Evet, can-ı gönülden, “Artık bitsin AB ve yeniden başlasın Türkiye!” diyoruz!…
“Milliyetçilikten” liboşluğa” ve Brüksel Sevdalılığına kesin ve keskin dönüş yapan, Taha Akyol, herhalde etraftan “asker gelsin AB bitsin” mesajlarını aldıkça, telaşta, Malum bilgiç üslubuyla, rahat köşesinden, ”Güney Doğu” sorununu “rasyonalize etmeye”, bahaneler uydurmaya çalışıyor. Ve sıkı durun, dolambaçlı olarak, bu sorunun bugünkü haline gelmesinden askerleri sorumlu tutuyor…
Sanki bu sorunun tahrik edilmesinde Avrupa devletlerinin artık deşifre olan eski ve yeni oyunlarının rolü, “halklara özgürlük“ diye o halkı ayaklandıran, ortaya APO’yu ve PKK’yı çıkaran aydınlarım hiç kabahati yok da, 27 Mayıs’ın Mecburi iskân yasası ve Ziya Ekinci ve Şürekâsının Devrimci Doğu Kültür Ocakların zeminini hazırlamış…12 Mart uygulamaları Kürtçü tabanın genişlemesine sebep olmuş! Ne kadar yüzeysel yaklaşımlar!
Evet, “Bitsin artık bu AB aldatması” diyoruz. Ve AB sanki Allah emri imiş gibi bunca ihanetten sonra hala “bitsin “ diyemeyenlere şaşıyoruz!
İNCE –UZUN, UCU BELİRSİZ YOL
AB ‘nin “ince uzun, ucu belirsiz yolunda –sürecinde- , Kıbrıs’tan Güney Doğu’ya kadar… Kentlerimizde asayişi kaosa çeviren, TC Devletinin temel ilkelerini yok eden ,“uyum yasalarıyla”, bu kadar ağır zararlar gördüğümüz halde, hala bu çıkmaz yolda devam etmek isteyenlerin, her halde, ya vatan ve milletseverliklerinden, ya akıllarından zorları var. Ya da, gönülleri, gözleri, ülkenin çıkarlarında değil, borsa endekslerinde ve kişisel rantlarındadır! … “Kürt sorunu ancak AB içinde çözülür” diyenler, asıl ülkenin birlik ve bütünlüğünün, AB dayatma ve oyunlarıyla çözülmekte olduğunu acaba görmüyorlar mı? … AB Genişlemeden sorumlu Komiseri Olli Rehn, Türkiye’nin tam üyeliğinin anca 20 yıl sonra – o da belki - “düşünülebileceğini” söyledi… En yakın tarih 2022! Kim öle, kim kala… Ama büyük olasılıkla,
TC öle!
Bizim Brüksel yaranına hep sorarım da cevabını hiç alamadım ; “Türkiye’nin, Türklerin, varoluşu , ,büyük fedakârlıklarla kazanılmış olan bu vatan ve devletinin geleceği, bu kadar yıl, bu ve ilerde onların yerini alacak, meçhul Avrupa liderlerine ve oynak Avrupa kamuoyuna emanet edilebilir mi? - Her hangi bir iktidar bu ağır sorumluluğu yüklenebilir mi? “
Bakın, bir kısım medyamızın “Büyük Türk Dostu Venüs ” diye kucak açtığı Yunanistan'ın yeni Dışişleri Bakanı Dona Bekoyani de Kıbrıs olmaza asla” deyivermiş. Sırada Ege, Ermeniler, TSK’nin kışlasına sokulması vs.vs var!“
1990'larda, bu konuda banım gibi düşünen ve konuşsan Abdullah Gül’ü övmüşüm… Ben, hala aynı fikirdeyim. Ama Sayın Gül, Başbakanı ve Partisi, şimdi, kendi amaçlarına AB yi alet etmek istedikleri için, Avrupa kapılarında dolaşıyorlar… Fakat Sayın Başbakan “ AB’ ne girmek gibi bir derdimiz yok” buyurmuşlar… Hemen sonra da “AB’ne girmenin gereğine inanıyoruz “diye ilave etmiş…
Buradaki çelişkiyi bir tarafa bırakıyorum, ama Sayın Başbakana sormak isterim: “ AB üyeliği sizin için dert değilse, bunu bu kadar hafife alıyorsanız, neden uyum- muyum yasalarıyla milleti ve değerlerini, bu yolda, bu kadar, yordunuz ve neden bu kadar ağır bir sorumluluk altına girdiniz? Sayın Erdoğan buna da yanıt vermiş; diyor ki, “Medeniyetler ittifakının adresi Avrupa Birliği olsun diye AB üyeliğini istedik”… Bu ittifakın, hele AKP iktidarı döneminde ne mene uyuşma ve ittifak olacağı da ortada!
PARİS'TEN BİR YANIT
AB’cilerden Cengiz Çandar, Paris’te yapılan, “Abant Türkiye Sorunları Platformu” toplantısından yazıyor… Toplantıda “Türk dostu” Alfred Adler, “Türkiye’nin, AB'ne, İslam Dünyasının Temsilcisi sıfatıyla girmesinin imkânsız olacağını” söylemiş ve de demiş ki;”Müslüman olduğunuz için değil Türk olduğunuz ve Mustafa Kemal’in yolundan gittiğiniz için- belki de-girebileceksiniz” …
Diyarbakır olayları milletin AB konusunda açılan gözlerini büsbütün açtı ve bu yolun sadece çıkmaz bir yol dağıl açık ucunun sonunun ülke için felaket olacağı anlaşılmaya başladı.
Ve de şaşıyoruz bu iktidarın çelişkilerine; “Başbakan AB takıntımız yok” derken Adalet Bakanı Cemil Çiçek TBMM de terör yasasında değişiklikler görüşülürken, bu değişiklikler yapılırken, ”AB müktesebatından, Demokratik haklardan vazgeçilemez!” diyor.
Bunların bizi getirdiği nokta belli! Cemil Çiçek millet ve devletin yüzlerce yıllık “müktesebat” ve değerlerini, Türklüğün hak ve çıkarlarını,, AB uğruna feda etmeye hazır! Hani bu hükümetin AB derdi yoktu!
”Askerin gelmesine” gelince; TSK hamdolsun, bütün gayretlere rağmen bir yerlere gitmedi; hala burada!
Hasan Pulur kardeşim, bugünkü durumda, “veballeri” sorgularken ne doğru yazmış; Vebal, “Anayasal vatandaşlık” ve “ Kürt realitesi vardır” diyen Demirel’in , “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” diyen Mesut Yılmaz’ın ve ”Kürt sorunu vardır, bu sorun benim sorunumdur ve demokratikleşmeyle çözülecektir” diyen Tayyip Erdoğan’ın - bunca yıl –sadece laf üretip, çözüm üretmeyenlerindir!