18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Bitmeyen Senfoni

AB’nin marşı, Beethoven’in 9. senfonisi… Türkiye’nin, Avrupa Birliğine tam üyeliğinin, hazin “senfonisi” de Franz Subret’in 8. “Bitmeyen- Senfonisi” bizdeki bazılarının “hamamda” söyledikleri bu şarkının hiç sonu gelmeyecek!

BRÜKSEL’DEN SON HABERLER

Brüksel’den son gelen haberlere göre: Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 736 üyesini belirlemek üzere yapılan seçimlerde, Avrupa Parlamentosu’na Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmasını istemeyen sağ ve aşırı sağ bir zihniyet hâkim oldu. Güç kazanan AB karşıtlarının, Birlik parlamentosu içinde ‘Truva Atı’ olmasından da korkuluyor. Türkiye’yi önümüzdeki beş yılda zorlu bir süreç bekliyor.

Özellikle aşırı sağın oylarını toplama amaçlı söylemleriyle dikkat çeken Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi BMP’nin ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in partisi CDU’nun seçimlerden güçlü çıkması Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık önerisiyle çıkışlar yapan zihniyetin elini güçlendirdi.
Velhasıl AB'nin “Yolu” çıkmaz bir yol… Ve bizimkiler bunu gördükleri halde, AB kapsında dilenmeye devam ediyorlar!

AB-Kopenhag Kriterleri iyi ve hatta Atatürk’ün Çağdaş Uygarlık düzeyine ulaşmak “hedefine” ermek için uygulanacak ölçütler… Ama bunu biz kendi irademizle, hep “aç kapa” diye, AB sopası yemeden yapamaz mıyız? AB'nin Türkiye’yi asla kulübüne, tam üye olarak almayacağı anlaşılmadı mı? Biz, umutla “Beş yıl daha bekleyelim” derken onurumuzdan, vaktimizden neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Sonunda bizi yorduktan sonra “imtiyazlı ortaklık” bizim bazılarının kabullenecekleri “teselli mükâfatı” olacak!

Bunlar aynen böyle iken, Cengiz Çandar, “Çözüm” değil “Süreçler” dönemi diyor… Yani Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun gündeminde baş yeri AB alıyormuş. Mevcut hükümetin Avrupa Birliği doğrultusunu devam ettirdiğinin kanıtı sayılan “reformlara devam” niyetini ortaya çıkarıyormuş… Yani Türkiye AB'nin dayattığı reformlara devam edecek, sonunda senfoni bitmese de!

Benim hayret ettiğim; AB’nin ve Komiserlerinin Güneydoğuda ve Kıbrıs’ta yaptıklarından sonra AB sürecinde devam etmek. Açılım açılım- uyum uyum- kapsam-kapsam Türkiye Cumhuriyetini bitirmek süreci devam ediyor!

PROFESÖR MANİSALI

Bu yazımı, AB ne karşı mücadelenin öncülerinden Prof. Dr Erol Manisalı’ya ithaf ediyorum. İnşallah güçlü ve bilgili kalemiyle mücadeleye devan eder! ***
 

Yayın Tarihi : 10 Haziran 2009 Çarşamba 00:09:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ElSalud IP: 78.176.17.xxx Tarih : 10.06.2009 18:32:09

Sayın Kılıç, "Bitmeyen Senfoni" başlıklı yazınızı okuyunca bir Türk olarak üzülmemek elde değil. Ülkesinin kamuya ait fabrikalarını, petrol rafinerilerini, telefon şirketlerini, kağıt fabrikalarını, iplik ve dokuma fabrikalarını, bankalarını, sigorta şirketlerini, limanlarını, havaalanlarını, maden yataklarını ve ormanlarını tiko paraya satıp, ülkesinin dış borcunu katlanarak artıranların, insanının işsizliğine ve açlığına çare bulamayanların  mahkemelerinde, bu peşkeşe ve yağmaya hayır diyen aydınların, öğretim üyelerinin, gazetecilerin, siyasi parti başkanlarının, sendikacıların, emekli askerlerinin ve diğer mesleklerden ulusalcıların; Tuncay Güney isimli ne olduğu hala anlaşılmayan bir şarlatan itirafçı ve çoğu itirafçı PKK'lardan oluşan gizli tanıkların ifadeleriyle aylardır darbeci oldukları zannıyla yargılanıyor gibi yapılarak gözaltında tutulmalarının Türkiye dışında bir benzeri bulunmamaktadır. Sayın Başbakanımıza, PKK ile mücadelede hayatlarını kaybeden şehitlerimiz için "kelle" sözcüğünü kullanması nedeniyle tazminat ödemeye mahkum ettiren hukukçumuz da silivri'deki darbe zanlıları arasında, kendilerini susturmaya çalışanlara karşı masumiyet savaşı  vermektedir. Diğer yanda devletin trilyonlarını çukkalamaktan yargılanıp, suçlu bulunan ve kesinleşmiş 2 yıl 4 aylık cezasını evde çekmesi için, önce kişiye özel infaz yasası, TBMM'deki AKEPE çoğunluğuyla kabul edilen, daha sonrada bu cezası, eski öğrencisi cumhurbaşkanımız tarafında insani nedenlerle afedilen ve hızlı bir şekilde siyasete yeniden soyunma gayretindeki, politikacımızın geçtiğimiz ay İstanbul'da İnönü stadındaki sahaya yeniden dönüş denemesinde tüm tribünlerin dolduğunu hatırlarsak, devletlerinin kasasından trilyonların götürülmesini umursamayan pek çok insanımızın bulunduğu bir gerçektir. Yerel seçimler öncesinde Davosta "one minute" deyip İsrail cumhurbaşkanına ver yansın ettiğinde, dönüş yolunda havaalanında "Davos Fatihi" diye karşılanan, başbakanımızın, bugün mayın temizleme bahanesiyle Güneydoğudaki sınır boyunun mayınlı olan önemli bir bölümünü, İsrail Şirketlerine peşkeş çekmek için yasa hazırlama gayretine girmesine halkdan tepki gelmemesi de şaşırtıcıdır. Bugün ABD'lilere tahsis ettiği üslerden ABD askerlerini geri gönderme dirayetine sahip bir iktidar ile tanışmamış halkımız, 50 yıllığına İsrail şirketlerine ya da yabancı başka bir ülkeye verilecek topraklarımızdan, 50 yıl sonra misafirleri göndermenin ne menem bir dert olarak önümüze çıkacağını algılamakta zorlanmaktadır. Türk politikacıları, hala birlik olma konusunda ciddi sancılar yaşayan AB'ye girme garantimiz olmamasına rağmen, bütün yasalarımızı onların talimatına göre değiştirirken, Kuzey Kıbrıs'tan vazgeçmeyi düşünürken, AB ülkelerinin şirketlerinin tüm ekonomimizi elegeçirmelerine göz yumarken, işsizlikten kıvranan ve çoğu açlık sınırının altında hayatta kalma savaşı veren Türk insanından ses çıkmamasının makul bir izahını bulmak zordur.


efe can IP: 87.78.6.xxx Tarih : 12.06.2009 00:07:18

benim kendi görüsüm almanya icin merkelin ortada bir basarisi yok.spd yani bizim chp partisinin basarisizligi var.simdiki disislerbakani steinmeyerin partisi isci partisi.spd li  cok tanidigim tepki olarak secime gitmedi.sosyal parti olmasina ragmen bircok sosyal alanda kesintilere gitti.olayin iyi anlasilmasi acisindan yazdim.tr karsitlarinin bir basarisiymis gibi yansitilmasin ve anlasilmasin.gerci spd de tr ne kadar istedigi tartisilir ya.herkeze saygi ve sevgilerimle almanyadan