31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Başbakanın Hakkı Var!

İnsan, çok konuşunca hatalar yapar, ama bazen de, doğru söyler. Başbakanımız da öyle; öfkeli konuşmalarında - “yalan söylüyor” diyemeyeceğim ama , ,maksadını aşmasa da, malum öfkesiyle, ekseriya, endazeyi- ölçüyü kaçırıyor.

Son Gurup konuşmasında, son tutuklamalar konusunda, çok doğru sözler söylemiş: “Aksi kanıtlanmadığı sürece herkes masumdur. Kimse suçlu kabul edilemez. Hakkında kesin hüküm bulunmadıkça hiç kimseye suçlu gözüyle bakılamaz.” Aynen öyle; adalette-yargıda “masumiyet” karinesi esastır. Ama bir de, “mağduriyet” var!

Erdoğan da, tutuklanalar –yargılamalar iddialarını -”süreci” izliyormuş. Bu da doğru; Başbakan sıfatıyla de, “fahri savcı” sıfatıyla da, tabii izleyecek. Fakat hem savcı, hem yargıç, olmak Mümkün mü?

Başbakan devam ediyor: “Emekli ve muvazzaf süreç” bazı askerlere yönelik olay tamamen yargı sürecidir. Herkesin yargıya, yargı süreçlerine saygı duyması şart”. Bu da doğru! Ancak, bu “süreç” daha ne kadar sürecek? Ülkenin Başbakanı biliyor mu? Hiç kimse biliyor mu? Yargılanan komutanların, subayların Başkomutanı mevkiinde bulunan ve onlara sahip çıkması gereken Cumhurbaşkanı biliyor mu? Savcılar, Yargıçlar biliyorlar mı? Allah biliyorsa, başka, hiç kimse, bilemiyor!...

İYİMSER-KÖTÜMSER

Balyoz ve Ergenekon davalarındaki bu “süreç – davalar” ne kadar sürecek? Bu konuda çok bilgili olan Sedat Ergin, dosya, iddianame sayfalarının adedine göre, iki yüze yakın sanığın ve bir o kadar tanığın dinlemesi sürecini vb. tahmin ederek, söylüyor: “En iyimser tahminle, 2 yıl - En kötümser - karamsar tahminle 10 yıl!”…Bu “süreçlerde”, kim öle kim kala! Neler olur-neler neler olmaz!

“En iyimser tahmin” şu: ”Yargılamalar” sonunda, Mahkemeler, sanıkların, Komutanların “Cumhuriyeti korumak kollamak” yasal görevleri gereği, yaklaşan tehlikeleri öngörerek, olasılılık “savunma” planları - senaryoları - harp oyunları” yapmışlar… Siviller de “Ne olacak bu gidişatla” diye aralarında dertleşmişler - “teknik takibe” uğramışlar… Fakat “adil Mahkemeler, geç de kalsa, sonunda, sanıkların çoğu hakkında, beraat kararı veriyorlar... O zaman, bu masum-mağdur kişilere, kaybettiklerini kim geri verecek? Allah bile buna kadir değil, Başbakan kadir olabilir mi? Haydi, davalar “en iyimser tahminle” iki yılda sonuçlandı. Cumhurbaşkanının özür dilemesi, Başbakanın da lütfedip “mağdurları” Dolmabahçe ofisinde yemeğe davet edip “pardon” demesi, ne yazacak-neye yarayacak - ölenleri geri getirir mi?

“En kötümser tahminle”, hükümler on yıl sonra verilse, o zamana kadar, Erdoğan’ın “doğal ömrü” inşallah devam eder, ama “siyası ömrü” vefa edecek mi? Arkasında bunca acı -enkaz- bıraktıktan sonra!... Erdoğan bunları düşünüyor, rahat uyuyor mu? Benim uykularım kaçıyor!

Başbakan; “Bu işleri hükümetle ilişkilendirenler hezeyan içindedirler - yargıya siyasi müdahalelerde bulunmak bizim işimiz değil -Bizim yürütme olarak görevimiz, yetkimiz bellidir” buyurmuş. İlke doğru da, son olanlara, yargıya başka müdahalelere ve sözde “reformlara” bakarak, burada, büyük bir “mülahazat hanesi” açmak gerek!

Başbakanın “iyi ve eşitlik” niyeti tabii ki “esastır”. Ama bu “sürecin” insanlara verdiği zararlar bir tarafa, Türk Ordusuna verdiği telafisi imkânsız zararların, acaba farkındalar mı? Düşmanlar -bölücüler - PKK farkındalar - sevinçler içicedirler-cesaret buluyorlar! Yapamadıklarını bu iktidar ve yanaşmaları başarıyor. Başbakan, “bu yargı sürecinin sonucu ne olursa olsun, TSK’yi daha da güçlendirecek, bütün iddialara son verecektir” demiş…

“Fahri savcı” nasıl bu kadar emin olabiliyor?... Gerçek şu ki, bu “süreç” Türk Ordusunun düzenini alt üst etmiş, içine nifak- Komutanlar arasına terfi rekabeti sokmuştur. Öyle ya; “masumiyet” karinesine rağmen, tutuklanan ve yargılananların terfilerinin önü kesilmiştir… Bunu Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül – acaba gönül rahatlıyla mı- açıkladı. Bu, hizmetlerine kahramanlıklarına rağmen bu askerlere, haksızlıktan öte gadretmektir!

Fakat daha vahim bir tehlike var; şu sırada en hassas askeri noktaların – sahaların - havaların komutanlıkları boş. ”Gönlün” iştigal sahası dışındaki, milli savunmamızda boşluk var… Tabii zamanla bu boşluğu dolduracak, çok değerli subaylar var. Ancak terfi düzeni - sisteminin böyle bozulmasından sonra. Subaylar önlerinin açılmasından, kendilerine terfi yolunun açılmasından memnun olacaklar. Ama sonra, aynı şeyler onların da başlarına gelecektir! Kısacası; YAŞ’da Ordunun geleneklerine “darbe” yapılmıştı.

Bundan sonra, Silahlı Kuvvetler içine, subaylar arasına, hatta eşleri arasına da nifak ve rekabet girecek… Acaba Başbakan bu durumun vahametini - bu durumun Yargıda da olduğu gibi, fakat diğer, sivil hükümet dairelerinde olduğundan ve Hayrünisa ve Emine hanımefendiler arasındaki olası rekabetten, farklı olduğunun – ülkeye vereceği zararın bilincinde mi? Başbakanlar gider - gelir ama Türk Ordusu giderse, bir daha gelmez! ***

Yayın Tarihi : 17 Şubat 2011 Perşembe 00:38:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?