HÜRRİYET Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök, Türkiye için geçerli olmasını temenni ettiği dış politika ilkelerini sıralamış; Avrupa Birliğine tam üyelik hedefinden asla vazgeçilmemesi., Amerika Birleşik Devletleri ile iyi geçinme ve Rusya ile çok iyi ilişkiler kurmak .
Özkök AB tam üyelik hedefinden asla vazgeçilmemesini istiyor. Önce Türkiyenin tam üyeliğinden kim vazgeçti? Bunu saptamak gerek.
Bütün Avrupalı liderler, Türkiyenin tam üyeliğinin imkansız olduğunu, türlü şekil ve üsluplarda söylüyorlar Tam üyeliğinin, derin dondurucuya konduğunu ve fakat başka taraflara gitmeyelim diye savsaklayıcı imtiyazlı ortaklık mesajları veriyor, arada Türkiyesiz olmaz filan diye ağzımıza bır parmak bal çalıyorlar. Almanya ve Fransada, iktidara gelecek olan liderlerin tavırları daha açık; Türkiye kesinlikle tam üye olamaz..."
GAFLET Mİ?
Bu gerçeklere karşı, ve üstelik Kürt, Ermeni konularında dayatmalarına devam ederken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Bir değişiklik yok, yolumuza devam ediyoruz diyor ve müzakereler 3 Ekimde başlayacak!
Kısacası bile bile lades:"
Eğer müzakereler gerçekten 3 Ekimde başlarsa, bunun Avrupalılar açısından maksadı belli; bir defa başka taraflara yönelmeyelim diye oltanın ucunda tutmak isterler. Türkiye ve konumu, onlara stratejik ve ekonomik olarak gerekli. Sonra asıl Büyük Oyun; ucu açık fakat besbelli süreçte Türkiyeden Kıbrısta, Güney Doğuda vb . bütün ödünleri alacaklar ve TSK nin etkisiz kılacaklar
Zaten uyum yasalarıyla Devletin altını oydular, Özellıkle Kürt konusunda alt yapıyı hazırladılar, gelecek on beş, yirmi yılda tamam edecekler ve sonunda Türkiye, o da belki, güya imtiyazlı, aslında ılıştırılmış ortak daha doğrusu uydu olacak!. O zaman Hükümetin maksadı ne?
Duvardaki yazıyı görmemek mümkün olmadığına, Başbakan ve Gül bu kadar gafil olmayacaklarına göre, neden değişen bir şey yok müzakerelere devam derler ?..
Çünkü, AKP İktidarı freni olmayan bir AB bisikletine binmiştir, durursa, düşer!
KAPİTÜLASYON
Bu sözde müzakerelerde gerçek müzakere yapılmayacağını, 31 başlık altındaki AB müktesebatının bizim yasa ve kurallarımıza uydurulacağını geçenlerde AB Ankara temsilcisi Kretschmer açıkça söyledi Bunlar dışlında dayatılacak Kıbrıs, Ermenistan, APO ve Güneydoğu şartları da caba.
Bu durum bana, Osmanlı dönencindeki kapitülasyonları hatırlatıyor. Bu isim önce Avrupalılara lütuf olarak verilen imtiyazların paragraf başlıkları demek iken, zamanla başımıza bela olmuş ve teslimiyet anlamına gelmiş. Avrupalılar hep böyledir; elinizi verirsiniz kolunuzu kurtaramazsınız!
Tekrar soruyorum; bu ucu açık fakat gerçekte benselli, onbeş hatta yirmi yıl sürecek olan süreçte hangi hükümet Türkiyenin geleceğini Avrupalıların ipoteği altına koymaya yetkili olabilir ?..
AB nın şekil alacağı bile belli de olmadığı halde. Ve muhatabımız hangi Avrupalı liderler olacaktır? Sayın Ertuğrul Özkökten önce bu somut sorulara cevap vermesini rica ediyorum.
ABD VE RUSYA
Nihayet gelelim Ertuğrul Özkökün diğer Dış Politika ilkelerine İlke olarak, Cumhuriyetin Yurtta Sulh-Cihanda Sulh siyasetine uyan ABD ve Rusya ıle iyi geçinmek esaslarına karşı çıkmak mümkün değil. Ama bazı kayıt ve şartlar dahilinde. Yanı öyle açık çekler vererek değil. Amerika ıle stratejik ittifak olmasa bile, işbirliği iki taraf için de gerekli, zorunlu. Ancak iyi geçinirken ve işbirliği yaparken aşırı ödünler vermemek ve ABD nin Orta Doğu Projesinde ılımlı İslam piyonu olmamak ve Kuzey Iraktaki çıkarlarımız konusunda dostumuz Amerikadan anlayış ve yardım beklemek ve almak şartıyla Özellıkle PKK ve Kürt kartı konusuna karşı uyanık olarak!
Rusya ile iyi ilişkilere gelince; elbetteki, kuzey Komşumuzla iyi geçinmek, her açıdan karşılıklı olarak gerekli. Ama gene ödünler vermemek ve çok ihtiyatlı olmak şartıyla!..
Gerçek hayatta, reel politikada, işler ilkeleri koymakla yürümüyor. İçerikler önemli!
YÜZBAŞI SÜLEYMANIM ÖLDÜ
Ecelin acımasız makineli tüfeği, en öndeki, bizim kuşağın saflarını taramakta
Okul arkadaşımız Ali Neyzi öldü
Ali, benim yazdığım ve Kolejde temsıl edilen İnsanlar Niçin Yaşarlar? piyesinde Yüzbaşı Süleymandı ve beş altı güzel kitabın da yazarı idi.. Allahtan rahmet, yakınlarına, çocukları Mehmet Alı ve Leylaya, eşi Profesör Olcaya ve can dostu Şen Sahir Sılana baş sağlığı diliyorum.