Bunca yazımdan, herhalde belli olmuştur: Milliyetçiliğimin ve genlerimin gereği, orduma candan ve hatta körü körüne bağlıyım. “Emret Komutanım” sözü, benim için sivil hayatta da unutmadığım bir deyimdir! TSK, geçmişte hatalar yapmışsa ve bugün de bazı yanlış şeyler oluyorsa, bunları, “kol kırılır yen içinde kalır” ve “her kurumda, çürük elmalar çıkar ama bütün bozulmaz” diye bağrıma taş bastığımı itiraf ederim. Bu, sadece duygusal değil gerçekçidir. Zira Türk Ordusuna güven kalmaz, gücü yıpratılırsa, Vatanı, Cumhuriyeti koruyacak başka güç yok. Kısacası, Türk Ordusunu bilinçli olarak savunmak ve kollamak, her Türkün görevi olmak gerekir!
27 Mayıs 1960 “darbesinden” sonra, kendi ordumun ve mensuplarının, hatta Kore’deki silah arkadaşlarımın bana yaptıkları beni ordumdan soğutmadı. Bazıları gibi Orduya kin bağlamadım, aksine, bunlar acı da olsa, Ordunun tecrübe hanesine yazdım; artık, böylesine “cunta” darbelerine girişilmemesi için TSK, 27 Mayıs’tan gereken dersi almıştır!
12 EYLÜL
“Ya, 12 Mart-12 Eylül” diyeceksiniz. Önce bu hareketler “cunta darbeleri” değildi, “müdahaleler” idi! O dönemlerde, terör her gün onlarca gencimizin hayatlarını alırken, siyasetçiler aciz kalmışlarsa, Ordu, emir-komuta zinciri içinde “müdahale” etmeseydi, iç savaş çıkması, Ordunun da bölünmesi kaçınılmaz olacaktı! Bu hareketler hakkında hüküm verirken, “yapılmasalardı, Türkiye bugün nerede olurdu” diye sormak gerek! Ve unutulmasın; özellikle 12 Eylül’de, Ordunun idareye el koyduğu açıklandığında, halk bir kâbustan kurtulmanın sevinciyle sokaklara dökülmüş, tankların üzerine çıkmıştı ve yazarlar, Evren ve diğer Komutanları koyacak yer bulamamışlardı.
Ne var ki, “süngüyle her şey yapılıyor da, üstünde oturulmuyor.” Ordu, sonra siyasete de el koyunca ve idareye yerleşince, yapılanları kimse savunamaz. Fakat Evren ve diğer sorumluların otuz yıl sonra yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını istemek, aslında imkânsız. Fakat “Sembolik”, caydırıcı olacaksa, zamanın gerçeklerini hatırlamalı ve müdahaleleri zorlayan şartlardan ders alınmalı. Türk Ordusu o zaman da sonra da “darbe yapmak için darbe yapacak bir Ordu” değildir; zorlanmadıkça!
Erdoğan’ın, idam edilmelerinden dolayı gözyaşları döktüğü gençler kimlerdi ve neden idam cezasına çarptırılmışlardı? Ülkücü genç, devleti yıkmaya çalışanlara karşı devleti savunmuştu. Soldaki DHKP’li ise, devleti yıkmak için terör yapmıştı!Asıl “sembolizm” ve “caydırıcılık” olacaksa, bunları günümüzün şartlarında müteala etmek gerek. Ve eğer Ordunuzu hakikaten seviyorsanız, o geçmiş olaylardan doğru dersleri almanız ve son savunma hattımızı zayıflatmamanız gerekiyor!
AĞUSTOS SICAKLARI
Şu sırada TSK, kesif saldırı altında! YAŞ’ın toplanacağı, 5-6 Ağustos ve 30 Ağustosa kadar geçecek süreç, Devletin, Ordumuzun ve milletimizin, “ateşle imtihanı” olacak. Mâlumlar, havan atışlarına başladılar. YAŞ’dan “kelle haberleri” bekliyorlar. Mâlum gazeteler terfi ettirilmemeleri gereken, ihraç edilmeleri gerekecek subayların, listelerini, çarşaf çarşaf yayınlıyor, hatta dikte ediyorlar. Nereden bilgi, talimat ve cesaret alıyorlar? Ama amaçları mâlum: Ordu içine nifak sokmak ve maneviyatını kırmak! Bakalım, AKP iktidarı bu imtihandan nasıl geçecek, nasıl şerhler koyacak? Asıl önemlisi, Türk Ordusu ateşe nasıl cevap verecek?
Bunun bir cevabı, gene “mâlumlardan” ; iddiaları, TSK’nın, iddia ve dedikodular karşısında susmakla kendi kendisini yıprattığı! Birisi alay ediyor; “Sfenks” ne zaman konuşacak” diye. Bir diğeri “Sükût ikrardan gelir” diyor. Akıllarınca, Genelkurmayı köşeye sıkıştırıyorlar. Köşeye sıkıştırılan “aslan”, pençelerini gösterir!
Ben,”Aslanlı kapıya” bakıyor, oradan gelecek, ucu nereye varırsa varsın, kime dokunursa dokunsun, ikna edici, gür kükremeleri bekliyorum! Gerçeklerin aydınlatılmasını, pespaye dedikoduların yalanlanmasını, kozmik odalara nasıl girildiğini, Genelkurmayın içinin de nasıl dinlendiğinin ve köstebeklerin ve patronlarının tümünün açıklanmasını bekliyorum. Eminin Genelkurmay bunları çoktandır biliyordur, ama yargıya saygısından ve demokratik düzene bağlılığından susuyor. Ama artık konuşması ve onurunu, milletin onurunu koruması farz oldu!
Eğer bu gür seslerin çıkartılması için, yeni Genelkurmay Başkanının, yeni komuta kademesinin makamlarına oturmaları bekleniyorsa, korkarım çok geç olacak. Zamanı şimdi!
İtiraf etmeliyim; Bağrıma taş basıp beklesem de ahir ömrümde, kafam çok karıştı, henüz bunamadım, ama çok bunaldım, “benden sonra tufan” diyemiyorum. Babama verilmiş sözüm var; gözlerim gördükçe, kafam yerinde oldukça ve ellerim tuşlara basıyorsa, Ordum ve Atatürk için, mücadeleye devam edeceğim. Buradan, komutanlarıma sesleniyorum: Akıl sağlığımı bana bağışlayın, gerçekleri açıklayın, şu köpekleri susturun artık! ***
AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı!
!...Tahir efendi bana kelb demiş / iltifadı bu sözlerde zahirdir / Hanefi meshebim benim zira / itikadımca kelb Tahirdir...' diyor şair. Altemur Kılıç'ın yazdıkları bana bu mısraaları hatırlattı. Bunama konusunda da ben Altemur Kılıç ile aynı kanıda değilim. :)
"Buradan, komutanlarıma sesleniyorum: Akıl sağlığımı bana bağışlayın, gerçekleri açıklayın, şunları susturun artık! ***"
Bu cümledeki hezayanınız ne kadar yardıma muhtaç olduğunuzu gösteriyor. Sevgili Altemur Kılıç üstadım. Size acil şifalar diliyorum.
Ama eminim, en çok da, bu askerden çok askerci yazılarınıza askerler gülüyordur.
Allahtan size, gerçek ve demokrat ve hatta sapına kadar SİVİL bir Türkiye görmeniz için uzun ömürler diliyorum.
K. Mükremin BARUT