktirdiğim arşivin, kitap çalışmalarımın, bilgisayarımda, CD’lerdeki o belgelerin hoyrat eller tarafından darmadağın edilmesine ve kitabımı bitiremeyecek olmama!... Eğer yaşarsam, kahrımdan ölürüm.

Hem, baskın -araştırma yapacak olanlara- savcılara buradan haber vereyim: arşivimde, belgelerim arasındaki başlıca “örgütsel dokümanlar”, Atatürk’ün NUTUK’u ve dertlenmiş sözleri… Kendi el yazısıyla beni onurlandıran sözleri, imzalı fotoğrafları ve PKK terör örgütüne ait belgeler koleksiyonum!.. Acaba arama yapanlarda bunları tefrik edecek yetenek, bilgi var mı?...

“Ergenekon” denen örgüte üye eğilim. Hakikatte böyle bir örgüt varsa, oradaki dostlarıma dargınım; bana neden haber vermediler? Sadece bu, böyle bir örgütün mevcut olmadığının bir delilidir!

Evet, avluda beklemekteyim; polisler tarafından ne zaman vurulacak… Rica ederim, fazla bekletmesinler!

Sayın Başbakan da, nihayet, “bu (yasal) süreç biran evvel bitirilmeli” demiş… O “bir an evvel”, ne kadar zaman?… ”Avlunun” tamamen boşaltılmasına ve oradakilerin tümünün, içeri almasına- “sonsuza” kadar mı? Unutmasınlar; daha sonraları “avluya” kimlerin konulacağı belli olmaz! Bu süreç başlamaya görsün! ***

Yayın Tarihi : 5 Mart 2011 Cumartesi 02:07:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 6.03.2011 14:50:46

bu ne siddet bu ne celal diye yorumuma baslamak istiyorum ama bu siddet bu celal dönüyör dolasiyor sinif ayirimina giriyor gibime geliyor gazeticeler tutuklaniyor hep bir agizdan olmaz genareller tutuklaniyor hep bir agizdan olmaz nüfüslu kisiler veya etrafi tutuklaniyor olmaz hepolmaz haydi sak sak protosto edelim haydi yürüyelim herkez kendi sinifini kollama derdine veya sanki bu is kavun isi gibi imis koklamislar iyi kötü anlamislar suclu veya sucsuz bir bakista anlamislar birakinda bu isin ehlileri yapsin aaa!!! deyinki ehlileri bu isi yapamiyor hep beraber bir fikir söyleyinde arkanizdan gelelim En basit arkadasina komsuna taktin hic yoktan sikayetci olursun  sikayetin mecbur isleme girer hak adalet bunu cözer ha su zengin  ha su sunun oglu ah bu filanca taviz bu adalet verirse ki bunu herkez biliyor bir yerde bir isler yürümüyor bir millet vekili polise ben kimim biliyormusun baska bir durumda sana soracagim fizanda solugu aldiracagim  bu alisila gelmislik bir lackalik almis basini gidiyor bir comak sokuldu   kurunun arasinda yas yaniyor yasla kuruyu ayirmada eski aliskanliklar herkeze tökez oluyor hem böyle gitmez hem böyle olmaz  diye bagiriyoruz calismayan sistemin icinde bocaliyoruz isleri bu kafayla yoluna sokamiyoruz rayina oturtamiyoruz  problem burda gibime geliyor hep beraber bagirisiyoruz bu bagirista bir sesler geliyor ne ben ne o ne biz ne siz anlayabiliyor biri cikipta susunda bizi görenler adam zannetsinler  yada isiyoluna sokalim  lami cimi uzun lafin kisasi NERDE BU KISI yok yok oldu gitti      


Su Cemre IP: 78.182.134.xxx Tarih : 5.03.2011 14:30:14

Değerli Büyüğüm,sizi incitmelerini biz okurlarınınız da bağışlamaz.


Gönül Aydemir IP: 78.182.134.xxx Tarih : 5.03.2011 16:47:16

Yazarımızın gençliğindeki Türkiye'yi düşündüm; ailesi,kendisi Atatürk'ün yanında,çevresnde,ama o rejimle ters düşen öğretmenlerini hapishanede  ziyarete gidiyor.Nazım Hikmet  bir mektubunda Atatürk'e ;''Sizin başınıza yemin ederİm.''diyordu.Başka bir mektubunda;on üç yıl hapiste yattım ama,onlar bana işkence yapmadı.'':diyordu.Bugün yaşasalar yüz yaşında olacak olan ve bir dağ köyünde büyüyen teyzelerim saçlarını başları açık  ilkokula gitmişler,Atatürk yaşarken evlerinde telefon varmış.Annem babam ,biz hiçbir zaman Atatürk'ümüzün zamanındaki kadar mutlu olmadık,derler.Çok güzel zamanlarmış.