3
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Barbarlar Kapıda!

Birleşmiş Milletler-NATO güçleri “Libya halkını Kaddafi’nin zulmünden” kurtarmak için önce havadan saldırdılar. Son haberlere göre Kaddafi hâlâ dayanıyor. Yiğide vur, ama “yiğitliğini” de teslim et. NATO ve BM üyesi Türkiye henüz bu “kurtarma” operasyonuna katılmadı... İktidar müşkül durumda. Katılsa bir türlü, katılmasa başka. Herhalde neticede faturalar ağır olabilir!

Erdoğan, birkaç yıl öce “Türkiye Türklerindir” demek yanlıştır demişti; şimdi “Libya Libyalılarındır; Tunus Tunuslularındır” vb. diyor...

Stratejik bir ülke olan Libya’ya, akan kanları durdurmak ve mazlum halkı kurtarmak için “müdahale” kaçınılmaz olmuştu. Ancak Orta Doğu-Kuzey Afrika ülkelerinde de ayaklanmalar Libya’daki boyuta yükselirse, aynı yabancı güçlerin “insaniyet namına”, ama asıl kendi “çıkarları namına” müdahale etmelerinin yolu açılır ve “emsal teşkil eder” . Stratejik, ekonomik, siyasi “çıkarlarla” insaniyetin kesiştiği bir dünyada yaşıyoruz!... “Emsal” dedim; bu, yabancıların “insani” (!) müdahalelerinin yakın tarihimizde de emsalleri var. Mâlum; yabancılar, AB ve ABD bizi çok “severler ve iyiliğimizi” isterler!..

Kendisinden, yazdıklarından pek hoşlanmadığım Engin Ardıç, Libya “emsali” üzerine, bir senaryo yazmış; güya benzetme yapmış. Başlığı “Türkiye bombalanıyor”. Malum şom ağzıyla farz ediyor: “Askerler anlı şanlı darbelerinden birini yapmışlar” diyor... Ve güya bundan sonra olacakları tahayyül ediyor. İç savaş çıkması üzerine, Brüksel’de bulunan Avrupa Birliği yetkilileri “Türkiye’nin AB üyeliği konusunun bir daha açılmamak üzere kapandığını” bildirmişler... Türkiye’yi birliğe almamak için bahane kollayan Nicolas Sarkozy ile Angela Merkel ortak bir bildiri yayınlayarak askeri müdahale çağrısında bulundular. İngiliz hükümeti, müdahalenin NATO kapsamında yapılmasını istemiş... Amerikan 6. Filosu hızla Adana-Hatay açıklarında konuşlandırılmış... Ve sonunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olağanüstü toplanarak Türkiye’ye “yaptırım” kararı almış... Verilen sürenin dolması üzerine, Amerikan uçakları başta Ankara ve İstanbul olmak üzere askeri mevzileri bombalamaya başlamışlar. Ve... Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, kilit noktalarda görev yapmak üzere Türkiye’ye uluslararası bir barış gücü gönderileceğini açıklamış.

Bu, tam Ardıç gibi şom ağızlı, kendi ordularına düşman olanlara yakışan bir benzetme; adeta “özlenen bir hayal”!.. NATO, BM, ABD, AB gelsinler ve ülkeyi “anlı şanlı” Türk Ordusundan kurtarsınlar... Ardıç, “Tırstınız yahu, pazar yazısı bu! Gülün diye yazdık” diyor ama hiç de gülünç değil, ibret alınacak aşağılık bir senaryo!
Ben, Ardıç gibi “Karadenizli” ağzıyla “aldattim oni” demeden, asıl gerçekçi bir emsal senaryo yazayım: Ardıç’ın “senaryosundan” alıntı yaparak diyelim ki “Bölücüler PKK, BDP” sadece Güneydoğu’da değil bütün ülke kentlerindeki eylemlerini iç savaş boyutuna çıkardılar. İşte o zaman Ardıç’ın ülkemize “Müdahale, bombalama ve çıkarma” senaryoları gerçek olur. Çünkü bölücüler bu fırsatı beklemektedirler... Nevruz’a da dikkat edin...

Ama her şeye rağmen Türkiye, Libya değil. Türk ordusu, Libya ordusu değil. Halkımız da sonunda aptal değil. Bir yabancı müdahalesi ihtimali Türkleri çıldırtır... Boşuna heveslenmesinler!..

TARİH NOTU

Libya’ya müdahale çağımızda ilk defa olmuyor... 19. yüzyıl başında (1801-1805 arasında) ve sonra 1812’de ABD donanması Berberi sahilleri veya Trablus savaşında, o zaman şeklen Osmanlı İmparatorluğuna bağlı ama aslında otonom Berberi korsanların idaresi altındaki ülkeye müdahale etmiş ve marinelerini (deniz piyadeleri) Trablus’a çıkarmıştı. Bu savaşlar, Berberi korsanların Amerikan ticaret gemilerine saldırıp denizcileri rehine almalarından, fidye istemelerinden çıkmıştı.

Trablus Paşası Yusuf Karamanlı da rehine aldığı Amerikalıları serbest bırakmak için 225.000 dolar fidye istemişti. ABD’nin ilk Cumhurbaşkanı fidye vermeyi reddetti ve donanmasını gönderdi. Amerikan Deniz Piyadeleri. “Marine”ler, Trablus’a çıkarma yaptılar.

Korsanlar rahat durmadılar ve 1812’de gene savaş başladı. Marineler rehineleri kurtardılar. ABD Marine -deniz piyadelerinin- marşlarındaki Meksika ile savaşta “Montgezuma’dan Trablus Kıyılarına” sözleri bu savaşlardan kalmadır.***

Yayın Tarihi : 21 Mart 2011 Pazartesi 00:23:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?