20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Çukurda Siyaset

Türkiye’de siyaset, ne Osmanlı döneminde, ne de Cumhuriyet döneminde bu kadar “düşük düzeye” inmemişti. Bu düzey “seviye” değil “çukur”!.. Necip Fazıl, bir adama:“Sana alçak diyemem… Zira alçaklık da bir seviyedir” demiş. Bugün de, politika “çukurda”; bazıları var ki, onlara “alçak” demek iltifat olacak!

Seçim tartışma ve atışmalarında, “çukur” onu “Standardını” koyan da, “AKP STANDARTLAR ENSTİTÜSÜ”. Erdoğan, “Kaset şantajları” hususunda, hükümet olmanın gereği, bu alçak tertiplerin iç yüzünü tahkik etmek ve takbih etmek yerine -ve gerçek oldukları da belli olmadan- peşinen kabul ediyor ve “şantajları” kendi konuşmalarında kullanıyor! Bu, “çukurda” siyaset yapmak değil de nedir!

“Röntgencilik” insanların ”harimi ismetlerini” gözlemek en hafif deyimiyle “edepsizliktir”… Her ne maksatla olursa olsun ne siyasette, ne de hiçbir alanda mazur görülemez… Bunlara itibar etmenin de İslamiyet’e aykırı olduğunu, din adamları söylüyorlar! Ancak Erdoğan’ın “tarzı siyasetine” göre meşru! İnsanların, politikacıların sonunda kendi kazdıkları çukura düştükleri de vakidir… Kristal evlerde oturanlar başkalarının evlerine taş atmamalıdırlar!..

DEMİREL

Siyasetin düşürüldüğü bir başka çukur da, Erdoğan’ın dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e tarizden öte, tacizi. Erdoğan daha önce İsmet İnönü’yü de hedef almıştı. Şimdi hedefinde, 87 yaşındaki Demirel var. Ona, İnönü’ye atfen, “İkinci Milli Şef” diye açıkça “Tecavüz” ediyor. Demirel de böyle diyor!

Erdoğan’ın Demirel’e hışmının sebebi anlaşılan Prof. Mehmet Haberal’ı savunması… Bu siyasi değil, vicdani, insani bir duruş!.. Haberal’a reva görülenleri, hiç insan olan kişi mazur göremez… Demirel’in dediği gibi: “Suçu olmadan zindana atılmış bir kişiden bahsediyoruz. Aynı durumda Haberal değil de kim olsa, aynı infiali gösterirdim. İsyan ediyorum.” İnsan olan herkes de isyan ediyor! Şu sırada ülkede o kadar isyan edilecek durum var ki; ”isyan denizine” düşmüşüz. Allah’a sığınmaktan başka çaremiz yok!.. Ancak Erdoğan duruma isyan etmiyor… Mağdurları koruyanlara infial ediyor! “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste” demekten başka da diyecek şey yok.

MHYP’YE ŞANTAJ

“Çukur Siyasetinin” veya “Çukurda siyasetin” canlı bir örneği de, MHP’ye karşı yapılan “kaset şantajları”. Son olarak da, güya bazı “Ülkücülerin”, Devlet Bahçeli’ye “18 Mayıs’a kadar çekilmezsen…!” ültimatomu. Yarın müddet dolacak… Bakalım, bu çukur adamlar, ne yapacaklar? Hangi mülevves kasetleri hizmete sokacaklar!

Bu konuda akılları asıl zorlayan soru şu:”Bu “sanal” adamlar, gerçekten, ülkücü, milliyetçi ve de, MHP’li iseler, bu şantajı neden şu sıra, seçimlere 26 gün kala yapıyorlar? Adlarını kimliklerini açıklamamak alçaklığı, “çukurluğu” bir yana; farz edelim ki Bahçeli istifa etti. MHP Kurultaya gitti ve yeni bir Genel Başkan seçildi… Kalan kısa sürede, MHP kendisini nasıl toplar –ne kadar gücü kalır- ne kadar oy alabilir? Barajı aşabilir mi? Sadece Bahçeli”nin Genel Başkanlığı değil, milliyetçiliğin varoluşu söz konusu!

Oyun belli değil mi? MHP’yi, Milliyetçileri saf dışı etmek… İçerden ve dışarıdan tezgâhlanan, “Büyük Oyun” malum… Türkiye bir “şeytan üçgenine” sıkıştırılmış… APO ve adamları Türkiye’yi bölmek “Büyük Kürdistan’ı” kurmak isterler… Üçgenin diğer “eş kenarı” da Erdoğan! Amacı da, -AKP’nin Seçimlerde mutlak iktidarı alırsa- Parlamentoda 300’den fazla adamıyla, “Yeni Anayasasını” dayatacak... “Türklük” kavramı ve Atatürk Cumhuriyetinin değişemez ilklerini yok etmek ve “Tek Adam” olmak… Eğer MHP bu şantajlarla barajın altına düşer, ve TBMM’de temsil edilmezse, bu komplolara nasıl engel olunacak? TSK da saf dışı!

MHP’nin olmadığı bir Parlamentoda kabul edilecek Yeni Anayasa, esastan batıl olur... Ama bazı yazarlar “MHP’nin TBMM’de temsil edilmemesi demokrasinin kazancı olur” diye maksatları aştıkça itiraf ediyorlar.

Bahçeli, önceki akşam, Show TV’deki, Ali Kırca’nın “Siyaset Meydanı” programında, “Karanlıktan gelen sese kulak asmayız, “Erdoğan-Gülen ve Öcalan” eşkenar üçgenine teslim olmayız, istifamız mümkün değil” dedi. Adına makamına yakışan da bu: “Devlet adamı gibi Devlet” olmak! Bütün bunlar,”küçük kıyametler” - “küçük çukurca” oyunlar. Asıl “Büyük kıyamet” APO’nun tehdidine göre 15 Haziran’da… Amerika’da bazıları 18 Mayıs’ın “Kıyamet - Hüküm” günü olacağına inanırlarmış… Türkiye’de, “hüküm” günleri 12 Haziran’dan sonra… Sahte İsrafil borusunu öttürecek, mahşerin süvarileri dörtnala, doludizgin! Türklüğün kaderi-varoluşu tayin edecek. “Devlet adamları” mahşer günümüzde belli olacak! ***

Yayın Tarihi : 17 Mayıs 2011 Salı 00:34:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
zahit bayram IP: 78.177.203.xxx Tarih : 17.05.2011 03:27:44

 YUKARIDAKİ YAZIDA YORUM YAPMAYA DEĞECEK BİRŞEY BULAMADIM


Arife Layik IP: 78.170.85.xxx Tarih : 17.05.2011 19:13:30

Batı emperyalistlerine karşı binlerce şehit verilerek kurulan bu günkü Türkiye Cumhuriyetinden bihaber olanlar ve şerefli yakın tarihimizi inkar edenler, ancak "bu günün gelişmelerinden hiçbir şey anlamadıkları" şeklinde yorum yapabilirler !